"Ýþimden büyük tat aldýðýmý söylemeliyim." -John Steinbeck |
|
||||||||||
|
HALÝMENÝN BÜYÜK AÞKI - Mehmet, sýr saklar mýsýn? - Elbette, sýrsa saklanýr. Öyle ya, ayný fabrikada, hatta ayný bölümde çalýþan arkadaþým. Sýrrýný elaleme açmak bana yakýþýr mý? Þu da var: Kýz benim sýr saklayacak biri olduðumu anlamýþ ki, paylaþýyor. Anlatmaya baþlayýnca da anlaþýldý ki, gerçekten, saklanmasý gereken bir sýrrý varmýþ: - Biz, tüccar Ýhsan’la büyük aþk yaþýyoruz. Bir hoþ oldum tabi, O da öyle bir þey beklemediðimi anladý: - Çok mu þaþýrdýn? Kendimi toparlamaya çalýþýyorum: - Yok yok, büyük aþksa niye þaþýrayým? Kendini hemen toparladý: - Tabi caným, büyük aþk. Yoksa, insan kötü olur ya! … Halime, büyük aþkýný “Sýr ha! Unutma ha!” diye diye, “Kimseye söylemek yok!” uyarýlarýný yineleye yineleye en ince ayrýntýsýna kadar anlattý. Tabii benden sýr çýkmayacaðýný, ne denli güvenilir biri olduðumu biliyor. Yoksa, adamýn yazlýðýnda sabahlamalarý, þöminenin karþýsýnda yiyip içip seviþmeleri, karýsýný boþama planlarý yapmalarý herkese anlatýlacak þeyler mi? Ben bu büyük aþkýn yegane sýrdaþý olarak iþime bakýyorum. Yalnýz, iþ gereði öteki bölümlere gittiðimde; hatta tuvalette, yemekhanede arkadaþlarýn bu konularda bir þey biliyormuþ gibi davrandýðýný farkettim. Tabi bir þey bilmeleri mümkün deðil. Halime’nin sýrrýný bilen tek kiþi benim; onlar boþ atýp dolu tutmaya çalýþýyorlar. Bundan hiç kuþkum yok. Bir gün paketleme bölümünün önünden geçerken orada çalýþan arkadaþlardan biri: - Mehmet abi, seninki þimdi de evli bir adamý ayartmýþ. Gül gibi karýsýný boþatmaya uðraþýyormuþ, dedi. Arkasýndaki: - Lüks villalarda görülmüþ. Bir baþkasý: - Zengin arar o! Onun ardýndaki: - Paranýn kokusunu aldý mý, parmak þaklatsan gelirmiþ. Bunlarý duyunca içimden “Bu kadarý da doðru deðil, sýrrýný yalnýz bana açtý. Birazýný tutturuyorlar ama, o kadar rastlantý olur. Falcýlar bile on tane atýyor, biri ikisi tutunca falcýnýn ne kadar bilgili olduðu anlatýla anlatýla bitirilemiyor” diye yorum yapýyorum. … Ama bizim bölümün önünden geçenlerin, beþ parmaklarýný birleþtirip dudaklarýna götürmeleri, gözleriyle de bizim Halime’yi iþaret etmeleri beni çok rahatsýz ediyor. Yemekanede herkesin bize bakarak yemek yemesini, açacýna geçiþtirsek de çözüm deðil. Meydana çýkýp, “Ben size Halime’nin sýrrýný ne zaman açýkladým” diye baðýrasým geliyor. … Bir gün iþler yetiþmeyince fazla mesaiye kaldým. Gecenin on birine doðru iþ bitti; dönüþ için dýþ kapýya doðru yürüdüm. Fabrikanýn bir gece bekçisi var, Þükrü. Ýçmeyee mesai bitmeden gizliden baþlar, bitince açýktan sürdürür. Tam kapýdan çýkacaðým sýrada, koluma yapýþtý: - Memetjim. - Ne oldu? - Yanlýj, olmuyor. Terj oluyor. Ýçkinin etkisiyle dediðinden bir þey de anlaþýlmýyor: - Ne istiyorsun? - Hajime, dedi. Aleme japur jupur. Eee, biz? Olmuyor. Yanlýjjj oluyo. Adaleti yok. Anlaþýldý. Bu alkolik bizim Halime’den yüz bulamamýþ, ustasýna þikayet ediyor. Biz de artýk “Kýzým, kullar arasýnda ayýrým yapma; ayýptýr, günahtýr!” filan deyip Halime’yi paylayacaðýz. Adam körkütük sarhoþ, ayakta zor duruyor. Aðzýndan doðru dürüst bir söz de çýkmýyor. Yalnýz bir “jjjjýýýý” sesi. Ýþaret parmaðýný gözümün içine soka soka: - Jjjj, dedi. - Abi, yoksa Halime öptürmedi mi? - Jjöpptürmedi! Ne diyeyim þimdi ben bu adama? En iyisi ayný telden yürümek: - Ne demek, aslan gibi adama jöptürmemek, ben ona yapacaðýmý bilirim! Bu sözler çok hoþuna gitti. Uzun uzun teþekkür etti: - Jjjjjjjjjjj. … Ertesi sabah Halime’yi yanýma çaðýrdým: - Senin sýrrýn sýr deðilmiþ, herkes biliyor! Umrunda bile deðil: - Nasýl olsa yakýnda evleneceðiz. Dayanamadým, anlattým. Bu gidiþle, onunkini bilmem ama, benim adým çýkacak. En iyisi iþi býrakmak. Kýdem mýdem ne varsa el sallayýp ayrýldým. … Yýllar sonra Konak’ta bir çay bahçesinde karþýlaþtýk Halime’yle. Elinde üç dört yaþlarýnda bir kýz çocuðu. Hoþbeþ derken, merak da ettim: - Büyük aþkýndan mý? - Öyle. Pek neþesi yok. Herif kalleþ çýkmýþ. Karýsý zenginmiþ ya, mallara, paralara kýyamamýþ. Birkaç ay sonra bunu terk edip evine dönmüþ. Diyecek baþka bir þey bulamadým: - Büyük aþklar da bitebiliyor. Büyüðü müyüðü mü var? der gibi güldü. “Haydi iyi þanslar“ deyip ayrýlacaktým ki: - Mehmet, çalýþtýðýn yerde bana uygun bir iþ var mý? - Þimdilik yok. Olursa haber veririm. O zamana kadar, bu küçük kýzýn nafakasýyla idare edeceksiniz artýk, babasý zengin nasýlsa. Meðer bizim Halime ondan da dertliymiþ. Küçük kýzýn sýrtýna okþar gibi bir yumruk indirdi: - Nerdeee! Tutturamadý ki bu herife, deneasýný.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |