"Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Bu çağa iletişim çağı diyenler oldu. Bu çağa uzay çağı diyenler oldu. Ama hiçbiri bu çağın gerçek anlamını karşılmaya yetmedi. Bu çağ bence kelimenin tam anlamı ile Yalnızlık Çağı.. Diyeceksiniz dalga geçme.. Bütün dünya kocaman tek bir sokağa dönüşürken bu söylediğin ne saçma bir şey.. Haklısınız ama yanlışsınız. Bir daha düşünün. Bu zamanın insanının ne kadar yalnız olduğunu, ne kadar yalnızlaştırıldığını düşünün.. Yalnızlaştırılıyoruz. Kasıtlı olarak korku, endişe, paranoya, düşmanlık tehditleri ile köşeye sıkıştırılıyor ve diğerlerine karşı sürekli uyarılıyoruz. Kalabalıkların içinde yalnızlaşıyoruz, tenimizin en kuytusuna kabul ettiğimiz sevgililerimizle bile - o anda bile aramızda duvarlar yükseliyor.. Sürekli olarak güvende olmadığımız bize söyleniyor ve daha çok güvenlik için daha çok kapana kıstırılıp kısıtlanıyoruz. Korkutuluyor, ürkütülüyor, oldubitti ile git gide daha kalın duvarlarla çevrilip birbirimizden uzaklaştırılıyoruz. Her şey bizim güvenliğimiz için. Yersen.. Korktukça kabuğumuza çekiliyoruz, yalnızlaşıyoruz. Yalnızlaştıkça daha çok korkuyoruz. Bu zinciri kırmak zorundayız. Yalnızılığımızın ördüğü duvarları kırmak zorundayız. Kabuklarımızdan kafalarımızı dışarıya çıkarmalı, diğer insanlara bakışlarımızı kaldırıp cesurca gülümsemeye başlamalıyız. Aksi takdirde bütün bu adalar misali yalnızlaşmanın ucunda hepimiz tek tek kaleler gibi düşeceğiz. Cesur olmak zorundayız. Bugüne kadar bize telkin edilen, bombardımanına tabi olduğumuz öğretileri ve kalıpları kırıp atmak zorundayız. Mesela, özel hayatımız elbette asla ödün vermememiz gereken bir alandır ama güvenlik adına kendimizi sımsıkı kapatıp gizlersek, bu defa da başka bir tuzağın içine saplanıp kalacağız; Bir başımıza kalacağız, bunu da unutmayın. Size hayatınızın bütün özel ayrıntılarını gidip internetten yayınlayın demiyorum.. Bütün özel fotoğraflarınızı ve en derin gizli düşüncelerinizi dünyaya haykırın da demiyorum. Benim dediğim şu; Ağlamayan bebeğe kimse emzik vermez. Derdinizi söylediğiniz vakit duyanların içinden biri size ilaçla gelecektir. İçteki karmaşayı aşmanın yolu bir çift dost kulaktan geçer. Birbirimizi tanıdıkça daha az korkacağız, korkunun asıl kökü bilinmeyenden gelir. Bilmediğin şeyden en çok korkarsın.. Aklın sana olmayan şeyleri gösterip oyunlar oynamaya başlar, var olmayan bir dehşetin pençesinde hasta bir paranoyanın kollarında kıvranır durursun.. Boşluğun içinde kendine kendi canavarlarını yoktan var edersin. Kendi korkularını kendin var edersin. Düşmanını kendin yaratırsın. Yalnızlık denizi tarafından kuşatılmış adadan kaleler halini almış insanoğlu yaşamın doğası gereği dışarıya çıkmak zorunda. Yağmuru, karı, rüzgarı, kavuran güneşi, fırtınayı göze alıp cesurca hayatını sürdürebilmek için güvenli evinin duvarları dışına çıkmak zorunda. Cesur olmak ve hayatı korkakça değil, insana yaraşır bir cesaretle yaşamak zorundayız. Bilmek, öğrenmek, tanımak ve paylaşmak zorundayız. Kendimizi anlatmak, diğerlerini dinlemek zorundayız. Bizim gibi olanlarla buluşmalı, bizim gibi olmayanları daha yakından tanımalı, uzak olanları yakın etmeliyiz. Bunun aksi yaşamak değilki.. Hepimiz bir adaya dönüşüp kafalarımızı bir kaplumbağa gibi kabuklarımıza çekersek bu nasıl bir dünya olacak? Aynen şu anda yaşadığımız bir dünya olacak.. Yalnızlık.. Zamanımız insanını kuşatan bu engin deniz.. Yalnızlık tatlı bir yoldaştır kimi zaman.. Kimi zaman da çekilmez lanet bir ifrit.. Bazen ondan kurtulmayı deliler gibi istersin sonra zaman gelir bir bakarsın ondan vazgeçmeye hiç mi hiç gönüllü değilsin; Sevmişsin bile.. Alışmışsın onun arkadaşlığına. Başkasıyla yapamaz olmuşsun. Sadece o seni anlayıp tatmin edebiliyor olmuş.. Tuzak.. Yalnızlık uyuşturucu gibi bağımlılık yapar. Yalnızlar kolay kolay vazgeçemez yalnızlıktan. Zor bir sınavdır yalnızlığı aşıp birilerinin sıcaklığına yeniden dokunabilmek. Risklidir birine yaklaşmak.. Acı vaadi hep oradadır, ama ödül de.. Korkudan korkmayın. Acı çekmekten korkmayın. İncitilmekten korkmayın. Ama.. Yaşamak fırsatı varken yaşamamış olmaktan, işte bundan hem de deliler gibi korkun.. En sonunda şunu ifade etmek istiyorum, konumun özünü buraya son kelimelerimle döküyorum; Kendinizi paylaşmaktan korkmayın çünkü insan paylaştıkça çoğalıp büyür..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Levent Ölçer, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |