Tarih, hiçbir zaman orada bulunmamış kişiler tarafından anlatılan hiçbir zaman olmamış olaylarla dolu bir yalan. -Santayana |
|
||||||||||
|
Otoban çıkışında bulunan Dedeman otelde kalacağız.Kuruluşunun 45.yılı dolayısı ile fiyatlar % 45 indirimli.Kampanyadan faydalanacağımız düşüncesi ile otele yerleşiyoruz. Otel açılalı çok olmamış yeni sayılır ancak müşteri anlamında yoğun bir trafik yaşıyor. Yaşadıkları yoğunluk hizmet kalitesini olumsuz etkilemiş, masaların temizliğinden tutun da,oda hizmetine kadar pek çok aksaklıkla karşılaşıyoruz. Otelde yaşadığımız olumsuzluklara fazla aldırmadan Cumartesi sabahı şehre iniyoruz. İlk hedef Bakırcılar Çarşısı. Bakırcılara girmeden sol tarafta Yeni Han Halıcılar Sarayını görünce halı görmek ümidi ile önce buraya giriyoruz. Halı kelimesi sadece hanın isminde kalmış içerde halı falan yok ama girişte bir çarıkçı var. Durdu Usta,el mahareti ve çabukluğu ile renk renk envai çeşit çarıklar yapıyor. 55 yıllık çarık ustası, deriden ve tamamen el yapımı olan çarıklarını 40-60 lira arasında sattığını söylüyor.Çocukça bir hevesle ayağıma giyip deniyorum,inanılmaz rahat…Dükkandan ayrılırken ülkenin her tarafına sipariş gönderdiklerini söyleyerek kartlarını elime tutuşturuyorlar. Hemen karşısında Kaleoğlu Mağarası var.Burası da han içinde bir mekan.Mağara olarak ifade edilen yerin arka tarafında kazı çalışmaları sürüyor,içerisi buz gibi insan hem üşüyor hem de hafif ürperiyor,mağarayı gezerken iş yeri sahibinin ikram ettiği çayı yudumlayarak,ön tarafta sattıkları hediyelik eşyaları da inceleme fırsatı bulabiliyorsunuz. Çocuklar,incik boncuk türü hediyelik birkaç parça eşya alıyor, fiyatlar inanılmaz ucuz,gösterilen ilgi ise had safhada… Mağara gezisini bitirip çıkınca aynı han içinde közde kahve yaptıklarını görüp hemen çöküyorum. Lezzetli Türk kahveleri gelince servis yapan delikanlı uyarıyor “fincan sapını peçete ile tutun çok sıcak” garip garip yüzüne bakınca soracağım soruyu anlamışçasına beklemeden cevabı yapıştırıyor “kahveler cezvede değil fincanda pişiyor, hazırladığımız kahveyi fincanlara doldurup mangala sürüyoruz”.Fincanda pişen kahveyi ilk defa duyuyorum,ilk defa tadıyorum. Tadı cezvede pişen gibi ancak dibinde telve fazla birikmiyor,en azından birikeni de rahatlıkla içebiliyorsunuz. Kahve molasının ardından Bakırcılar Çarşısını gezmeye başlıyoruz. Bakır işçiliği ve hediyelik eşyalar konusunda Antep`i daha önceki gezime göre ilerlemiş buldum ancak fiyatlar yüksek olduğu için birkaç parça hediyelik eşyanın dışında alım yapmadan sadece geziyoruz. Tahminen üç saat süren gezinin ardından şehrin meşhur lokantası Aşina da yemek molası veriyoruz. Aşina, yöresel yemeklerden bazılarını tadabileceğiniz Antep`in en iyi yemek mekanı diyebilirim. Lahmacun,yuvalama çorbası,içli köfte ve kuru Antep dolmasını çok lezzetli yapıyorlar. Yuvalama çorbasındaki kıyma ve pirinçle yoğrularak yapılan köfteler içindeki nohutların üçte biri büyüklüğünde. Antep`in en önemli lezzet durağı olan Aşina da fiyatlarını bir hayli yükseltmiş, önceki yıllarda sattıkları Koçak baklavalarını bırakıp tamamen kendi imalatları olan baklavayı satıyorlar. O nedenle baklava fiyatları uygunlu ancak yemek fiyatları hususunda aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Yediğimiz yemeğin ve ödediğim yüklü hesabın üzerine arabayı park ettiğim otoparka yürüyerek ilerlerken tarihi Antep kalesinin eteğinde cam eserleri müzesini görüp birde oraya giriyoruz. M.Ö ve M.S olmak üzere epey cam malzeme var ama bir kısmı dedikleri kadar eski görünmüyor, sanki yeni tarihli cam eserler camekanların arkasında teşhir ediliyormuş gibi bir hisse kapılıyorsunuz. O nedenle gidip de gezemezseniz üzülmeyin,bir şey kaybetmiş sayılmazsınız. Günler uzun olunca ertesi gün yapacağımız Hayvanat Bahçesi gezisini de Cumartesi yapmaya karar verip, tabelaları takip ederek Hayvanat Bahçesine varıyoruz. Burası orman içine kurulmuş devasa bir alan, girişten Hayvanat Bahçesine kadar olan bölümde insanlar piknik yapıyor. İlk girişte araç başına ödediğiniz 2 tl nin dışında Hayvanat Bahçesine girerken de para ödüyorsunuz. Hayvanlar,ayrı ayrı bölümlerde muhafaza ve teşhir ediliyor. Çeşitlilik anlamında umduğumu bulamadığımı söyleyebilirim. Yılan türleri yok denecek kadar az.Timsahlar üç dört tane kadar ve henüz yavru.Akvaryum,ayrı bir binada ama o da küçük ve cılız bir çeşitliliğe sahip. Ancak her taraf düzenli ve temiz,görevliler arı gibi çalışıyor. Pazar sabahı otelden çıkışımızı yapıp, vakit erken olduğu için Kilis`e gitmeye karar verip,yola düşüyoruz. Kilis,Antep`e 65 km. mesafede küçük bir il. Yıllarca Antep`in ilçesi olup sonradan il olduğu için mi bilmiyorum, şehir havası göremedim. Ne il olabilmiş ne de ilçe.İkisinin arasında sıkışmış kalmış. Şehir merkezinde küçük bir gezi yapıyoruz.Pazar olduğu için dükkanların çoğu kapalı. Kaçak eşyaların satıldığı pasaj açık, hemen giriyoruz. Bizim Kıbrıs Pazarının aynısı. Çin malı süs eşyası,tabak,fincan,masa örtüleri boy gösteriyor. Meşhur Kilis yorganlarını görmek için biraz dolaşıp açık bir yorgancıya giriyoruz. Recep Usta,oturmuş yorgan sırıyor. Bir yandan yapıp bir yandan satıyor. Saten yorganların yanı sıra dore yorganlar da ışıl ışıl parlıyor.Fiyatlar 55 liradan başlayıp işçiliğe göre değişiyor.Recep Usta da elime bir kartvizit tutuşturup,Türkiye nin her yerine kargo ile yorgan gönderdiğini söylüyor. Buruk bir şekilde sırıdığı yorganı izliyorum. Elindeki kocaman iğne ahenkli bir şekilde yorgana girip çıkarak çiçek oluşturuyor, sanki izleyeceği yolu biliyor,ustası ne iğneye ne yorgana bakıyor,yüzüme bakıp benimle sohbet ediyor,iğne,ipliğin eşliğinde çiçekler kondurmaya devam ediyor. El emeğini küçük dükkanında satan, yöresel el sanatını ayakta tutmaya çalışan Recep Ustaya minnetle bakıp dükkandan ayrılıyorum. Meydanda cılız bir kalabalık,1 Mayıs`ı kutluyor,kapalı kuyumcuları ve üç beş bakırcıyı dolaşıp yine meydana çıkıyoruz. 1 Mayısçılar yerini CHP lilere bırakmış. Milletvekili adayının konuşması var zannımca ama 15-20 kişiden başka kimse yok onlarda adayın yakınları olsa gerek. Bir de miting aracından yükselen müziğin sesi. ÖZETLE Kilis,gelişimini tamamlamadan doğan prematüre bebeğe benziyor. Her şeyi eksik,olgunlaşmamış.Belirli olgunluğa erişmeden il olmaya kalkışmış. Antep`in,yöresel sanatları yaşatma çabasını Kilis de göremedim. Gaziantep`te büyük şehir havası hakim.Şehre girdiğinizde,dolaşırken o havayı hissediyorsunuz. İnsanlar samimi,cana yakın.Aradığınız yeri kime sorsanız ilgilenip yardımcı olmaya çalışıyor. Yöresel sanatları,el işlerini yaşatmak için çaba var bunu fark ediyorsunuz ama çok yetersiz. TAVSİYELERİM Şehrin çıkışına doğru, Mersin için önerdiğim hediyelik eşya dükkanlarından açılmış.Ancak hediyelik eşyadan ziyade baklava,fıstık ve doğal zeytinyağı satılıyor. Fıstık almanızı önermem hiç yük etmeyin kilosu 22-25 lira arası değişiyor. Baklava alacaksanız kuru veya kare baklavayı öneririm kilosunu 35-45 tl aralığında bulabilirsiniz. Günlük kullanım için el yapımı yemeklik bakır tencere alıp yemeklerinizi özellikle dolma ve pilavı bunda pişirin derim,fiyatları 50 liradan başlıyor. Dedeman otelin %45 indirimine aldanmayın alışveriş için harcayacağınız paranın iki üç katını otele verirsiniz ki hizmet kalitesi ile karşılaştırınca hiç gerek yok.Kaldığımız odada çamaşır poşeti,diş macunu,diş fırçası dahi yoktu. Koydukları ek yatak ise ahı gitmiş vahı kalmış türden tam bir bel düşmanı idi. Yemeklerinizi Aşina Restaurant da yiyebilirsiniz ama önceden pazarlık yapmanızı ve yöresel yemekleri tercih etmenizi öneririm. Yenihan halıcılar sarayındaki çarıkçıdan terlik veya çarık almanızı öneririm,özellikle kırmızı renklileri çok güzel. Aynı han içindeki Kaleiçi Mağarasını mutlaka gezin,yeni kazılan bölümde bir incir ağacının aşağıya uzamış köklerini göreceksiniz ki hayretler içinde kalırsınız,hediyelik eşyanızı da aynı yerden çok ucuza alabilirsiniz. Közde ve fincanda pişen Türk kahvesinden tatmadan gelmeyin.Fincanı 3 lira. Yer bulamazsanız aracınızı otoparka koymaktan çekinmeyin.Ücretler 3 tl ve saat sınırlaması yok. Menengiç kahvesinden mutlaka alın,özellikle kış mevsiminde boğazınızı ve göğsünüzü yumuşattığını göreceksiniz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © derya eğilmez, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |