..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Bir kitabýn kaderi okuyanýn zekasýna baðlýdýr." -Latin Atasözü
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Günlük Olaylar > yaþar ali avcu




27 Mayýs 2011
27 Mayýs Politik Devrim mi? Darbe mi?  
27 Mayýs Devriminin ulusumuza kazandýrdýðý 1961 Anayasasý’nýn baþlangýç bölümünde þu yazýlýdýr:

yaþar ali avcu


27 Mayýs, Birinci Kuvay-i milliye'nin, 12 Mart ve 12 Eylül Mandacýlýðýn devamýdýr!.. 27 Mayýs Politik Devrimi,12 Mart ve 12 Eylül Faþist Darbeleriyle, akla kara, gündüzle gece, yerle gök, iyiyle kötü ve hayatla ölüm gibi zýttýr-karþýttýr. 27 Mayýs Politik Devrimi'yle bu CIA yapýmý faþist darbeleri ayný kefeye koyanlar, ya gafildir ya hain! 27 mayýs politik devrimini 12 mart ve 12 eylül ile birlikte ayný katagoriye getirip darbe benzetmesi yapmak bu nedenle oldukça traji komik bir benzetmedir ama ille de bir benzerlik aranýyorsa, bu benzerlik 25 Nisan 1974 günü Portekiz’de, genç subaylar tarafýndan gerçekleþtirilen ve ülkede demokrasinin yollarýný açan ‘Karanfil Devrimi’ ile kurulabilir


:BCDH:

27 MAYIS; DEVRÝMCÝ GELENEKLÝ ORDU GENÇLÝÐÝ’NÝN “ANAYASA VE HUKUK DIÞI TUTUM VE DAVRANIÞLARIYLA MEÞRULUÐUNU KAYBETMÝÞ BÝR ÝKTÝDARA KARÞI DÝRENME HAKKINI KULLANARAK” GERÇEKLEÞTÝRDÝÐÝ POLÝTÝK BÝR DEVRÝMDÝR

27 Mayýs Devriminin Ulusumuza kazandýrdýðý 1961 Anayasasý’nýn baþlangýç bölümünde þu yazýlýdýr:
“Anayasa ve hukuk dýþý tutum ve davranýþlarýyla meþruluðunu kaybetmiþ bir iktidara karþý direnme hakkýný kullanarak 27 Mayýs 1960 Devrimini yapan Türk Milleti…” diye devam eder.
Bir hareketin ilerici ya da devrimci mi yoksa gerici ya da karþýdevrimci mi olduðunu anlamak için þu ölçütlere baþvururuz:
1- O hareket toplumu ileri mi götürüyor? Toplumun geliþmesinin, ilerlemesinin önündeki engelleri, setleri, zincirleri mi ortadan kaldýrýyor? Böylece toplumun ilerlemesini mi saðlýyor? Toplumu bir üst toplum biçimine mi taþýyor? Yoksa toplumun geliþmesinin önünü mü týkýyor? Toplumun önüne duvar mý örüyor? Hatta toplumu daha geri bir konaða mý taþýyor? Ona mý çalýþýyor?
2- Halktan mý yana yoksa egemen-sömürücü Parababalarý sýnýfýndan mý yana?
Toplumun geliþmesinin önünü açan ya da toplumu daha ileri bir toplum biçimine sýçratan hareketler ayný zamanda halktan yana olan hareketlerdir. Biz bunlara ilerici, devrimci hareketler deriz. Bu hareketler ezilen, sömürülen sýnýflardan yanadýrlar. Onlarýn çýkarýnadýrlar. Tabiî ayný zamanda da sömürücü üst sýnýflarýn ve zümrelerin zararýnadýrlar.
Bu hareketler sadece kýsmi iyileþtirmeler getirirlerse biz bunlara Reform deriz.
Sadece üstyapýda halktan yana köklü deðiþikler, olumluluklar getirirlerse bunlara Politik Devrim deriz.
Ekonomik altyapýyý da temelinden deðiþtirerek toplumu daha ileri bir üretim biçimine sýçratýrlarsa bunlara Sosyal Devrim deriz. Bu Sosyal Devrimler toplumu tepeden týrnaða olumlu, ileri yönde temelden deðiþtirirler.
27 Mayýs Hareketine bu kriterler ýþýðýnda bakarsak, bunlarýn terazisine vurursak Hareketi, bunun ekonomik altyapýyý deðiþtirmemekle birlikte, üstyapýda çok önemli, halktan yana deðiþiklikler yaptýðýný görürüz.En somut belgesi, 27 Mayýs ya da 1961 Anayasasý’dýr. Bugün namuslu her aydýn kabul etmektedir ki; bu Anayasa, Türkiye Tarihinin tanýklýk ettiði en ileri Anayasadýr. Zaten bu net gerçeði, 12 Eylül Faþist Darbesinin Amerikancý, Halk düþmaný generallerinin þefi Kenan Evren de þu cümlelerle açýkça dile getirmiþtir:
“27 Mayýs Anayasasý bize bol geliyordu. Onun içinde oynayýp duruyorduk. Onun için biz bu Anayasayý, daraltacaðýz.”
12 Mart ve 12 Eylül Faþist Darbelerini, CIA’nýn “Bizim Oðlanlar” dediði Amerikancý zalim generaller, emir komuta zinciri içinde yapmýþtýr. Oysa 27 Mayýs Politik Devrimi’ni Ordunun, kökeni Osmanlý’nýn kuruluþuna dayanan-Osmanlý’yý kuran Kayý Türklerinin içinden çýkýp geldiði “Ýlkel Sosyalist Toplum Konaðýna” dayanan, Devrimci Gelenekli Genç Subaylar, Sivil Aydýn Gençliðimizle ve Ýlmiye sýnýfýmýzla elele vererek yapmýþtýr.
Yurdumuzda insan haklarýna ve hukukun üstünlüðüne dayalý devlet ve toplum düzenini engellemek isteyen, özgürlük düþmaný gerici ve baskýcýlar, gözleri kestiðinde “ulusal egemenlik” ilkesini küfür ya da aldatmaca olarak niteleyip açýkça demokrasi düþmanlýðý yapmýþlar, gözleri kesmediðinde ise ulusal egemenliði basit bir “oy çokluðu” anlayýþýna indirgeyerek, ‘seçimlerde çoðunluk oyunu alan bir siyasal kadronun istediði her þeyi yapabilmesi’ diye tanýmlayýp içini boþaltmaya kalkýþmýþlardýr. Bunun için de, demokrasi düþmaný tutumlarýný açýða çýkaracak olan “baskýcý, meþruluðunu yitiren bir yönetime karþý her yurttaþýn direnme hakký”nýn ulusal egemenlik düzeninin ayrýlmaz bir parçasý olduðu gerçeðine gözlerini, beyinlerini, kalemlerini, mikrofon ve ekranlarýný sýký sýkýya kapata gelmiþlerdir. Bu nedenle 27 Mayýs 1960 politik devrimini eleþtirirlerken, ne “baskýcý yönetime karþý yurttaþýn baþkaldýrma” hakkýna, ne de 27 Mayýs’ýn üst yapýdaki politik devrim yaptýðýnýn göstergesi olan 1961 anayasasýnýn baþlangýç bölümündeki “Anayasa ve hukuk dýþý tutum ve davranýþlarýyla meþruluðunu kaybetmiþ bir iktidara karþý direnme hakkýnýn kullanýldýðýný” belirten cümleye tek sözcükle bile deðinmeðe yürekleri yetmemektedir.
AKP’nin de yaptýðý budur. Yýllar yýlý “Demokrasi Hýristiyan düzenidir; küfür düzenidir; yýkýlmalýdýr” dedikten sonra, Atlantik ötesi ve AB’den aldýklarý iþaret üzerine bir sabah birden bire “Biz deðiþtik; demokrasi karþýtý gömleðimizi çýkardýk” demeðe koyuldular. Ama ulusal egemenliði basit bir oyçok luðu uygulamasýna indirgemek üzere bunu yaptýlar.
Týpký 1924’te, Ulusumuza demokrasiyi layýk görmeyip Saltanat ve Hilafetin sürmesini isteyen aðababalarýnýn (antika Tefeci-Bezirgan sýnýfý) bu çaðdýþý baskýcý kurumlarýn kadýrýlmasýna engel olamayýnca Terakkiperver Cumhuriyet Fýrkasý’ný kurarken yaptýklarý gibi..Yani ulusal egemenlik ve Cumhuriyet karþýtlarýnýn yaptýðý gibi, bugün de yandaþ basýn ve yayýn araçlarý, kiralýk kalemler, bilim ahlakýndan yoksun bazý akademisyenler 27 Mayýs’ýn yýldönümlerinde, bu politik devrim niteliðindeki askeri müdaheleyi “darbe” diye göstermeye çabalar ve ordu düþmanlýðý, Mustafa Kemal düþmanlýðý yaparlarken, demokrasi kültürünün, hukuka baðlý yönetim düzeninin, insan hak ve özgürlüklerinin güvencesinin temel bir gereði olan ve 1961 Anayasasýnýn baþlangýç bölümünde yer alan “Baskýcý yönetime karþý direnme ve baþkaldýrma” hakkýndan hiç söz etmezler.
27 Mayýs’ýn 51. yýldönümünde de yine böyle davranacaklarý belli idi ve böyle de davrandýlar. Demokrat Parti yönetiminin ne basýn özgürlüðü ne üniversite özerkliði ne yargýç güvencesi ne grev hakký ne gezi özgürlüðü tanýmadýðýna, “Muhalefeti karýnca gibi ezmek” ten, “Ýstenirse halifelik ve saltanatýn bile geri getirilebileceðinden” söz ettiðini, örgütlü muhalefeti ortadan kaldýrmak üzere hem polis, hem savcý, hem de yargýç yetkileriyle donatýlmýþ 14 DP’li milletvekilinden kurulu bir “Tahkikat Komisyonu” kurdurduðunu, basýna sansür uygulamaya baþladýðýný hiç dile getirmiyorlar.
Onlara meydaný boþ býrakmamak, 27 Mayýs’ýn 51. yýldönümünde de çýðýrtkanca laf kalabalýðý ile yurttaþlarýn “ulusal egemenlik” kavramýný doðru anlamasýný engellemelerine fýrsat vermemek gerekir. “Baskýcý Yönetime Karþý Direnme” hakkýnýn, ulusal egemenlik ilkesinin özünde bulunduðunu, Batýlý ülkelerin faþist ve emperyalist diktalarý ve onlarýn yol açtýðý dünya savaþlarý yýkýmýný yaþadýktan sonra, 1948 tarihli Ýnsan Haklarý Evrensel Bildirgesinde bu hakka yer verdiklerini her yurttaþýn bilgisine ulaþtýrmak gerekir.
Bu yýldönümünde Mustafa Kemal’in de, demokrasiye olan dürüst baðlýlýðý ile bu hakký daha 1919’dan baþlayarak görüp gösterdiðini, Amasya Genelgesi’ndeki “Ulusun geleceðini yine ulusun azim ve kararýnýn kurtaracaðý” ilkesinin bunu anlattýðýný, bu ilkenin gereði olarak Saltanat-Hilafet baskýcýlýðýna ve keyfiliðine karþý tüm ulusu ayaklandýrdýðýný anlatmak gerekir.
27 Mayýsýn bu 51. yýldönümünde;
Birinci Kuvayimilliye’nin kazanýmlarýndan olan Cumhuriyet’in temel niteliklerini ortadan kaldýrmaya yönelik bir Anayasa deðiþikliðinin de halkoyuna sunulmak istendiði bu ortamda, Cumhuriyet Anayasasý’nýn deðiþtirilmesinin önerilmesi bile yasak olan ve “Kuvayimilliye Devrimi Ýlkeleri” olarak bilinen maddelerinin de, doðrudan doðruya ulusal egemenlik ilkesinin basit bir ‘oyçokluðu’ demagojisine indirgenmesini engellemek ve temel insan hak ve özgürlüklerini (laiklik bu haklarýn en önemlilerindendir.) güvence altýnda bulundurmak için zorunlu olduðunu her yurttaþýn anlamasýný saðlamaya çalýþmak gerekir.
Bu amaçla her ortamdan yararlanarak yüksek sesle anlatmak gerekir ki, “ulusal egemenlik ilkesi, her bireyin doðuþtan, vazgeçilmez ve devredilmez olarak, inanç, soy, cinsiyet, toplumsal konum, sýnýf, meslek ayrýmý gözetilmeksizin eþit olarak sahip olduðu insan hak ve özgürlükleri çiðnememek koþuluyla, bir halkýn yönetimi özgür oyçokluðu yoluyla yürütmesi” demektir.
27 Mayýs’ýn yýldönümünde, bu haklarýn herhangi birinin özünü çiðneyici bir yasal düzenlemenin önerilmesinin bile ulusal egemenlik ilkesine aykýrý olduðunu ve buna kalkýþan her siyasal örgütün meþruluðunu yitireceðini anlatmak gerekir.
Örneðin
“Yargý baðýmsýz olsun mu olmasýn mý?”
“Kadýnlarla erkekler, þu ya da bu din ve mezhepten olanlar, þu ya da bu etnik kökenden olanlar toplum yaþamýnda eþit hak ve özgürlüklere sahip olsunlar mý, olmasýnlar mý?”
“Okullarda öðrencilere özgürlük ve bilimsellik düþüncesi mi, bir inanç ya da doktrinin eðitimi mi yapýlsýn?”
“Kamu yöneticileri her yurttaþa eþit hizmet verecek biçimde mi yetiþtirilip atansýn, yoksa bir siyasal ya da dinsel ideolojinin buyruðuna baðýmlý mý kýlýnsýn?”, … diye halk oylamalarý yapmayý önermek bile ayný nedenlerle demokraside meþruluk dýþý bir giriþimdir.
Mustafa Kemal’in 1924’te Konya’da gençlere ulusal egemenlik konusunda yaptýðý çaðrýyý bütün yurttaþlarýn bilgisine ulaþtýrmak da çok yerinde olur:

" … bayaðý ve alçakça aldatmalarla hükümdarlýk yapan halifeler ve onlara dini araç yapacak ölçüde alçalan yalandan ve inançsýz bilginler, tarihte her zaman rezil olmuþlar, rezil edilmiþler ve hep cezalarýný görmüþlerdir. Dini kendi tutkularýna araç yapan hükümdarlar ve onlara yol gösteren hoca sanlý hainler hep bu sona düþmüþlerdir. .... Artýk bu ulusun ne öyle hükümdarlar, ne öyle bilginler görmeðe katlanma gücü ve olanaðý yoktur. .... Eðer onlara karþý benim kiþisel tutumumu öðrenmek isterseniz, derim ki, ben bir kiþi olarak onlarýn düþmanýyým; onlarýn olumsuz yönde atacaklarý bir adým, yalnýz benim kiþisel inancýma deðil, o adým benim ulusumun yaþamýyla ilgili, o adým ulusumun yaþamýna karþý bir kasýt, o adým ulusumun yüreðine gönderilmiþ zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle ayný düþüncedeki arkadaþlarýmýn yapacaðý þey, kesinlikle ve kesinlikle o adýmý ataný tepelemektir.
Kuþku yok ki arkadaþlar, ulus birçok özveri, birçok kan karþýlýðýnda en sonunda elde ettiði yaþam ilkesine kimseyi saldýrtmayacaktýr. Bugünkü hükümetin, Meclisin, yasalarýn, Anayasanýn niteliði ve varlýk nedenleri hep bundan ibarettir…
Sizlere bunun da üstünde bir söz söyleyeyim: bir varsayým olarak, bunu saðlayacak Meclis olmasa, öyle olumsuz adým atanlar karþýsýnda herkes çekilse ve ben kendi baþýma yalnýz kalsam, yine tepeler, yine öldürürüm!"
Görüldüðü gibi Mustafa Kemal, ulusal egemenliðe yönelecek saldýrýlarý önlemeyi öncelikle Hükümet, Meclis, baðýmsýz yargý, gibi. Anayasa’yý ve yasalarý uygulayacak kurum ve organlardan beklemektedir. Bunlar arasýnda ulusun baðrýndan çýkan Türk Silahlý Kuvvetleri’nin de son kertede Cumhuriyeti koruma ve kollama ödevi olmasý doðaldýr.
Bundan yalnýz, ‘Benim partime oy vermeyenler patates dinindendir’,
‘Milli Görüþ iktidarýna geçiþ bakalým kanlý mý, yoksa kansýz mý olacak!’,
‘Millet istemiyorsa laiklik elbette yýkýlacak’ diyen Cumhuriyet, yani demokrasi düþmanlarý gocunur.
Ama bu kurum ve organlar bu en temel ödevlerini yerine getirmez, dahasý onlarýn kimileri ulusal egemenlik ilkesini çiðnemeye kalkýþacak olurlarsa, Cumhuriyet yine sahipsiz kalmayacaktýr. Cumhuriyet’in Türk Geçliðine emanet edilmesi, baský yönetimlerine karþý direnme hakkýný kullanarak ulusal egemenlik düzenini korumasý ve iþletmesi içindir
Türkiye’de demokrasinin saðlýklý doðduðunu söylemesi için insanýn ülke gerçeklerinden tümden habersiz olmalarý gerekir. Türkiye’de parlamenter demokrasi, insanlarýn ortak istemleri, dolayýsýyla bu istemlerden kaynaklanan toplumsal mücadeleler sonucu deðil, II. Dünya Savaþý sonrasý ortaya çýkan ‘Soðuk Savaþ’ koþullarýnda ABD’nin de dayatmasýyla, tek parti rejiminin merkez gücü olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin ‘icazeti’ ile parti örgütünde ve devlet katýnda üst düzey görevlerde bulunmuþ CHP milletvekilleri Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan’ýn giriþimleriyle kurulan Demokrat Parti ile 1946 yýlýnda hayata geçmiþtir. Liderlerinin, partinin kuruluþ döneminde ve iktidarýnýn ilk aylarýndaki söylemlerinin, CHP’nin tek parti rejiminin baskýcý yöntem ve uygulamalarýndan bunalan ve demokratik bir çýkýþ yolu arayan sol çevrelere de çekici geldiði bir gerçektir.
Bu dönemde, örneðin, sosyalist Zekeriya ve Sabiha Sertel’ler DP’yi desteklemiþler, 1946 seçimlerinde sosyalist Mehmet Ali Aybar Bursa’da DP listesinin üçüncü sýrasýnda baðýmsýz milletvekili adayý olmuþ, Türkiye Sosyalist Partisi kurucusu Esat Adil Müstecaplýoðlu’ya da milletvekili adaylýðý önerilmiþti.
Fakat; TBMM’de Baþbakan Adnan Menderes, kendisine bir soru yönelten CHP milletvekili Sadri Maksudi Arsel’e þu yanýtý verecektir: “Sayýn hocam, müsterih olmanýzý rica ederim. Irkçýlýðý biz solculuk gibi mutlaka mücadele edilip kökünden sökülüp atýlmasý lazým gelen bir mesele, bir cereyan olarak kabul ediyor deðiliz. Nihayet ýrkçýlýk, bir fikrin, hissin dalaleti olabilir. Fakat solculuk böyle deðildir. Biz solculuðu bugün memleketin aleyhine ve zararýna çalýþan kuvvetlerin ajaný olma manasýna alýyoruz. Bunu bir fikir ve his kabul etmekten uzaðýz.”
Türkiye’de, “Demokrasiyi kuracaðýz” diye yola çýkanlarýn sýnýfsal kökenlerinin kafa yapýsý budur. Bu kafada, ‘1952 Komünist Tevkifatý’na da, devlet eliyle düzenlenen ‘6-7 Eylül 1955 ýrkçý yaðma harekâtý’na da yer varken, demokratikleþme açýlýmlarýna zerre kadar yer yoktur. 1940’larýn, 1950’lerin ‘devlet eliyle bürokratik faþizm’i açýsýndan Cumhuriyet Halk Partisi ne ise Demokrat Parti de odur. DP kazandýðý 1957 seçimleriyle birlikte hýzlý düþüþe geçmiþtir. Düþüþünün baþlýca nedeni, ilk iktidara geçtiði 1950 yýlýndan itibaren topluma verdiði hiçbir sözü yerine getirmemiþ olmasýdýr. TBMM’deki ilk icraatý Çiftçiyi Topraklandýrma Yasasý’ný kaldýrmak olmuþtur. Buna raðmen kýrsal kesim, siyasal hayattan silinene kadar DP’nin oy deposu olarak kalmýþtýr. Bunda, -ezaný yeniden Arapçalaþtýrmak, yasaklanan tarikatlara yol açmak gibi- din’i siyasete bir araç olarak kullanmasýnýn önemli payý vardýr.
27 Ekim 1957 günü yapýlan genel seçimlerde Gaziantep’te oy sandýklarýnýn DP’liler tarafýndan yakýlmasý,
1959 Mayýs’ýnda CHP Genel Baþkaný Ýsmet Ýnönü’nün Uþak’ta baþýnýn bir DP’li tarafýndan atýlan taþla yaralanmasý, ayný yýlýn 5 Mayýs’ýnda Yeþilköy Havaalaný’ndan Ýstanbul’a gitmekte olan Ýsmet Ýnönü’nün DP’li kalabalýklar tarafýndan yolunun kesilerek ölüm tehlikesi geçirmesi, 5 Nisan 1960 günü Kayseri’ye gitmekte olan Ýsmet Ýnönü’nün treninin durdurulmasýný ve benzer birçok olay gibi.
DP Ýktidarý; 1950'de Meclis kararý bile almadan Kore'ye ABD'li generaller komutasýna asker gönderme kararý aldý ve gönderdi. 1350 civarýnda vatan evladý o antikomünist savaþta ABD'nin çýkarlarý için hayatýný kaybetti.
1952'de Türkiye'yi NATO'ya sokarak Türk Ordusu'nu yine bu antikomünist savaþ için kurulmuþ bulunan askeri örgüte ve yine ABD'li generallerin komutasýna verdi...
Yine ABD'nin emirleri doðrultusunda ve onun emperyalist çýkarlarý için, Sovyetler Birliði'ni güneyden kuþatma projesinin bir parçasý olan ''Baðdat Paktý''nýn (1955) ve Irak’ýn çekilmesinden sonra “CENTO”nun kuruluþunda etkin rol oynadý.
Baðýmsýzlýk savaþý veren Cezayir'e karþý sömürgeci Fransa'nýn yanýnda yer aldý, Birleþmiþ Milletler'de.
Yine AB-ABD'nin emirleri doðrultusunda ''Baðlantýsýzlar Hareketi''ni sabote etmeye çalýþtý, Asya ve Afrika ülkelerinin örgütlediði Bandung Konferansý'nda, 1955'te. Süveyþ Kanalý'ný millileþtirmek isteyen Mýsýr'a karþý Batýlý AB-ABD emperyalistlerinin yanýnda yer aldý.
Ekonomiyi çukura sokunca, Türk parasýný yüzde 320 oranýnda devalüe etti. Kitlelerin hoþnutsuzluðunun giderek artmasý üzerine faþist saldýrýlarýný, baskýlarýný iyice þiddetlendirdi.
Hikmet Kývýlcýmlý önderliðindeki Vatan Partisi'nin -Gerçek TKP'nin son legal çýkýþýydý- yöneticilerini bir gece ansýzýn derdest ederek Harbiye Zindaný'na týktý. Bu zindan hücrelerinde, gün ýþýðý göstermeden iki yýl tuttu. Zaten 1951'de TKP'nin bir diðer kadrosunu zindanlara doldurmuþtu.
Parababalarýnýn sömürüsü ve talanlarý akýl almaz boyutlara ulaþtý.
27 Mayýs’a giden süreçte Vatan Cephesi komedyasý da etkili olmuþtur…
''Vatan Cephesi'' adlý uyduruk bir sözde ''cephe'' kurarak yandaþlarýný oraya geçmeye, orada örgütlenmeye çaðýrdý. O yýllarda, devlet radyosu, haber bültenleri sonrasýnda ya da bültenlerin ardýndan, ''Bugün Vatan Cephesi'ne geçenler'' baþlýðý altýnda yüzlerce isim sayardý. O günün namuslu aydýnlarýnýn yaptýðý araþtýrmaya göre, o sayýlan isimlerin bir bölümünün hayali olduðu, bir bölümünün de mezar taþlarýnýn üzerinde, ruhuna fatiha okunmasý istenen isimlerden oluþtuðunu ortaya koymuþtu...(Bakýnýz Axis 200 Büyük ansiklopedi, Cilt 12, Doðan Kitap)
Fakat açýk bir diktatörlük kurumu olan Tahkikat Encümeni’nin kurulmasýyla birlikte Ýsmet Ýnönü’ye verilen ‘TBMM’nin 12 oturumuna katýlmama cezasý’, Ankara’da Ulus gazetesi ve Akis dergisinin, Ýstanbul’da Vatan, Akþam, Yeni Sabah ve Dünya gazeteleriyle Kim dergisinin, Ýzmir’de Demokrat Ýzmir ve Sabah Postasý gazetelerinin kapatýlarak sorumlu yazý iþleri müdürleriyle gazetecilerin tutuklanmalarý bardaðý taþýran son damlalar olmuþtu. Artýk ne parlamenter demokrasiden ne de basýn özgürlüðünden söz etmek olasýydý. Toplumun sabrý sonunda taþmýþ, 28/29 Nisan 1960 günlerinde Ankara ve Ýstanbul’da sokaða çýkan on binlerce öðrenciye geniþ halk yýðýnlarý da katýlmýþ, Türkiye kanlý bir çatýþmasýnýn eþiðine getirilmiþti. 27 Mayýs 1960 müdahalesi kâðýt üzerinde de olsa parlamenter demokrasinin ortadan kaldýrýldýðý koþullarda gerçekleþmiþtir. Anayasa ve hukuk dýþý tutum ve davranýþlarý ile meþruluðunu yitirmiþ bir iktidara karþý direnme hakký kullanýlarak 27 Mayýs 1960 Politik Devrimi gerçekleþtirilmiþti. 27 Mayýs 1960 sabahý ve sonrasýnda sevinç gözyaþlarý içinde, coþkuyla sokaða dökülen halkýmýzýn, baskýcý yönetimden kurtulmanýn mutluluðu içinde günlerce gösterilerde bulunmasý, 27 Mayýs’ýn halk tabanýndaki desteðinin en belirgin kanýtýdýr. 27 Mayýs sabahý radyoyu dinleyen halkýmýz, kýsa bir süre sonra, sokaktaki askerlerle sarmaþ dolaþ olmuþlardý. Askeri araçlarýn üzerine ellerinde bayraklarla gençler doluþmuþtu. Ýnsanlar sokaklarda birbirileriyle kucaklaþýyordu. Bu görüntüler acý ve sýkýntýlarýnýn sona ereceðine inanan insanlarýn kendiliðinden geliþen sevinç gösterileriydi.
27 Mayýs’ýn ürünü olan 61 Anayasasý’nýn çalýþmalarýna katký vermek üzere Ýstanbul’dan gelen yedi profesörün hazýrladýðý bildiride, siyasal yaþamda hep anýmsanmasý gereken þu tümce yer almýþtýr: “Bir devlette, hükümet ve onu oluþturan siyasi iktidar, hukuka, adalete, ahlaka ve bütün halkýn menfaatine dayanmalýdýr.” 27 Mayýs’ýn amacý þöyledir; “insan hak ve özgürlüklerini, ulusal dayanýþmayý, toplumsal adaleti, bireyin ve toplumun huzur ve refahýný gerçekleþtirmeyi ve güvence altýna almayý olanaklý kýlacak demokratik hukuk devletini bütün hukuksal ve sosyal temelleriyle kurmak.”
27 Mayýs Politik Devriminde, Devrimci, özgürlükçü, aydýnlanmacý, ilerici ve çaðdaþ atýlýmlar yapýlmýþ ve kurumlar oluþturulmuþtur. 27 Mayýs 1960 Politik Devrimi’nin topluma kazandýrdýðý en büyük yapýt olan 1961 Anayasasý ile laik devlet yapýsýna sosyal devlet ve hukuk devleti kavramlarý girmiþtir. Dünyanýn en ileri ve çaðdaþ anayasalarýndan olan 1961 Anayasasý, insan haklarý ve temel hak ve özgürlüklere üstün deðer vererek, sosyal hukuk devleti ilkesini benimsemiþtir. Bu çaðdaþ anayasanýn, sosyal hukuk devleti içeriði, kiþi hak ve özgürlüklerine ve toplumsal adalete dayalý niteliði daha sonraki yýllarda toplumsal, siyasal ve ekonomik yapýda geliþtirilen köklü oluþumlarýn dayanaðý olmuþtur. Demokratik yaþam yeni boyutlara ulaþmýþtýr. Basýn ve düþünce özgürlüðü, toplumsal uyanýþý hýzlandýrmýþtýr. Ülke sorunlarýnýn açýða çýkarýlýp eleþtirilmesi, çözüm yollarýnýn araþtýrýlmasý yeni kuþaklarý bilinçlendirmiþtir. Topluma dinamizm gelmiþ ve böylece toplumun siyasal ve kültürel açýdan önünün açýlmasýný saðlanmýþtýr. Sosyalizm serbest býrakýldý. Suç olmaktan çýkartýldý. Hatta 27 Mayýs’ýn lideri sevimli, babacan, asker babasý Cemal Aða yani Cemal Gürsel, 27 Mayýs’tan 32 gün sonra (29 Haziran 1960’ta)gazetecilere þöyle bir açýklama yapar: “Bir Sosyalist Parti’nin lüzumuna inanýyorum. Memlekette meselelerin halline yardýmcý olacaðýný tahmin ediyorum.”
27 Mayýs, Sosyalizmi özgür kýldý… Sosyalist düþünce ve örgütlenmeyi… 1963’te Türkiye Ýþçi Partisi (TÝP) kuruldu. Marksist klasikler Türkçeye çevrildi, geniþ kitlelerce okundu, benimsendi… Sosyalist Gençlik, sosyalist aydýnlar, iþçiler yetiþti. Sosyalist Güçler hýzla geliþmeye baþladý… 1963’te yeni demokrat bir Ýþ Kanunu, buna uygun Grev ve Toplu Sözleþme Kanunlarý kabul edildi. Gerçek Sýnýf Sendikacýlýðýnýn yolu açýldý. Ýþçi Sýnýfýmýz örgütlenme ve hak arama özgürlüðüne kavuþtu. Bu çaðdaþ anayasa ile ülkemizde ilk kez Anayasa Mahkemesi kuruldu. Devlet Planlama Teþkilatý kuruldu. Yüksek Öðrenim ve Kredi Yurtlar Kurumu kuruldu. Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kuruldu. Devlet Personel Dairesi, Türk Standartlarý Enstitüsü, Basýn Ýlan Kurumu, Ordu Yardýmlaþma Kurumlarý kuruldu. Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Yasasý’yla demokratik ve adil bir seçim sistemi uygulamaya konulmuþtur. Yüksek Hakimler Kurulu kurulmuþ, baðýmsýz yargý ve hakim güvencesini saðlayacak kurumlar oluþturulmuþ, idare iþlemlerine yargý yolu açýlmýþ, emeðin kutsal deðeri öne çýkarýlarak, grev ve toplusözleþme hakký kurumlaþtýrýlmýþtýr. Basýn-Fikir Ýþçileri Yasasý’yla özgür basýna ve özgür düþünceye güvence saðlanmýþ, TRT’ye özerklik saðlanmýþtýr. Üniversite 115 sayýlý yasayla tam anlamýyla özerk yapýlmýþ ve üniversite özerkliði 1961 Anayasasý’na güvence olarak konulmuþtur. Ýlköðretim ve Eðitim Yasasý’yla yirmi yýl içinde binlerce ilkokul yapýlmýþ, öðretmen yetiþtirilmiþtir. Saðlýk Hizmetlerinin Sosyalleþtirilmesi Yasasý’yla yirmi yýlda az geliþmiþ yörelerden baþlanarak binlerce saðlýk ocaðý kurulmuþtur. Gelir Vergisi Yasasý’yla yeni düzenlemeler yapýlarak, devlet gelirini arttýrýcý önlemler alýnmýþtýr. 17 aylýk Milli Birlik Komitesi döneminde oluþturulan kurum ve kuruluþlarýn, saðlanan etkinliklerin ve 1961 Anayasasý’nýn topluma, demokratik rejime ve ülke yönetimine saðladýðý olumlu kazanýmlarýn, aradan geçen elli yýla karþýn hala sürmesi ve yaþamasý, 27 Mayýs Politik Devrimi’nin tarihimizdeki onurlu yerini almasýnýn kanýtýdýr. 27 Mayýs’ýn aydýnlýðýný anlamak için, Anadolu’da baþarýlan Ulusal Kurtuluþ Savaþý’ný, Mustafa Kemal ve devrimlerini, tam baðýmsýzlýðý, antiemperyalizmi ve ulusallýðý özümsemek gerekir. Bunlarý özümsemeden, 27 Mayýs’ýn aydýnlýðýný anlamak olanaksýzdýr. Türkiye siyasi tarihinde 27 Mayýs 1960 Devrimi’nin deðerini bilmemek, havadaki oksijenin deðerini bilmemeye benzer. Seçimle gelen siyasi iktidarýn demokrasi dýþý tutum ve davranýþlarýyla diktatörlüðe giden yönetimine karþý bir tepki sonucu gerçekleþen 27 Mayýs 1960 ihtilali, ortaçað karanlýðýna doðru yol aldýðýmýz bu günlerde, oluþumu ile siyasilerin belleklerinde bulunmalý ve gereken derslerin çýkartýlmasýna katký saðlamalýdýr. Yoksa 27 Mayýs Politik Devrimi’ni karalayarak, hem kendileri için, hem de ülkemiz için karanlýk sonuçlara ulaþýlabileceði göz önünde tutulmalýdýr. Tarihte ýþýltýlý yerini alan 27 Mayýs Politik Devrimi’ni karalamaya, emperyalist uþaklarýn ve iþbirlikçilerinin güçleri yetmeyecektir. 51. yýlýnda hala 27 Mayýs 1960 Politik Devrimi’nin deðerini anlayamayanlar ya da hiçbir þeyin farkýnda olmayan yüzeyseller, gaflet, dalalet ve hatta hýyanet içine düþmeden uyanmalýdýrlar, uyanmak zorundadýrlar. Geçmiþten alýnacak derslerle, güzel ve aydýnlýk günlere doðru bilinçlenerek, Halk Kurtuluþ Cephesinde örgütlenmeliyiz.
27 Mayýs, Birinci Kuvayimilliye'nin, 12 Mart ve 12 Eylül Mandacýlýðýn devamýdýr!..
27 Mayýs Politik Devrimi,12 Mart ve 12 Eylül Faþist Darbeleriyle, akla kara, gündüzle gece, yerle gök, iyiyle kötü ve hayatla ölüm gibi zýttýr-karþýttýr. 27 Mayýs Politik Devrimi'yle bu CIA yapýmý faþist darbeleri ayný kefeye koyanlar, ya gafildir ya hain!
27 Mayýs Politik Devrimini 12 Mart ve 12 Eylül ile birlikte ayný kategoriye getirip darbe benzetmesi yapmak bu nedenle oldukça traji komik bir benzetmedir, ama ille de bir benzerlik aranýyorsa, bu benzerlik 25 Nisan 1974 günü Portekiz’de, genç subaylar tarafýndan gerçekleþtirilen ve ülkede demokrasinin yollarýný açan ‘Karanfil Devrimi’ ile kurulabilir.


HALKIN KURTULUÞ PARTÝSÝ
SEYDÝÞEHÝR TEÞKÝLATI

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Kısa bir soru...
Gönderen: Ahmet Odabaþ / , Türkiye
1 Ocak 2013
1960 darbesi sonrası ekonomi yönetimi kime verildi.. olaya burdan bakalım...

:: Bilgiler için teþekkür.
Gönderen: Taner SARGIN / , Türkiye
18 Haziran 2011
Bu gün solculuk adý altýnda bile emperyalistlerin ekmeðine yað sürecek politikalar izleniyor. Bir zamanlar emperyalistlerin 'böl parçala yönet' politikasý izlediðini söyleyenlerin. azýnlýk milliyetçiliðine yardakçýlýk yaptýklarýný görüyoruz. iktidar hedefi olan sosyalist hareketler eleþtiri ve politikalarýný belirlerken iktidarýn sömürücüler ile iþbirliðini göstermeleri gerekiyorken muhalefeti eleþtirebiliyorlar. halbuki iktidar hedefi olan bir hareket iktidarý eleþtirir ve bu yönde çözüm içeren politikalarý üretir. þunun da altýný çizmek gerekir ki: mendereslerin mahkemesi o dönemin iletiþim aracý olan radyodan çanlý olarak veriliyordu. bu gün ise insanlar gece yarýlarý evlerinden alýnýp kapalý kapýlar ardýnda mahkeme ediliyor. suçlarý sabit olmayan bu insanlar masumiyet karinesine aykýrý olarak basýn ve yayýn araçlarýndan suçlu ilan ediliyor.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


yaþar ali avcu kimdir?

güncel politika takipcisi, danýþman, þair,yazar

Etkilendiði Yazarlar:
þiir,politika yorum


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © yaþar ali avcu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.