..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Işık verirseniz, karanlık kendiliğinden yitecektir. -Erasmus
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Yazarlar ve Yapıtlar > Müjgan Akyüz




13 Eylül 2010
Beş Boyutlu İmgeler Şiir Tahlili  
şiir tahlili

Müjgan Akyüz


Gece var nârda Nur’ u görmez gözün hiç sesi! Gece var gündüzlerin kundakçısı geceler! Gece var altı şarta tecavüzün iç sesi! Gece var beş vakitin varakçısı geceler!


:BJCB:
Beş Boyutlu İmgeler Şiir Tahlili
Şiir; üç bölüm halinde bize teslim edilmiştir. Birinci bölümün tahlilini yapıp, altta size sunmaya çalıştık.
Tahlil yapılırken, şairin; şiire düştüğü bazı not ve bilgilerden de yararlanılmıştır.


Beş Boyutlu İmgeler 1
Uyuttum Uyumayı


Gece var nârda Nur’ u görmez gözün hiç sesi!
Gece var gündüzlerin kundakçısı geceler!
Gece var altı şarta tecavüzün iç sesi!
Gece var beş vakitin varakçısı geceler!

Ceviz kabuğundaki uykuya küsen kafam
Bir taraftan rüyaya davet eden spiker
Evrenler iç içeyken, neresindeydi odam?
Neredeydi gündüzler neredeydi asfalt yer?

Bulutlara gülmeye tövbeli mimiklerim
Güneş doğmasın diye ağlıyor şafaklarım
Gözünü yum! Emrini verirken kirpiklerim
Terliyor rüyalarım terliyor şakaklarım

Tavandaki her ışık yatağıma bir kuyu
Baş ucumda beklerken yastık adlı bu mezar
Hayat cenginden gelen gözümün tuzlu suyu
Islatır mezarımı ıslatır azar azar

Bilinci genişleten hayatın rengi uyku;
Gün ve gecesi ’an’ lık çok boyutlu labirent.
Uyku olmasa da var; hayal, özlem ve korku
Şiir doğar gecede, şiir okur kara kent

Ay Güneş’ i örterken kente sessizlik vasi
Matristen çıkar düşler gece dergisi için
Gün ışığı sönerken uykum geceye asi
Hayal çizen zihinde hayal sergisi için

Uyuttum uyumayı! Serde miadı doldu
Hokkabaz kalemlerle yazı yazdım hayata
Öldü, ölüm yarısı! Gecem; celladı oldu
Beş boyutlu imgeler yeter istirahata

Müjgân Akyüz


spiker : Uyku ve rüyaya davet eden bilinç altı
varak: Altın, gümüş veya başka madenler dövülerek oluşturulan ince, parlak yaprak, altın varak.
varakçı: Varakla süs yapan zanaatkâr
Matris: Dizme makinelerinde harf kalıbı.

SİİRİN TAHLİLİ

Şiirin yazılış tarihi ve vesilesi: Şiir, bir anda oturulup yazılmamış; 2010 yılı Ağustos ayında belirli aralıklarla ele alınıp yazılmış, 26.08.2010 günü birinci bölümü bitirilmiştir. Şiirin vesilesi, şairin uykusuz gecelerini farklı bir tarzda ifade etme düşüncesidir.

Şiirin Konusu: Şair; uykusuz geçen gecelerinden dem vurmakta, uyku ihtiyacını, rüyaların görülüş nedenini, dinlenmek için uyku çok mu önemlidir? Gibi soruların karşılığını aramıştır şiirde.

Gece var nârda Nur’ u görmez gözün hiç sesi!
Gece var gündüzlerin kundakçısı geceler!
Gece var altı şarta tecavüzün iç sesi!
Gece var beş vakitin varakçısı geceler!

Giriş bölümünde ; bir insanın tüm gecelerinin aynı olmayabileceğini, bazı geceler insanın nefsine yenik düşüp, şer işlere bulaşabildiğini, yeryüzündeki bütün varlıklarda Allah’ın kudretini göremez hale geldiğini, ibadet ve gerçek ilim ile uğraşmadıkça da ilim ve din yönünden nasibi azalacağını vurgulamış. Şeytan’ın; Allah’ı anmaktan uzak tutmak için düşürmeye çalıştığı oyunlar karşısında da nefsin yenik düşeceğini ifade etmiştir. Gecesi böyle geçmiş bir insanın gündüzünden de hayır olmayacağını belirterek, böyle şerli geceleri aynı zamanda gündüzlerin de kundakçısı, zarar vericisi ilân etmiştir. Böyle gecelerin sonucu artık insanı ‘İmanın altı şartını inkâr’ durumuna kadar götürebileceğini vurgulamıştır. Bazı kişilerin geceleri işte böyledir diye bize bir tablo sunmuş, bu duruma herkesin düşebileceğini; imana tecavüz eden şeytanın vesveseleri ile işbirliği içinde geceler yaşanabileceğini sergilemiştir.

Peygamberimizin ‘Az uyuyunuz!’’ tavsiyesinde ne mesaj verdiğini, neden az uyumanın daha efdâl olduğunun sebep ve sonuçlarını bulmaya çalışmıştır. Gece ibadetleri, yalnızken yapılan samimi dualar, teheccüt namazına kalkılması gibi imanı güçlendiren, tazeleyen eylemlerin yaşandığı geceleri ise ‘’Beş vakitin varakçısı’’ olarak tanımlamış; günde kılınan beş vakit namazın en güzel tamamlayıcısı böyle geceleri mükemmel bir ifade ile taçlandırmıştır.

‘’Ceviz kabuğundaki’’ diye başlayan diğer bölümde, şiire düştüğü kendi notu şöyle;

(Ceviz kabuğu: Shakespeare’in eserinde Hamlet,
’Ey Tanrım, ceviz kabuğunun içine hapsolsam da, kendimi bütün âlemlerin kralı gibi görebilirdim, keşke şu kötü rüyalarım olmasaydı...’ diyordu.
Hastalığı onu, ceviz kabuğu olarak nitelendirdiği hareketsiz vücudunun içine hapsetmişti.
Stephen Hawking’in ’Ceviz Kabuğundaki Evren’ kitabını yazarken bu eserden etkilendiği söyleniyor.)
Şiire düşmüş olduğu bu nottan da anlaşıldığı üzere, şair; şiirlerini yazarken çok geniç bir pencere kullanıyor. Geniş bir kültüre sahip. Türk Edebiyatına vâkıf olduğu gibi, Dünya Edebiyatına da ilgisi var ve edindiği bilgiler ile geniş bir yelpaze sunabilmekte şiirlerinde. Stephen Hawking’in eserlerini de takip ettiğini; fen bilimleri, matematik, görsel sanatlar gibi alanlara ilgisini yine kendisi belirtmiştir. Kendisinin asıl mesleği mimarlıktır. Bir mimar olduğunu söylediğimizde zaten nasıl böyle geniş bir yelpazeye sahip olabildiğine de ipucu vermiş oluyoruz. Her ilim, her sanat kendisini ilgilendirmektedir. Ya bizzat çoğunun içinde bulunmuş, uygulamış ya da uygulamamış olsa bile diğer sanatları da, fenleri de incelemiştir.
Uykuya davet eden spikeri; bilinç altına benzeterek, rüyaların bilinç altı temizlik yaptığını ve fiziksel rahatlamayı sağladığını vurguluyor ve bunun için az da olsa uykuya ihtiyaç olduğundan; bilinç altı insanı uykuya çağırır, buna ihtiyaç vardır vurgusu yapıyor.
‘’Ceviz kabuğundaki uykuya küsen kafam ’’ diye başlayan, vücudunu ceviz kabuğu diye tanımladığı ikinci bölüm; aynı zamanda insandaki acziyeti de bildirdiği gibi; devamında evren ve evrenler hakkında açıklanmamış, henüz keşfedilmemiş kuantum fizikçisi Stephen Hawking’in de bazı tezlerinden yola çıkarak; iç içe girmiş evrenler tezine, paralel evrenler tezine gönderme yaparak;
Evrenler iç içeyken, neresindeydi odam?
Neredeydi gündüzler neredeydi asfalt yer?

Bu sonsuz evrenler içinde aslında Dünya’nın bile bir toz gibi olduğunu, insanın sahiplendiği her şeyin bir ‘’asıl sahibi’’ olduğunu, bu sonsuzluk ve büyüme içinde bizim yerimiz, odamız, gündüzlerimiz, gecelerimiz vs bu karmaşık evrenlerin neresinde? Diye bir soruyla, okuyana yeni bir ilimle ilgilenme merakı uyandırıyor.

Bulutlara gülmeye tövbeli mimiklerim
Güneş doğmasın diye ağlıyor şafaklarım
Gözünü yum! Emrini verirken kirpiklerim
Terliyor rüyalarım terliyor şakaklarım

Şair geceyi seviyor. Gündüz bulutlarıyla, gündüzle pek arası yok. Onlara gülmeyi kendisine yasaklamış. Gecenin ilhamını, ibadetini, gece yaptığı araştırmalarını her şeyin üstünde tutuyor.
Uykusuz gecelerinin şafağını konuşturuyor, şafak; devamında Güneş’i ve gündüzü getireceği için;

‘’Benim şafaklarım, gündüz gelmesin diye ağlar. Beni, gecenin bereket ve feyzinden mahrum bırakmak istemez. En büyük dostum ve arkadaşım, bunun için ağlar dahi, diyerek; şafağı sahipleniyor, kendisine dost ilân ediyor.

Uykunun zaman zaman verdiği ağırlıkla kapanmaya çalışan kirpiklerini uykunun davetçisi olarak görüyor ve bu davet karşısında bunalıyor, terliyor. Vücut rüya görmek ister, uyumadıkça rüyaların bile bunaldığını, bu durumun şakaklarını terlettiğini vurguluyor.

Devamında da yine uyumakta zorlandığı anlardan bahsediyor. Uzandığında; gece tavana vuran her loş ışığı yatağında bir kuyu olarak tanımlıyor, kendisi de bu kuyuya düşecekmiş gibi bir sıkıntı geçiriyor. Çünkü fazla uyku onun için kuyuda kalmakla eş. Bu nedenle başını yastığa gömerse, yastık onun için mezar oluyor.
Hayatının her safhasında çok emek vermeden hiçbir kazanç elde etmediğini, çok mücadeleleri olduğunu söyleyen şair; bazen geçirdiği acıları, mücadeleleri düşündükçe ağladığını ve gözyaşlarıyla, mezar adını verdiği yastığının ıslandığını anlatıyor.



Bilinci genişleten hayatın rengi uyku;
Diyerek başladığı bölümde; uyku hakkında küçük tanımlar yapıyor. Böylece anlıyoruz ki; şair, uyku ve rüya konularında da araştırma yapmıştır. Bu tanımın peşinde, uzun saatler uyumanın çok gerekli olmadığını, uykunun rüya görmek için gerekli olduğunu vurguluyor. İnsan vücudunun, kasların dinlenmesi ve hücrelerin yenilenmesi için uykuya ihtiyacı yoktur. Bunlar uyumadan da gerçekleşiyor. Ancak fiziksel boşalma için rüyaya ihtiyaç vardır. Her insan mutlaka rüya görür. Bu nedenle çok uzun saatler uyku uyumaya ihtiyaç yoktur. Nitekim uyku olmadan da hayallerimiz, özlemlerimiz, korkularımız vardır diyerek; bu ihtiyacın bir kısmının uyanıkken de karşılandığını ifade etmiştir. Edebiyat, şiir ve diğer sanatlardaki eserlerin; böyle geniş hayal gücünü kullanmakla ortaya çıktığını anlatmıştır.



Ay Güneş’ i örterken kente sessizlik vasi
Bu dizeyle başladığı diğer bölümde, kentin sessiz gecelerindeki sanat üreten insanları ele almıştır. Artık sınırsız hayal gücü çalışacak, uykuya asi gece başlayacak ve hayal içinde hayaller gezinecek, sanat üretilecek; gece adeta bir sanat dergisi ve hayal sergisi haline gelecektir.

Uyuttum uyumayı! Serde miadı doldu

Artık şair uykuya karşı zafer kazanmıştır. Uykunun kullanım tarihini geçirmiş, başından uykuyu savmıştır. Ölüm yarısı denilen uykuyu öldürmüş; gecenin zaferi olarak ilân etmiştir. Gece; uykunun celladı olmuştur ama şairin dostudur.

Uyanıklık yalnızca kendisine değil, aynı zamanda Türk milletine de bir mesajıdır. Uykuda bir millet, uykuda bir beden onu rahatsız etmektedir. Türk milleti ve kendisi de bu milletin bir ferdi olarak; her zaman uyanık ve çalışkan, hayalleri büyük olmalıdır.






Siirin Düsünce Boyutu

Şiir, verdiği birçok mesajla okuyucuda merak ve araştırma hevesi uyandırmayı hedeflemiştir. Farklı bakış açıları, değişik buudlar, farklı evrenler sunmaktadır. Temelinde iman ve İslam düşüncesini öne çıkarmaktadır.


Izlek: Şair; hayatı boyunca çileler yaşamış, mücadelelerde bulunmuş, yine azmi ve inancı ile tekrar bunlara hazır olduğunu bildirmiştir. Uykuda bir millet, uykuda bir beden onu rahatsız etmektedir. Türk milleti ve kendisi de bu milletin bir ferdi olarak; her zaman uyanık ve çalışkan, hayalleri büyük olmalıdır.


Duygu: Şiirde; iman, bilim, evrenler içinde Dünya’nın yeri, uyku ve rüya tanımları, hayal gücünün büyüklüğü, gecelerin; iman ve ibadet dolu geçirilmesi tavsiyeleri ima edilerek mesajlar veriliyor.


Görüntü

1. Öznel / Resimsel Görüntü: Şiirde gece görüntüsü hâkim.

2. Soyut Görüntü:

a. Imgeler: Şiirin hemen her dizesi imgelerle doludur. Özellikle hemen her dizede imge kullandığı için, bunu şiirin adına da yansıtmıştır.


_ Nur’ u görmez gözün hiç sesi: İman ve Allah inancından nasibini almamış, hiçbir değeri olmayan ses

_ gündüzlerin kundakçısı: İmansız, ibadetsiz ve ilimsiz geçmiş gecelerin gündüzlere bir faydası olmayacağı, uykusuzluğun yalnızca gündüzden saat çalmaya vesile olarak kalacağına atıf.

_ altı şarta tecavüzün iç sesi: İmanın altı şartını hiçe sayan, iblisin fısıltılarına ve tuzaklarına yenik düşmüş ruh

_ beş vakitin varakçısı: Beş vakit namazı taçlandıran, gecenin ibadet ve ilim dolu saatleri


_ Ceviz kabuğundaki: Daha önce yukarda detaylandırıldığı gibi, şairin vücudu.

_ uykuya küsen kafam: Uykuyu kendine uzak tutan kafa

_ rüyaya davet eden spiker: Bilinçaltı, fiziksel rahatlama için rüyaya ihtiyaç olması

_ Bulutlara gülmeye tövbeli mimiklerim: Gündüzü ve hayır getirmeyecek amelin kendisini güldürmesini istememesi.

_ ağlıyor şafaklarım: Gecesinin bitmemesini isteyen, onun dostu şafak. Onun derdini derdi bilen şafağı da gündüz olmasını istemiyor, onun arzusu yönünde ağlıyor.

_ ’’Gözünü yum!’’ Emrini verirken kirpiklerim: Artık uykusuzluk öyle had safhadadır ki, kirpikleri dayanamamaktadır kapanmamak için. Neredeyse uyuması için emir veriyor, kendiliğinden kapanacak hale geliyor kirpikler.

_ Terliyor rüyalarım: Neredeyse uyanıkken rüya görülmeye başlanacak hale gelmiş bir uykusuzluk. Rüya görülme ihtiyacı uykuya çağırıyor, rüya sıkıntıya düşüyor. Vücudu zorluyor, şakakları terletiyor.

_ yatağıma bir kuyu: Tavandan yatağa yansıyan her ışığın; kendisine, yatakta kuyular var gibi bir his uyandırdığını söylemesi. Sanki uyuduğunda bu kuyulara düşecek gibi hissetmesi, uykuyu sevmediğine vurgu yapması.

_ yastık adlı bu mezar: İnsanın; başını yastığa koyduğunda başının yastığa gömülmesini, mezara gömülmekle özdeşleştirmiş, yastığına ‘’mezar’’ adını vermiştir.


_ Hayat cenginden gelen gözümün tuzlu suyu: Hayat cengi; yaşadığı mücadeleleri temsil etmekte ve bunları düşündükçe zaman zaman ağladığını belirtmektedir. Gözümün tuzlu suyu dediği, gözyaşlarıdır.

_ çok boyutlu labirent: Uyku ve rüya tanımına girdiği bu bölümde rüyayı çok boyutlu bir labirente benzetmesi. Çok uzun zaman geçti sanılan rüyaların, aslında saniyeler içinde görüldüğünü vurgulaması.


_ Ay Güneş’ i örterken kente sessizlik vasi: Ay’ın Güneş’i örtmesi, Güneş tutulmalarını temsil ettiği gibi; Güneş çekildi, yerine Ay geldi ve gece oldu anlamına da gelmektedir. Birçok bölümde bu ikili üçlü anlamları kullanarak, şiiri çok zenginleştirdiğini, çok boyutlu hale getirdiğini görüyoruz.

Artık gece olmuştur ve kente sessizlik hâkim olmuştur. Şimdi kenti yönetme sırası sessizliktedir.

_ Matristen çıkar düşler gece dergisi için: Yine burada sessiz gecelerin ilhamlara gebe olduğunu vurguluyor. Baskı için bekleyen harfler, artık onun düş dünyasında hareketlenmeye başlıyor. Hayallerini dillendireceği şiir ve yazılarında kullanmaya başlayacaktır onları. Harflerin; bunları yazı olarak dile getirebilmek için bir aracı olduğuna, aslolanın hayal gücü olduğuna işaret ediyor.


_ uykum geceye asi: Bunu zaman zaman başka bölümlerinde de vurgulamış, geceye inat uykuyu reddetmiştir.

_ hayal sergisi: Gecesi hayal zenginliği, sanat, şiir, bilim ve ibadet ile süslenmiş; adeta bunların sergilendiği saatler olmuştur.



Uyuttum uyumayı! Serde miadı doldu
Hokkabaz kalemlerle yazı yazdım hayata
Öldü, ölüm yarısı! Gecem; celladı oldu
Beş boyutlu imgeler yeter istirahata

Bu son bölüme geldiğimizde; yine her dizesinde imgeler dolu bir bölümdür. Şiirde öyle imgeler kullanılmıştır ki, okuyan hiç yabancılık çekmemiş, anlaşılmaz bulmamış, aynı zamanda bulunmuş imgelerin alt alta sıralaması değil de; gerçekten mutlaka bir şey anlattığı yerde kullanılmıştır. Bu yüzden şairin kullandığı imgeler şiirlerinde anlaşılmaz ve yapmacık, araya sıkıştırılmış durmuyor. Mutlaka bir konuyu ifade etmek için kullanılıyor.

Yine bu son bölümde yalnızca kendisine değil, tüm millete bir gönderme yapıyor. Âdeta; uyku zamanı değil, ‘’Uyuttum uyumayı!’’ ‘’Siz de uyutun!’’ diyerek, hem kendisine hem başkalarına artık
Çalışma zamanıdır mesajı da veriyor. Ondaki uyku artık miadını doldurmuştur. Şimdi uyanık olmanın zamanıdır.

Hokkabaz kalemlerden bahsetmesi, burada çok ince bir ifadedir. Şair diyor ki, ben anlatacaklarımı anlattım; siz görebildiğiniz kadar gördünüz. Daha göremedikleriniz, belki de daha sonra sezebileceğiniz başka konular da var şiirimde. Çünkü sözcükleri öyle kullanıyor ki; sanat açısından farklı, fizik açısından farklı, sosyal olaylar açısından farklı, din boyutu olarak farklı velhasıl tüm sanat ve ilim dalları gözüyle baktığımızda farklı yorumlar çıkabilecek cümleler kuruyor. Hokkabaz benzetmesi, kalemini kullanmadaki ustalığına gönderme ve aslında şiirin başka açılardan da yorumlanabilmesine bir ışık.

Ölüm yarısı olan uykusunu öldürüyor ve hayatta çok az uykuyla da yaşanabileceğini, hayallerin uyanıkken de insanı rahatlatabileceğini ifade ediyor.
Beş boyut ifadesi, rüya içinde rüya ya da hayal içinde hayal gibi. Yahut uyanıkken de bir olayın hayalde canlandırılması ve kişinin o olayın içinde kendisini yaşatması gibi diye de düşündüm. Sanırım burada günümüz teknolojisinin beş boyutlu sinemalara geçişinin aslında sürpriz olmadığına, insanın; hayal gücü ile bunu başarabildiğine bir vurgu var.
İnsanın manevi gelişimi, onun başka boyutlarda yolculuk yapmasını da sağlar.


Yani, Kuran ışığında manevi alanda ilerleyebilmek anlamına da gelmiş oluyor.



b. Simgeler:

Gece, göz, gündüz, varak, kafa, evren, oda, asfalt, bulut, Güneş, şafak, kirpik, şakak, tavan, ışık, yatak, kuyu, yastık, mezar, kent, Ay, ser, kalem



DIL VE ÜSLÛP

Türkçeyi; güzel ve etkili bir şekilde kullanmıştır. Var olan deyimlerden ziyade, neredeyse kendisi deyim olabilecek söyleyişler üretmiştir.

görmez gözün hiç sesi!

gündüzlerin kundakçısı


altı şarta tecavüzün iç sesi

beş vakitin varakçısı

Giriş bölümü özellikle, âdeta yeni deyimler üretme bölümü gibi olmuştur.


Şair; bazen bizi düşünmeye yönlendiriyor, şaşırtıyor ve yer yer sorularla bizi şiirin birebir muhatabı yapıyor. Şiirlerde olması gerekli diye düşündüğümüz; benzetmeler,
şaşırtma, hitabet(ünlem)
soru yöneltme ve muhatap alma (soru işareti)
nesneleri konuşturma ( ’’Gözünü yum!’’ Emrini verirken kirpiklerim) gibi
Zıtlıklar (gece- gündüz; gerçek- hayal; uyku- uykusuzluk) gibi
Armoni ve tekrarlar

kullanımların hiçbirinin ihmal edilmediğini görüyoruz.




AHENK, KAFİYE, REDİF, TEKRAR

Şiir 7+7, 14 lük hece ölçüsüyle, çapraz kafiye olarak yazılmıştır.



Şairin ahengi sağlamak için kullandığı en göze çarpıcı uygulama, bütün bu sanat uygulamalarını yapabilirken; her bölümün son dizesinde sözcük ve ses tekrarları kullanıyor.
(giriş ve son bölümü hariç, çünkü serinin birinci şiiridir ve giriş ve bitiriş bölümlerini farklı kullanmıştır.)

Örnekler:

Neredeydi gündüzler neredeydi asfalt yer?

Terliyor rüyalarım terliyor şakaklarım

Islatır mezarımı ıslatır azar azar

Şiir doğar gecede, şiir okur kara kent

Hayal çizen zihinde hayal sergisi için



Şiirde bütün bölümlerin zengin ve tunç kafiye ile yazılmış olması ayrıca bir başarıdır. Giriş bölümünde tamamen redif ve kafiye uygulaması yapmıştır.
(sesi) redifinden önce (hiç ve iç) kafiyelerini kullanmış,
(geceler) redifinden önce ( kundakçısı - varakçısı) kafiyelerini kullanmıştır.

Zengin kafiye uygulamalı tüm diğer bölümlerden sonra, bitiş bölümünde son mührünü vurmuş,

miadı doldu

celladı oldu

Diyerek iki zengin kafiyeli sözcükleri redif uygulaması gibi kullanmıştır.

Şiirdeki kafiyelere baktığımızda, sesli ve sessiz harf zenginliği içinde olduğunu görüyoruz. Yani şair birkaç kelime ve sesin içine sıkıştırmamıştır kendini.

Şiirdeki ahengi ses tekrarları sağladığı gibi, ünlü ve ünsüz sesleri kullanımındaki başarısı da sağlamaktadır.

Malatya İnönü Üniversitesi
Eğitim Fakültesi

Ramazan Arlı



Emeği geçenlere sonsuz teşekkürlerimle



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Ressam ve Model [Şiir]
Tecrîd-i Aşk [Şiir]
Gözyaşım Neşem Güneşim Zehir [Şiir]
Şehvetin Cazip Sesi [Şiir]
Kevsere Memba Bende [Şiir]
Ay Güneş Gibi Doğsun [Şiir]
Ol (M) Asılıklar [Şiir]
Yeniden Başlasın Aşk [Şiir]
Şarab-ı Tahur [Şiir]
Razı Şiiri [Şiir]


Müjgan Akyüz kimdir?

mimar, öğretmen

Etkilendiği Yazarlar:
Necip Fazıl, Orhan Veli,Yunus Emre,Abdurrahim Karakoç


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Müjgan Akyüz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.