..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Gerçek sanat, gizlenmesini bilen sanattýr. -Anatole France
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Tasavvuf > Salih Zeki Çavdaroðlu




29 Ekim 2010
Musîkimizin Din ve Kültürümüz Ýçindeki Yeri  
Salih Zeki Çavdaroðlu
Geleneksel müziðimizin yapýlanma ve geliþme süreçlerinde din ve kültür ile olan iliþkisi...


:BCDC:

Bir toplumun oluþumunun baþlangýcýndan beri ortak hayatýndaki paylaþým ve birikimlerinin sonucunda ortaya çýkan maddi ve manevi kazanýmlarýnýn tümüne kültür diyoruz. Bir baþka ifadeyle toplumlarýn hayat tarzlarýný kültür olarak adlandýrýyoruz.
Toplumun maddi ve manevi bütün eylemleri birbirinden sürekli olarak etkilenmektedir. Ortaya çýkan maddi bütün deðerlerin arka plânýnda, muhakkak manevi unsurlarýn, özellikle de önce din, sonrasýnda ise örf ve âdetin payý oldukça fazladýr.
Millî kültürümüz, Orta Asya’ daki mâcerâmýzla birlikte baþlayýp, Asya, Afrika ve Avrupa kýtalarýndaki geniþleme alanýnda, gerek etken ve gerekse edilgen vasýflarý ile hem kendisi zenginleþir, hem de etkilediði kültürleri zenginleþtirir.
Ýslamiyeti kabulümüzle birlikte, Ýslâm’ ýn yapýsýnda mevcut tevhid inancý çerçevesinde kültürümüz, ümmet bilinci içinde, Ýslâm coðrafyasýnýn zengin ve çeþitli kültür birikimi ile karþý karþýya gelir.
Musýkimiz de bu faaliyetlerden nasibini alýr ve mevcut millî müziðimiz, diðer milletlerle yaptýðý alýþ veriþ sonucunda, hem nicelik, hem de nitelik bakýmýndan önemli deðiþikliðe uðrar.
Bunun sonucunda Kur'ân okumanýn ( tilâvet ) baþlý baþýna bir musýkî olarak geliþmesi periyodu baþlar. Zaten, Kur'ân’ ýn çeþitli mûcizelerinden biri de, bünyesinde barýndýrdýðý bir 'iç musýkî ‘ dir. Bu içmusýkî, ilerleyen zamanlarda geliþen ve yerleþen ses mimârisiyle birleþecek ve Kur’ an okuma muhteþem bir ilâhî musýkî olarak, Ýslam’ ýn sanat litertüüründe en yüce yere oturacaktýr.
Asýrlar sonra Kuran-ý Kerim’ i en iyi yazma (hat sanatý ) ve icra etme(tilâvet) þerefi milletimize verilecektir.
Her ne kadar Ýslâm dünyasýnda; “ Kur’ an Mekke’ de nâzil oldu, en mükemmel þekilde Ýstanbul’ da yazýldý, Mýsýr’ da okundu “ þeklinde bir özdeyiþ ortaya çýkmýþsa da, Ýstanbul’ a özgü Kuran okuma sanatý Müslüman dünyasýnda, büyük bir beðeni ile dinlenilmektedir.
Ýstanbul tarz ve üslûbu ile Kur’an tilâvetinin zamanýmýzdaki en zirve isimleri Kâni Karaca ve Ýsmail Biçer üstâdlarý rahmetle yâdediyoruz.
Tasavvuf Musýkîmizin önemli bir formu olan namazýn çaðrýsýný ifade eden ezan, her vakitte ayrý ayrý makamlarla okunmasý ile ibadet ritüelinin estetiðinin parlak bir göstergesidir.
Her ne kadar belli çevreler, musýkînýn dinen yasaklandýðýný önerseler de, Peygamber Efendimiz' in (s.a.v) dünya hayatlarýnda sýk sýk Hz. Bilal (r.a.) güzel sesinden dolayý; "Erihnâ Yâ Bilâl" (Yâ Bilâl, bizi ferahlandýr.) demesinde, dinin rehberince düzeyli mûsýkînin teþvik edildiðini anlýyoruz.
Kur’ân, Peygamberimiz (s.a.s.) in buyurduklarý gibi, güzel sesle ve belli kurallar içinde, kendisine özgü bir musýkî olan tecvîd ve kýraat kurallarýna göre okunuyordu. Ýslâm’ ýn Arap yarýmadasý dýþýnda da yaygýnlaþmasý ile, dinî musýkî ilkin, özellikle Bizans ve Ýran musýkîlerine ait naðmelerin Kur’an-ý Kerîm tilavetini etkilemesiyle baþlar. Kur’ an’ ýn artýk musýkî naðmeleri ile okunmaya baþlamasý, þeriat ulemâsýnýn tepkisine sebep olur. Gerekçeleri de Peygamber Efendimiz (s.a.s)in ve onu takibeden dört Halife dünya hayatýnda iken, Kur’ anýn bugün “çargâh” olarak bildiðimiz, “ârýzasýz” seyir gösteren doðal ses dizisi dýþýndaki baþkaca bir makamla okunmadýðý rivayet edilmektedir. Zamanla bu görüþ, eski katýlýðýný kaybederek, daha hoþgörülü bir yaklaþýma dönüþür ve sonrasýnda bu musýkî Kur’ an tilâvetinin ötesinde, müstakil bir din musýkîsini ortaya çýkarýr.

Müziðin kabûl ya da red edilmesi, yapýlan müziðin içinde taþýdýðý mesajýn, Ýslâmýn öðretisi ile çeliþip çeliþmediðinin ölçülmesiyle ortaya çýkacaktýr.
Özellikle Osmanlý’ nýn Anadolu yarýmadasýný Selçuklu’ dan devralmasýndan itibaren mimâriden edebiyata, tasavvuftan musýkîye hep zirvelerde dolaþmýþ ve kültürünü ilmek ilmek örmüþtür.
Osmanlý Devleti bir aþiret topluluðundan, Cihan Ýmparatorluðuna eriþmiþse, buna elde ettiði muhteþem zaferlerden ziyâde, sanat ve kültürde ürettiði sentezler sonucunda ulaþmýþtýr.
Bir toplumun dili, sosyal hayatýnýn nasýl ki ilk basamaðý ise, musikî de toplumun duygu ve düþünce dilinin önemli bir dalý olarak milli kültürümüzün en önemli bir bölümüdür.
Millet olma mâceramýz içinde, toplum olarak bütün acý ve sevinçlerimiz, fetihlerimiz, yenilgilerimiz buhranlarýmýz, sevgilerimiz, nefretlerimiz, inanç ve ibadetlerimiz, hâsýlý bütün yaþadýklarýmýzý türkü, þarký, marþ,ilâhi, kaside, âyin, saz eseri v.d. formlarda silinmeyecek bir yapýda kayda aldýðýmýzý görüyoruz.
Bu mâcerayý Yahya Kemal ve onun takipcisi Ahmet Hamdi Tanpýnar, çeþitli yazý ve söyleþilerinde ; “ þarký ve türkülerimizin aslýnda bizim romanlarýmýz “ olduðundan söz ederler.
Zaten bütün kültür ve medeniyetlerin ismini Ýslâm, Hristiyan, Yahudi, Budizm gibi mensup olduklarý dinden almalarý da, bir tesadüf olmayýp, isimlendirilmelerindeki aslî bir üst kimlik niteliði taþýmalarýndan kaynaklandýðý reddelimez bir gerçektir.
Yeryüzünde ne kadar kültür varsa, hepsi de o toplumun baþat dininin renk ve izlerini taþýrlar.
Her kültürün ürünlerini inceler ve deðerlendirirken, din ve özellikle dinin tasavvufî, ya da mistik etkilerini baz almadan saðlýklý bir senteze ulaþmak da mümkün olmayacaktýr.
Aslýnda din, bir anlamda kültürün bir kolu ise de, bunun ötesinde kültürün diðer dallarýnýn da yapýlanmasýnda ana inþaa malzemesidir.
Bizim toplumuzun ezici bir çoðunluðunun dini olan Ýslâm da, örf ve adetlerimiz, sanat, mimarî, edebiyat, dil, edebiyat ve musikimiz üzerinde üzerinde belirleyici izler býrakmýþtýr.
Bu izleri en çok Mimarimiz üzerinde görürüz. Doðal olarak bütün mekân ve figürleri ile ihtiþam taþýyan ulu camilerimiz, dini yapýlarý ile sentezlenen millî unsurlarý ile, uluslar arasý Ýslâm mimarisinde farklý ve ayrýcalýklý yapýlar olmuþlardýr.
Mimariden sonra Ýslâmiyet’ in etkilerini en çok dilimizde görmemiz mümkündür. Çünkü Ýslâmiyet’ in doðup, geliþip, yaygýnlaþtýðý yer Arap Coðrafyasýdýr. Milletimiz de Ýslâmiyeti diðer halklar gibi Araplardan öðrenmiþtir. Bunun sonucunda Ýslam’ ýn inþallah, maþallah, selâm gibi Arapça terim ve kavramlarýnýn çoðu, inanç ve ibadet dýþýnda, günlük hayattaki “ dil “ imize de yansýmýþtýr. Arapça dýþýnda bazý Peygamber, namaz gibi kelimeler de, Ýran üzerinden Farsça anlamlarý ile dilimize girmiþtir.
Osmanlý döneminde bu iki dilden alýnan kelime ve terimler, belli kalýplar içinde sentezlenerek, “ Osmanlýca “ olarak adlandýrýlan bir edebî dili ve bu dil de “ Divan Edebiyatý ” ný ortaya çýkarmýþtýr. Özellikle, bir Arap formu olan “ aruz “ kalýplarýnýn esas alýnarak yazýlan dizeler, nitelikli ve parlak bir “ þiir “ hazinesini meydana getirmiþtir.
Edebiyatýmýzda bol bol kullanýlan, iyi - kötü, günah - sevap , helal - haram, doðru- yanlýþ gibi kavramlar, taþýdýklarý anlamlarý, kapsam olarak hep Ýslâmi kaynaklardan almýþtýr.
Bir kültür, uluslar arasý düzeyde ne kadar hâkim bir güç taþýsa ve diðer kültürleri etkilesebile, gerektiðinde en basit kültürlerden etkilenir ve deðerler alýr.
Kültürümüzün önemli bir ürünü olan musýkimiz de, kültürün tamamý için geçerli olan kurala göre, diðer farklý kültürlerden beslenerek geliþmiþ ve zenginleþmiþtir. Bu gün gerek Ortadoðu, gerek Kafkaslar, gerek Balkanlar ve gerekse Kuzey Afrika müziklerini dinlediðimizde, öz müziðimizin týnýlarýný bariz bir þekilde hissederiz.
Musýkimizin taþýdýðý en karakteristik vasýf, enstümantal nitelik taþýyan çok sesli Batý müziðinin aksine, bir “ söz “ musýkîsi oluþudur. Bu nitelik klâsik musýkîmizde olduðu gibi, folklorik müziðimiz, hatta tasavvufî musýkimiz için de geçerlidir.
Musikimizin bir söz musýkisi oluþu, edebiyatýmýz ile etle týrnak kabilinden bir ayrýlmaz beraberliði de beraberinde getirmiþtir. . Klâsik ve halk musikîlerimizde kullanýlan usuller ile þiirlerde kullanýlan aruz ve hece vezinleri arasýndaki þematik benzerlik bunun en somut göstergesidir.
Bu sebepledir ki, bizim klâsik ve halk ve tasavvuf musikilerimiz; millî edebiyatýmýzla ayrýlmaz bir þekilde bütünleþmiþ sentezin özgün bir ürünüdür.
Tasavvuf musýkimiz Tekke’ lerin faaliyeleri içinde yavaþ yavaþ meydana gelir ve zamanla Tekke ismiyle aynîleþir. Herhangi sýradan bir müzikle hiçbir benzeþme göstermez. Tasavvufta musýkînin iþlevi, birinci derecede, tekkelerdeki ruhî atmosferi oluþturmak, tekke cemaatinin, yapacaklarý ibadet öncesinde arýnmalarýný saðlamaktýr.
Millet olarak Ýslamiyeti kabulden sonra, dinî ritüelleri tekke ve camilerde yerine getirirken yararlanýlan materyallerden en önemlisi musiki olacaktýr. Bu gün Dinî, ya da Tasavvuf Musýkîsi olarak adlandýrdýðýmýz musýkî, baþlýbaþýna müstakil bir müzik dalý olarak yapýlandýðý gibi, bunun dýþýnda, dindýþý klâsik musikimizin geliþmesi ve repertuarýnýn geniþlemesinde önemli bir pay sahibi olacaktýr.
Meselâ, büyük bestekâr , þâir, bestekâr ve hânendesi Buhûrîzâde Mustafa Itrî Efendi (ö. 1711) ayný zamanda Yenikapý Mevlevîhânesi’ nde yetiþmiþ bir mevlevî derviþidir. Hâfýz Post ‘ un öðrencisidir. Bestelediði tekbîr ve salat-ý ümmiye ile segâh mevlevî âyini ve rast naatý günümüzde bile ayný büyük huþû,coþku ve heyecanla terennüm edilmektedir.

Hâfýz Post (ö.1694) ise bir Halvetî derviþidir. Kendisi gerek divan, gerekse halk edebiyatýndan seçtiði güftelerle, dindýþý musýkîde olduðu kadar, tasavvuf musýkîsinin hem tekke,hem de cami musýkîsikisinde önemli eserler bestelemiþtir.
Celvetiye tarikatýnýn kurucusu Aziz Mahmud Hüdâî Efendi (1541-1628), mutasavvýflýðýnýn yanýnda þair ve bestekârlýðý da öne çýkan bir büyük isimdir.
Musýkîmizin önemli isimlerinden olan Hâfýz Kumral, Hüdâî Hazretleri’ nin yetiþtirdiði ve tarikatýn zâkirbaþýlýðýna kadar yükselmiþ bir isimdir. Hocasý Hüdâî ve diðer mutasavvýf-þairlerin güftelerini bestelemiþtir. Þaban Dede (ö.1650) de Hâfýz Kumral gibi Hüdâî Hazretlerinin bir öðrencisidir. Oda çoðunlukla hocasýnýn þiirlerinden olmak üzere bir çok güfteyi besteleyerek, tasavvuf musýkîmize kazandýrmýþtýr. Celvetîler dergâhta yaptýklarý zikirlerinde musýkîyi Mevlevîler gibi önemli bir malzeme olarak kullanmýþlardýr.
Hüdâî Âsitânesi’nin þeyhlerinden olan Devâtîzâde Mehmed Efendi (ö.1660), “Tâlib” mahlasýyla yazdýðý ilâhîlerinin bir kýsmýný bizzat kendisi besteleyen bir mûsikîþinastýr.
Buna ilâveten, Osmanlý musýkîsi’ nin geliþmesinde büyük pay sahibi olan divân þairlerinin de hakkýný vermek gerekir.
“… Avni Erdemir'in tespitine göre 203 musikiþinas divan þairi vardýr. Bunlarýn tasnifi þöyledir: 43 tarikat þeyhi, 22 kadý, 3 þeyhülislam, 34 cami görevlisi ve 21 müderris.
Musikiþinas þairlerin tarikatlara göre daðýlýmý ise þöyledir: 38 Mevlevi, 17 Halvetî, 9 Celvetî, 6 Nakþibendi, 4 Bektaþi, 3 Bayramî, 3 Eþrefi, 3 Gülþeni, 3 Sünbüli, 2 Kâdirî, 1 Zeynî olmak üzere 90 þair… “ 1 in, toplumsal kimliklerine baktýðýmýzda, tekke kökenli olduklarý anlaþýlmaktadýr. Bu da, güfte þairleri ile bestekârlarýn , ayný kaynaktan beslendiklerini ortaya çýkmaktadýr.
“Tasavvuf” ile hemhâl olan bu þair ve bestekârlarýn, býrakýnýz ürettikleri eserlerinde, günlük sade yaþantýlarýndaki rutin eylemlerinde dahi inançlarý ve mensup olduklarý tasavvufî topluluðun disiplininden kopmalarý mümkün deðildi. Yani bu insanlarýn 24 saatlerinin önemli bir bölümü, Ýslâmî ritüelleri yerine getirmek ve tarikatlarýnýn öngördüðü takva, zühd, vecd ve rikkat içinde geçerdi.
Tarikatlarýn, tekkelerde müziði kullanma amaçlarý, insaný Allah’ a yöneltmek hususunda bir araç olarak görmeleridir. Bu düþünce sadece musýkîde deðil, bütün sanat hareketleri için de geçerlidir.
Bilindiði gibi sanatta en önemli kural âhenktir. Tarikattaki yoðun disiplin, mensuplarýnýn bütün davranýþlarýnda olduðu gibi, meydana getirdikleri ürünlerinde de tutarlýlýk gösterir. Bu yüzden Dede, þeyh, nâyî, hacý, hâfýz, kûçek, derviþ gibi ünvanlar taþýyan ve çok büyük bir grubu oluþturan bestekârlarýmýzýn besteleri, sevilen, her devirde geçerli, estetik zevki tartýþýlmayan, kalýcýlýk unsuru taþýyan eserlerdir.
Daha henüz 14. yüzyýlda baþta Konya, Sivas, Bursa, Sinop olmak üzere Anadolu’ da Divan Edebiyatý yeni yeni oluþmaktadýr. Bu oluþum evresinde, Türk Musýkîsi de, Divan Edebiyatý’ nýn paralelinde bir oluþum seyri göstermeye baþlar. O dönemde, Sultan Veled (1226-1312) in bestelediði Acem Peþrevi, Irak Saz semaisi yanýnda Segah Ýlahi ‘sinin notalarý bugün musýkimizin en eski örnekleri olarak elimizdedir.
Timur Ýmparatorluðu döneminde , içlerinde Hüseyin Baykara, Ali Þîr Nevâi, Molla Câmî ve Gulam Þadi gibi isimlerin de bulunduðu “Herat Musýkî Okulu” 1381-1510 tarihleri arasýnda, Herat ve Semerkant’ ta Osmanlý Musýkisi’nin oluþmasýnda büyük pay sahibi olacak hizmetlerde bulunur.
Süleyman Çelebi'nin 1409’da yazdýðý, günümüzde “Mevlid” adýyla bilinen “ Vesiletü’n Necât ”, ilk tasavvufî beste olarak musýkî tarihimizde yer alýr. Bu eser, Müslüman-Türk insanýnca özel günlerde, büyük bir coþku ile okunacak ve dinlenir.

15. yüzyýlýn ortalarýna gelindiðinde, artýk Ýstanbul fethedilmiþ ve o devirde Batý medeniyeti’nin temsilcisi kabul edilen Bizans Ýmparatorluðu yýkýlmýþsa da, mensuplarýnýn ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel faaliyetleri devam etmektedir. Baþta Ortodoks Hristiyan camia, Ermeni ve Yahudi topluluklar bütün faaliyetlerinde olduðu gibi Osmanlý ile yüzyüze gelecek, onu etkilediði gibi, daha fazlasýyla da ondan etkileneceklerdir. Bugün Ortodoks ve Katolik kiliseleri ile Yahudi Sinagog’larýnda icra edilen ve inkârý mümkün olmayacak derece Osmanlý kokan dinî müzik de, doðal olarak bu alýþveriþin bir sonucudur. Bu iliþki sadece Ýstanbul ile sýnýrlý kalmayacaktýr. Kültür ve saatta baþlayan alýþ – veriþ, zaman içerisinde bütün Anadolu’ya, daha sonralarý gerek barýþ ve gerekse savaþ ortamýnda, bütün Balkanlar ve Orta Avrupa’ya yayýlacaktýr.
19. yüzyýla gelindiðinde artýk Batý musýkisi ile yakýn temas sonucu Osmanlý-Türk musýkisinin çehresi oldukça deðiþmiþ, yaygýnlaþmýþ ve yaygýnlaþtýkça da kaçýnýlmaz bir þekilde popülerleþmiþtir. Geleneksel Musýkimiz artýk, toplumun hayat tarzý ve deðer yargýlarýnýn deðiþmesi, müziðimiz de de beklenmedik deðiþiklikler meydana getirir.
Beslendiði kaynaktaki deðiþim, müziðimiz ve özellikle bunun tasavvufî önünü kesip, geliþimini durduracaktýr.
20. yüzyýldan itibaren modernizm, sekülerleþme ve globalleþme rüzgârlarý, musýkimizin karakteristikçehresini, aynen diðer sanat ve sosyolojik faaliyetlerde olduðu gibi tanýnmayacak þekilde deðiþtirecektir.
Bu gün Türkiye ortalamasýnda dinlenen müzikler de, aynen giyim-kuþam, eðlence, yemek alýþkanlýklarýnda olduðu gibi, vahþi kapitalizmin arz-talep ve modasý ekseninin üzerinde dümeni kitlenmiþ bir gemi çaresizliðinde seyretmektedir.
D Ý P N O T :

Mahmut KAPLAN , “ Divân Þiirinde Musýkî “ , www.neyforum.net

http://ferahnak.wordpress.com/2010/10/29/musikimizin-din-ve-kulturumuz-icindeki-yeri/



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn tasavvuf kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Yazýlýþýnýn 600. Yýlýnda Süleyman Çelebi" Nin "" Mevlîd" Ý
Türk Tasavvuf Musýkîsinin Oluþum Süreci ve Ýcra Mekânlarý Olan Tekkeler
50 Yýllýk Kültür ve Sanat Birikimiyle Tasavvuf Musýkîmizin Duayeni
Edebiyatýmýz ve Mûsýkîmizde Hz. Peygamber (S. A. V.) Aþkýný Dillendiren Metinler

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Mukaddes Kitabýmýz’daki Âyetler ile Tarihî Veriler Iþýðýnda: Türkiye’de Yahudicilik Hareketleri
Cumhuriyet' Ýn Radikal 'Ýnkilâplarý '' Sürecinde Tarihi Musikimiz de Payýný Almýþtý
Necip Fâzýl" da "Peygamber" Aþký….
2. Adam Ýsmet Ýnönü' Nün Müzik ile Ýliþkisi
Endülüs Ýslam Devleti Medeniyeti Ýçinde Elbette Musýki de Vardý
Bir ‘uç Beyi’ : Münir Nureddin Bey
Osmanlý Düþmanlýðý Cumhuriyet Hükümetine Osmanlý Arþiv Belgelerini Dahi Hurda Kaðýt Deðerinden Sattýrmýþtý
1930’ Lu Yýllarda Musýkimize Yönelik Tasfiye ve Ayar Sonrasý Aralanan Kapý Ýle Tanýþýp Dost Olduðumuz Arap Musýkisi ve Arap Filmleri Maceramýz
Ezan Bundan Tam 70 Sene Önce Tekrar ‘rab’ Ça Okunmaya Baþlanmýþtý.
‘ 2. Adam ‘ Ýsmet Ýnönü’ Nün Cumhurbaþkanlýðý Döneminde Kültür, Sanat ve Musýki

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Vefatýnýn 67. Yýlýnda Ziya Osman Saba’ Yý Rahmetle Anýyoruz... [Þiir]
Ýki Bedene Tek Ruh [Þiir]
Adý Konulmamýþ Duygular [Þiir]
Aþk Bir Terennüm Ýse [Þiir]
Hayal Bazan Gerçeði Aþar [Þiir]
Sensizlik Beyitleri [Þiir]
Yaðmuru Beklerken [Þiir]
Her Þey Geçmiþte Kaldý [Þiir]
Vesvese [Þiir]
"" Mâzi Kalbimde Yaradýr "" [Þiir]


Salih Zeki Çavdaroðlu kimdir?

Otuz yýldan fazla bir süredir Geleneksel Türk Musýkisi eðitimi aldým. Üsküdar Musýki Cemiyeti' nde 20 yýl korist - solist olarak görev yaptým. Bu güz Türk Musýkisi üzerine makaleler yazýyorum. (bkz. www. musikidergisi. com)

Etkilendiði Yazarlar:
N.Fazýl , C.Meriç, B.Ayvazoðlu,


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Salih Zeki Çavdaroðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.