Bu hafifçe kenara itilecek bir roman değil. Daha büyük bir şiddetle uzağa fırlatılmalıdır. -Dorothy Parker |
|
||||||||||
|
Kürt Evebeyn’den doğmuş birisinin Kürdüm demesinde tarifi imkânsız bir anlamsızlık var ve bu anlamsızlık yeryüzünde Türklerden başkaları tarafından anlaşılamayacak kadar da ikilemli! Oysa doğrusu şöyle olmalıydı. Ben Kürt doğdum ama Türküm yine biz Kürtler Kürdistanlıyız ama Türküz ve Türkiyeliyiz(!?) Pekâlâ, madem iktidardaki hükümet lütufta bulunup bir zahmet açılım diye bir terennümde bulunduysa nice yüzyıllardır zulüm altında inim inim inleyen Kürtler adına muhatap alınması gereken bir camia varsa oda olsa olsa ancak yine Türk İslamcıları olur! Öyle ya Kürtler hiçbir zaman reşit değillerdi ve olmayacaklarda şu halde velisiz de olmamalı! Şu halde Kürt sorununda muhatap Türk İslamcılarıdır! Ne ilginçtir ki Türkiyede var olan yanlışlık ve zulme sol cenah İslamcılardan daha fedakar ve daha sorumlu davranmayı bilmiş, Türk İslamcıları bu cenahın arkasında yürümeyi ilke edinmiş ve bu böyledir! *** Peki, tüm bunlar sorunları çözmede bize yardımcı malzemeler verecek mi, ya da sorunları çözümsüzlük sürüncemesinde bırakmak için bizi haklı çıkarır mı? Elbette Savaşlar her zaman doğru olan seçenekler değildir. Ne var ki iktidarların takındığı her tavırda doğrudur anlamına da gelmez. Doğru olması bir tarafa, yanlışını doğru olarak dayatması ise sorunun gövdesi, devletin yıllardır takındığı tavırda bundan farksızdır ve devletin pislikleri kanla temizlenmemeli. Buradaki asıl eleştiri en çok neye yönelik olmalı? Onbinlerce Faili meçhul/belli cinayetlere mi, Devlet içinde palazlanmış derin güçlere mi, adeta eşkıya çetesi gibi istediğini yargılamadan infaz edenlere mi? Evet elbette bunlara yönelik acımasız eleştiriler olmalı ayrıca eleştiri ile kalınmamalı. Asıl değinmek istediğimiz; Kürt ve Kürtlük değerleri söz konusu olunca neden Siyonizmin ve anti-Semtizm enstrümanları gibi Türklük enstrümanlarının da devreye giriyor olması! Altan TAN Hocanın Kürt sorun adlı eserindeki logoyu kanıksadım dersem yeridir. “Ya tam kardeşlik ya hep birlikte kölelik” şeklindeydi. Kendilerine ulaşma imkânım olursa yönelteceğim sorularımdan biri de; “Kardeşiniz köle kalmaya ısrar ediyorsa, kendinizde köle kalmaya razımısınız?’’ Ya da acaba “Ya tam özgürlük ya hep birlikte ölüm’’ logosunu düşünmüş müydünüz? Şeklinde olacaktır. Mevcut durumda var olan Kürt aydınlarımızın çeşitliliği ise kendi sahasında ilkleri barındırıyor. 1- İslamcı aydınlar 2-Seküler aydınlar 3-Şiddet yanlısı aydınlar 4-Türkleşmiş Kürt aydınları 5-Hedefsiz aydınlar 6-Batıcı aydınlar 7-Modernist aydınlar 8-/sözde/Özgür aydınlar 9-Kürt/nasyonal/ aydınları Ve sair çeşitliliği ile bu kadar çok sesliliğin/elbette sağlıklı çok seslilik “öz’ü geliştirmek” için gerekli/ getirdiği kirlilik toplumu nereye akıtır? Düşünülmüyor mu? Türkiye de son 3 asırdan bu yana fikri çöküş sürecini izleyen bunalımın dışa yansıması beraberinde ironi olayların zincirini de sürükleyip getiriyor. Batı Fransız devrimi ile birlikte sömürünün yollarını ilmi kaynaklara bina ederek Doğuda ciddi bir fikri daralma yarattı. Böylece bu daralma bu günkü Türkiye'yi de etkilemeden geçemezdi. İstisnalar hariç tüm dünyanın halkları fikri ve ilmi zenginliklerin kaynağını arama yarışında Batıyı eksen kabul edercesine göz dikerken, Batı ise kendi ağır sultacılık ve lüks tüketim harcamalarını temin etmek için kendi giderlerini Doğu milletlerinin omzuna yüklemeyi ihmal edemezdi. Gelişimini Batı dünyası ile irtibatlandıran, bugün de içinde bulunduğu korkunç cehaletten çıkmanın bu ara/Batı/dan geçtiğine endeksleyenlere söyleyecek sözümüz yok. Hala Darvinist teorileri güçlendirmek ve atalarının maymun olduğu dolayısı ile ırka, gene dayalı bir sosyal yapının inşası ile meşgul olmanın yolu buradan geçerde ısrarcı oladursunlar. Bunlar için kutsallık kavramı mahremlerin atalarınca kullanılma metodunu dünyaya yayınlaştırma cehdidir! Şairin; “Bir elinde cımbız bir elinde ayna umurunda mı dünya” Tabiri tamda bu cenah için biçilmiş kaftan! Bize asıl konuya dönelim. Kişioğlunun sahip olduğu inancı, düşüncesi yani doğrularını sarsılmaz bir inançla koruyup kollamak ve yaymak için evrensel hak, hukuk ve özgürlükleri dışlama ve yok sayma anlayışının yer ettiği Türk İslamcıları ortamında da tabiidir ki darbeciler güçlenir! Esasında demokrasi şaklabanlığı da ancak böylesi durumlarda devreye girerek halklar uyutulmak istenir. Çünkü darbe seviciliğin ve bu sevicilik adına dayatılmak istenen tek… tek’ler yolu da bu katı dogmatik fikirlerden beslenerek yıkılmazlık ve ebediliğini ilan eder. Bugünkü Türk politik oluşumdaki devinim ise örgütsel olmayıp geleceğe yönelik evrimleşme ve diskalifiye edilmesi gerekenleri ayıklama operasyonudur. Nihayet bu oluşumun orta ve uzun vadede bedelini yine Kürtler ödemek zorunda kalacaktır! İlginç olanı ise; Türk İslamcıların bu aymazlığı kedi edebi ile örtme çabasıdır. Daha önce /Türk İslamcıların şovenizmi ve ideoloji çürümüşlüğü/ başlığı altın (www.sivildusunce.com ) da yazdığımız durum tespitine binaen, Türk İslamcıların söz konusu durum tespitinin ana mesajını görmezden gelerek adeta reddiye babında yazdıkları da durum tespiti hakkında yazılanların haklılığı, yazılan reddiyede görmemizi bir kez daha onaylattı. Türk İslamcılığı fikirsel olarak her zaman mevcut sistemin fikri önderliğini üstlenmiş, halkı aldatmak için kendilerini hükümetlerden uzak tutuklarını göstermeye çalışmıştır. Bu cenahın ikonu her zaman var olan egemen güçlerin temel değerleridir. Müslümanların en azılı düşmanlarından şeref madalyası alanlara sadakat yemini anlamına gelen onaylamaları ateşli nüanslarla savunanlarda bu cenahtır. Oysa bu cenah 79 sonrası cuntaya adeta çanak tutar vaziyet almış/aldırılmıştı! Ön Asya sayılan Türkiye ve İran’daki sistemler dikta sistemleri olduğu ve güvenlik şeridi üçlüsünün orta halkasının kopmasıyla Avrupa yakalı halkasına düşen görev iki kat daha artmıştı ki, birilerin “bizim çocuklar” dediği çocukları emre itaatsizlik edemeyip 12 Eylül cuntasını oluşturdu. Peki, nasıl olmalıydı? Bölgede din bağımlısı olan Kürt halkı gibi bir potansiyel vardı. Yeşilçam’a gerekli olan materyaller misafirperverlikten “Klam”larına kadar tercüme ve devşirme metotla Türkçeleştirilip asıl dip dalganın yönü değiştirilmeliydi(!?) Devam edecek… Not: 1-Yazılarımız hiçbir ırk ve politik taraf tutmamayı ilke edinir
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Muhammed CAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |