Sevgi dünyadaki yaşam ırmağıdır. -Henry Ward Beecher |
|
||||||||||
|
Bugün bir arkadaşın bebeğinde kas gelişmesi sorunu olduğunu öğrendiğimde, bu yazıyı yazmak geldi aklıma. Üzülmeye vaktim bile olmadı, düşünmekten. Çocuğu sevmek için ellerini tuttuğumda, ellerindeki cansızlık o kadar belirgindi ki. "Bebeğin anne karnında oksijensiz kalması bunun nedeniymiş", doktorlar öyle söylemişler. Birçok hastalığın galiba nedeni bu diye geçirdim, içimden. Çünkü, farklı bebek hastalıklarının çoğunda bu neden ortaya konuluyor. Hipoksi; Oksijen yetersizliğidir. Dokularda oksijen yetersizliği olmasına denir. ve dokulardaki bu yetersiz kalan oksijenin bebeklerde meydana getirdiği kas zayıflığıyla kendini gösterir. Doğuştan gelişemeyen kasları, geliştirebilmenin de çaresi olmadığını da bilinen bir gerçek. Sadece kas tedavi (fizyo-terapi) yöntemiyle bebeğin kaslarına masaj yaparak, uyuşmasını ve işlev görmesini sağlıyorlar. "0" yaş grubu kas gelişmesi olmayan çocuklar, kısa bir zaman sonra ölüyorlarmış. Bazılarında beyinde engeller ortaya çıkıyormuş. En fazla yaşayan 4-5 yaşına kadar hayatta kalabiliyormuş. Lakin sonuç olarak ölüm oranı çok yüksek. “Uçurtmamı istiyorum Gözlerimde tebessümle, ellerimde engelsizce. Bilmediğim masallara gitmek Görmediğim Heidi’yle koşmak Sevmesem de Polyannacılık oynamak istiyorum. Verin bana gökyüzünü Dünya sizi olsun… “ A. GÜL Ben doktor değilim! Hele ki, bu işlerin uzmanı hiç değilim! Ama bebeklerin anne karnında, neden bu hale geldiklerini anlamaya çalışıyorum. Bebek daha ana rahmine düşmeden, doktor kapılarını aşındıran anne ve baba adaylarının elektro dalgalarla, bedenlerindeki her hücreyi rahatsız etmelerine de akıl sır erdiremiyorum! Anne karnında oksijensiz kalan çocukların, spastik engelli olmaları öylesine normal hale geldi ki, "kaderdir", deyip geçiyoruz. Kas ve sinir sistemi rahimdeyken zedelenen bebeğin, tüm sistemlerindeki işleyişte, diğer bebeklere oranla çok düşük oluyor. Bunun öncesinde neler yapılabilir? Bunun araştırmalarına yapılıyor mu? "Bilmiyorum" ama, anne babaların verdiği mücadele inanılmaz derecede büyük. Doktorlara taş çıkaracak kadar araştırmalar yaparak, "çocuklarını 1 gün daha hayatta tutabilme mücadelesi" veriyorlar. Yıllar sonra Amerika’da uygulanan bir yöntem, Türkiye’de de uygulanıyor. Bu uygulamanın adı, “Cool Cap” yani “baş soğutma” yöntemi. Tamamen riski ortadan kaldırmasa da, kısmı olarak engelleme oranı yüksek bir uygulama. Hiç yoktan iyidir, dedirtebiliyor insana. "Bu yöntem Hipoksik bebeklerde beyin hasarına engel olmasa da, yaşam fonksiyonlarının çalışabilmesini sağlamaktadır." Yapılan bir araştırmaya göre, Rusya da doğan bebeklerde, hipoksi oranı çok düşükmüş. Rus annelerin doğum yaparken, soğuk suya doğum yaptıkları ve bebekler soğuk suya girdiği için, beyinde hasara rastlanmamaktadır. Ya da diğer milletlere göre daha az rastlanmaktadır. Kardan adam yapmayalım! Burnuna havuç takmayalım! Gözlerine de kömür sokmayalım şapkası da olmasın, süpürgesi de !" (Kardan adam yapacağım Burnuna ne istersem onu takacağım, Gözlerini boyayarak, kartopları atacağım şapkamı da ona vermeyceğim, başına karton takacağım Süpürge yerine ona tekme atıp kaçacağım:))))” A. GÜL Sağlıklı doğan bebekler de, bu uygulama yapılmamaktadır. Tam tersi, onların sıcak tutulması ve üşütülmemesi gerektiği de, doktorlarca söylenmektedir. Baş soğutma yöntemi, 36 hafta ve üzeri bebeklerde uygulanabiliyor. Erken doğan yani prematüre bebeklerde kalp sorunlarına, beyin kanamalarına neden olabiliyor. "Vaktinde doğan hipoksi bebeklere, bu uygulamanın ilk 24 saatte yapılması gerekiyor." İşte tezatlardan biri de bu. Peki, bu yöntemin uygulanmadığı hastanelerde yâda, nasıl yapılması gerektiği bilinmeyen sağlık kurumlarında ne olacak? Bunun için devlet ne gibi tedbirler alabilir ya da almıştır? Köylerde yaşayan anne adayları ne yapsın! Hipoksinin tek çaresi bilinçlenmekse eğer; 1. Aile planlamaları için yapılan seminerlerin, bu konuda da yapılması gerektiğine inanıyorum. 2. "Anne sütü ile ilgili kampanyaların işe yaradığını gördük, neden bebeklerimizin zamanında hipoksi olmasını engellemek için kampanyalar yapılmıyor." TV’ lerde kadın programları yerine, eskisi gibi ailelerimizi eğitecek programlara yer verilmiyor. 3. Lütfen! Bu çocuklarımızın engelini doğmadan, alacağımız tedbirlerimizle ortadan kaldıralım. Başkasının bebeği gözüyle değil, hepimizin bebeği gözüyle bakıp, bu çocukların yanında olalım. Sağlıklı ve akıllı çocuklarımız olmasıyla gurur duyarken, başıma her an aynı şeyin geleceğini düşünerek, bu insanların yanında olalım. 4. Özellikle, anne adaylarına ve doktorlara düşen görev çok büyük bu konuda. Anne adayları hamileyken geçirdikleri, düşme ve darba maruz kalma durumlarını doktorlarına bildirmelidirler. 5. Doktorlarında anne adaylarını, bu konuda uyarmaları gerektiği de ortadadır. Bu konuda anne adaylarının bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Yani bu olay başa gelmeden, tedbir almak gerekiyor. Çünkü yıllardır, bununla savaşan ailelerin neler çektiğini gözlemlediğimde, başvurmadıkları yöntem kalmamış, ama ümitleri hiçbir zaman bitmemiş. "Hipoksi ‘ye hayır diyemiyoruz" elimizde değil ama, "Hipoksi olmadan bilinçlenmeye evet diyebiliriz …."
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Aysun GÜL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |