..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýnsan gülümsemeyle gözyaþý arasýnda gidip gelen bir sarkaçtýr. -Byron
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > Ömer Faruk Hüsmüllü




6 Haziran 2011
Bir Aný Defteri Buldum - 7  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Yýllarca kaldýðý müzeden çýkarýlýp sefere konulan trmvayýn içinde, Bahariye’ye doðru yol alýyorum. Aracýn içindeki yolcularýn çoðu orta yaþýn üzerinde, genç denebilecek sadece bir-iki kiþi var. Tramvay rahatsýz edici bir metalik ses çýkararak ilerliyor. Her duraða yaklaþtýðýnda duramayacak, frenleri tutmayacak sanýyorum, ama zorla da olsa duruyor ve beni yanýltýyor. Yeniden kalkmasý ise umulandan biraz daha uzun sürüyor.


:AFGH:
Düþündüðüm gibi oldu ve sýkýntýlý iki gün yaþadým. Bu konu sürekli zihnimi meþgûl etti. Ben unutmak için çaba harcadýkça tersi oldu. Adeta beynimin acýdýðýný hissettim.
Kýzgýndým. Kime mi? Kendime. “Neden gelen mesaja cevap yazdým, neden yanlýþ bir telefon numarasý verip bu meseleyi kapatma yoluna gitmedim? “ Sorularýný sordum durdum. Cevaplar da verdim, ancak bunlarýn hiç biri beni tatmin etmedi.
“Beceriksiz, aptal, düþüncesiz, kafasýz!” diyerek, kendimi suçladým. Bu süre içerisinde ne tek bir satýr okuyabildim, ne de bir tek cümle yazabildim. Konuþulanlarý tam olarak algýlayamýyor, yediðimden içtiðimden tat alamýyordum. Unutmak için uykudan medet umduysam da, o da boþunaydý.
Neyse, Pazar günü sabahý erkenden uyandým. Aslýnda o gece, doðru dürüst uyuyamamýþtým. Gözlerimi açmakta zorlanýyordum. Yüzümü yýkayýnca biraz kendime gelir gibi oldum.
Kahvaltýyý ettikten sonra, geç kalmýþ bir insan gibi kendimi hýzla dýþarýya attým. Evdekilere hiçbir söylememiþtim. Hayretle arkamdan bakakalmýþlardý.
Otobüs duraðýna geldiðimde bekleyen üç kiþi olduðunu gördüm. Biraz sonra bir Kadýköy otobüsü duraða yanaþtý. Binmek için bir hamle yapmadým, kayýtsýz bir þekilde otobüse baktým. Bundan üç-dört dakika sonra bir tane daha Kadýköy otobüsü geldi. Deðiþen bir þey yok, ona da sadece bakmakla yetindim.
Üsküdar’a giden bir otobüs durakta durunca bindim. Galiba Sibel olduðunu söyleyen bayanla olan randevuya gitmekten vazgeçmiþtim. Yarým saatlik bir yolculuktan sonra Üsküdar’daydým. Ýndim.
Deniz kenarýna doðru yürümeye baþladým. Burada sakinleþeceðimi, kafamý dinleyebileceðimi sanmýþtým. Yanýlmýþým. Vapurlarýn, motorlarýn, arabalarýn, satýcýlarýn birbirine karýþan seslerini kulaklarým bir çýðlýk gibi algýlýyordu. Güzelim Üsküdar ne hale gelmiþti! Yýllar önce deniz kenarýnda “Hacý Baba Restaurant” vardý. Üst katýna çýkýp bir porsiyon kalkan ve yanýna da bir duble raký söyledin mi, gel keyfim gel! Gözlerim Hacý Baba’yý aradý, ama boþuna. Yýkýlalý kim bilir kaç yýl oldu?
Burasý da beni sarmamýþtý. Vapur iskelesine doðru yürüdüm. Ýskelenin yanýndaki durakta bir otobüste Üsküdar-Kadýköy yazýsýný görünce adýmlarýmý hýzlandýrdým. Ama otobüs hareket emiþti bile. Arkasýndan koþmaya baþladým. Þoför aynadan beni farketmiþ olmalý ki yavaþladý ve en arka kapýyý binmem için açtý.
Kadýköy’de otobüsten inip yürümeye baþladým. Ortalýk kalabalýktý. Orta yaþlý bir bayan bana çarptý, bir delikanlý ayaðýma vurdu, çiçek satan bir çingene kýzý elindekileri bana doðru uzattý; neredeyse gözümün içine sokacak. Hepsine kaba kaba söylendim. Aksilikler bugün hep benimle olacak gibi. Nitekim, yayalara yeþil yanarken geçtiðim halde hemen yanýmda biten bir taksi plakalý aracýn fren sesiyle irkildim. Durabilmiþti, ancak tersi de olabilirdi. Sürücüsüne pis pis baktým, o ise sýrýtýyordu.
Kadýköy çarþýsýnda balýkçýlarýn olduðu yerde bir birahane var. Her Kadýköy’e indiðimde mutlaka oraya uðrarým. Orasý benim “zamaný durdurma” deneyleri yaptýðým yerdir. Zamaný durdurma dediysem bu saatlerce filan zannedilmesin; sadece bir an…
Dýþarýdaki masalardan birine yüzümü deniz tarafýna dönerek oturdum. Arkamda bir manav vardý ve her zamanki gibi adam sebze-meyvelerini düzeltmekle uðraþýyordu. Arada bir yeþilliklere su atýyor, birkaç damla da benim payýma düþüyordu. Sað tarafta bir balýkçý, onun yanýnda et satan bir dükkan, bitiþiðinde tarihi bir çeþme, bir kilise sýralanýyordu.
Ben bir þey söylemeden garson masaya servis açmýþ ve bir bardak birayý da koymuþtu bile. Biraz sonra da benim sipariþ vermemi beklemeden arnavut ciðerini ve midye tavayý getirecekti. Böylece o sormak, ben de söylemek zahmetine katlanmýyordum.
Kafamý kaldýrýp karþý tarafa baktým. Ýnsan doluydu. Çarpmamasý için etraftakileri uyarmak için baðýran bir delikanlý, balýk kasalarýný yüklediði bilye tekerlekli arabayý çekerek geliyordu. Çeþmenin yanýna oturmuþ olan bir kedi balýklara bakýyordu. Delikanlý benim yanýmda durdu, bir balýk alýp kediye atarken “Al, bu da senin göz hakkýn.” Deyip arabayý çekmeye baþladý.
Kedi, atýlan balýða þöyle bir göz attý. Ýsteksiz bir þekilde balýðý ön ayaklarýnýn arasýna aldý. Yiyeceðini zannettim. Hayret, yemiyordu. Ön ayaklarýndaki balýðý sýmsýký tutarak sýrtüstü yuvarlanmaya baþladý. Yuvarlanmadan vazgeçip balýðý býrakýp yarým metre kadar geriye çekildi ve oradan balýðýn üzerine atladý. Bu oyun birkaç dakika sürdü. Karnýnýn aç olmadýðý belliydi. Balýk aðzýnda oradan uzaklaþtý ve ben oturduðum süre içinde de bir daha ayný yere gelmedi.
Saate baktým. Tam 11.00’i gösteriyordu. Burada daha yarým saat oturabilirdim. Zamaný durdurdurma deneylerine baþlamak istiyordum. Karþýdan gelen yaþlý, ama dinç bir adam, gene birbirine yaslanarak yürüyen yaþlý bir çift, ikisi kýz birisi erkek kalabalýða aldýrýþ etmeden yanyana yürümekte ýsrar eden üç genç bu insan kalabalýðýnda dikkatimi çekenlerdi. Bir an, yaþlý ama dinç dediðim adamýn yüzü adeta dondu, midye dolu tabaðý masaya koymak isteyen garsonun eli havada kaldý, gençlerin adýmlarý kopan bir filmin son karesi gibi durdu. Ýþte benim zamaný durdurmam böyle oluyor. Tabi az sonra herþey kaldýðý yerden devam edecek. Adamýn yüzü eski halini alacak, garson tabaðý masaya koyacak, gençler yürümelerini sürdürecek…
Bir de zamaný gerilere götürmeyi denemeliyim, diye düþündüm. Mesela kýrk yýl geriye. Neden kýrk yýl? Yoksa Sibel’in aný defterini yazmaya baþladýðý yýllara mý gitmek istiyordum? Evet, istediðim buydu. Denedim, ama baþarýsýz oldum.
Sibel’in nasýl bir görüntüsü olduðunu tahmine çalýþtým. Orta halli bir bayanýn üzerindeki giysilere sahip, etli dudaklý, yeþil gözlü, zayýf biri olmalýydý. Boyu uzun, elleri ince, yüzünde yýllarýn ve çektiði acýlarýn izleri olan kýrýþýklýklar…
**
Yýllarca kaldýðý müzeden çýkarýlýp sefere konulan trmvayýn içinde, Bahariye’ye doðru yol alýyorum. Aracýn içindeki yolcularýn çoðu orta yaþýn üzerinde, genç denebilecek sadece bir-iki kiþi var. Tramvay rahatsýz edici bir metalik ses çýkararak ilerliyor. Her duraða yaklaþtýðýnda duramayacak, frenleri tutmayacak sanýyorum, ama zorla da olsa duruyor ve beni yanýltýyor. Yeniden kalkmasý ise umulandan biraz daha uzun sürüyor.
Anlaþýlacaðý gibi, randevuya gitmeye karar vermiþtim. “Gidersem ne kaybederim? Bir-iki saat. Bugüne kadar bir-iki saati boþ yere hiç mi harcamadým? Ya doðruysa söyledikleri? “ Diye düþünmüþ ve tramvay duraðýna gitmek amacýyla birahaneden ayrýlmýþtým.
Bahariye caddesindeki yokuþu çýktýktan sonraki ilk durakta tramvaydan indim. Modadaki çay bahçesine doðru yürümeye baþladým. Yaklaþtýðýmda bir simitçiye rastladým. Ýki tane simit aldým.
Bahçedeki masalardan birine oturdum. Buradan giriþ kapýsýný rahatlýkla görebiliyordum. Garson gelip bir arzum olup olmadýðýný sordu. “Biraz sonra!” diyerek bu soruyu cevapladým. Arkamdaki masada iki delikanlý ve bir kýz yüksek sesle bir konuyu tartýþýyorlardý. Sesleri yüksek çýktýðý için dikkat çekiciydi. Tartýþma bazen el þakalarýna dönüþüyor, sandalye ayaklarýnýn çýkardýðý seslere gülüþmeler karýþýyordu.
Saat 12’yi geçmiþti. Bu ana kadar kapýdan tek baþýna giren sadece iki bayan olmuþtu. Bunlardan biri gençti ve o nedenle Sibel olamazdý. Diðeri orta yaþýn biraz üzerindeydi, ama kendisini bekledikleri anlaþýlan bir masadan sallanan ellere doðru yönelmiþti.
Benim yakýnýmdaki bir masadan boþ bardaklarý toplayan garsondan bir çay istedim. Çayýn gelmesi fazla sürmedi. Simitlerden birisini çayla yemeðe baþladým.
Simit bitince masanýn üzerine dökülen kýrýntýlarý toplayýp bahçe duvarýnýn kenarýna çekilmiþ olan tel örgünün yanýna býraktým. Az sonra bu kýrýntýlarý fark eden iki güvercin oraya geldi. Kuþlarý gören bir kedi de yavaþ ama dikkatli aadýmlarla onlara doðru yaklaþmaya baþladý. Kuþlarla arasýndaki mesafe 3-4 metreye inince durdu ve oradaki küçük bir çukurun içinde pusuya yattý. Hafif kabarýk sýrtýndan her an saldýrýya geçmeye hazýr olduðu anlaþýlýyordu. Kuþlar hiçbir þeyin farkýnda deðilmiþ gibi görünüyorlardý, ancak kedi ile aralarýnda olan mesafeyi de hiç azaltmýyorlardý. Bu nedenle tehlikeyi sezmiþ olduklarý sonucuna varmýþtým.
Dakikalarca bu ölüm-kalým oyununu izledim. Deðiþen bir þey olmadý. Yani ne kedinin ne de kuþlarýn farklý bir hareket yapmak gibi niyetleri yoktu.
Buraya gelme amacýmý unutmuþtum. Merakla kuþlarýn ve kedinin bu oyunlarýný seyrediyordum. Derken lüks bir arabanýn motor ve fren sesi önce kediyi hareketlendirdi. Kedinin hareketlendiðini gören kuþlar da kanatlarýný çýrparak uçup gittiler. Araba durdu, þoför inip arka kapýyý açtý, içinden þýk giyimli bir bayan çýktý.
Bence arabadan inen bayanýn Sibel olma ihtimali yoktu. O nedenle fazla dikkat etmedim, ama o þýk bayanýn biraz sonra çay bahçesinin kapýsýndan hýzlý adýmlarla girerken, bir taraftan da çantasýný karýþtýrdýðýný, telefonunu çýkarýp numara çevirdiðini ve telefonu kulaðýna götürdüðünü gördüm. Birkaç saniye sonra da benim telefon çaldý. Baktým. Bilinmeyen bir numaraydý. Telefonu açtým:
-Ömer bey, ben buluþacaðýmýz yere geldim. Siz orada mýsýnýz, yoksa ben gecikince gittiniz mi?
-Hayýr gitmedim. Sizi bekliyorum.
-Neredesiniz? Sizi göremiyorum.
-Tam karþýnýza bakýn, 7-8 metre ileride ayakta duruyorum.
-Tamam gördüm.
Dedi ve yanýma geldi.
Orta yaþýn biraz üzerinde, saçý baþý yapýlý, makyajlý ve oldukça pahalý giysiler giymiþ olan orta boylu, toplu ama þiþman denemeyecek bir kiloya sahip bir bayandý karþýmdaki. Benim hayal ettiðim Sibel’e pek benzemiyordu. Gözlerinin yeþil olduðunu düþünmüþtüm, kahverengiydi. Dudaklarý da etli deðil, incecikti.
Oturduktan sonra bir müddet dinlendi ve konuþmaya baþladý:
-Geciktiðim için sizden özür dilerim. Ýnanýn bilerek, isteyerek olmadý. Trafik engeline takýldýk. Kaza olmuþ. Tam birbuçuk saat sanki çakýlýymýþ gibi hiç hareket etmeden beklemek zorunda kaldýk. Beklemeyip gideceksiniz diye endiþelendim. Lütfen kusura bakmayýn.
-Rica ederim. Ýstanbul’da yaþamayý seçenler maalesef bu tür aksiliklerle her zaman karþýlaþabilirler. Bu þehir, hepimize bazý bedeller ödetiyor.
Sýký sýkýya sarýldýðý çantasý kucaðýndaydý. Bu komik durumu kendisi de fark etmiþ olmalý ki gülerek çantasýný masanýn üzerine koydu. Ýçinden bir paket sigara çýkardý. Ýçip içmeme tereddütünden sonra:
-Bir sakýncasý var mý? Diye sordu.
-Rica ederim, buyrun, deyince de sigarasýný yaktý.
Sigarasý bitinceye kadar konuþmadý. Ben de söze nasýl baþlayacaðýma, ne diyeceðime, ne soracaðýma bir türlü karar veremediðimden susuyor, onun konuþmasýný bekliyordum.
-Mesajýnýzdan anladýðým kadarýyla bana inanmamýþsýnýz. Aklýnýzdaki kuþku ve sorulara bugün açýklýk getireceðim.
-Kusura bakmayýn. Bu sizden kaynaklanmýyor. Daha önceki deneyimlerim beni bu konuda oldukça kuþkucu olmaya zorladý. Ýkna edici delillere sahip olduðunuzu söylemiþtiniz. Belki düþüncelerimi bu delillerle deðiþtirmeye muvaffak olursunuz.
-Bunu baþaracaðýmdan eminim. Dedi ve çantasýndan kimliðini çýkarýp, bana uzattý. Ve ekledi:
-Sibel’in gerçek adýný hatýrlýyor olmalýsýnýz. Çünkü aný defterinde yazýyordu.
-Evet, hatýrlýyorum.
Dedim ve kimliðe baktým. Doðruydu.
-Sibel’in þimdi kaç yaþýnda olmasý gerekiyor?
-Tam olarak söylemem mümkün deðil; defterde bu konuda kesin bir bilgi yoktu. Ama tahminime göre 55 ile 58 arasý olabilir.
-Kimlikteki doðum tarihine bakar mýsýnýz?
-Evet bu da tutuyor.
-Þimdi bana inandýnýz mý?
-Tam deðil. Ad ve doðum tarihi benzerliði olabilir.
-Peki, gerçek adýmý kullanmayýp Sibel olarak beni tanýtmanýzý nasýl bildim? Bu da mý sizce bir kanýt deðil?
-Böyle bir þey yapacaðýmý tahmin etmiþ olabilirsiniz.
-Size son olarak sizden ve benden baþka kimsenin bilemeyeceði bir bilgi daha sunacaðým.
Dedi ve yere düþen bir bardaðýn kýrýlma sesiyle yerinden fýrladý.
-Bardak düþmüþ olmalý. Korkmayýn.
Dedim. Arka masadaki gençler þakanýn dozunu kaçýrdýklarýndan bardaðýn kýrýlmasýna neden olmuþlardý.
-Ýsterseniz, yerimizi deðiþtirelim. Daha sakin bir yere gidebiliriz, dedim.
-Ýyi olur, dedi ve oradan kalkýp çay bahçesinin en ucundaki bir masaya oturduk.
Öksürmeye baþladý. Öksürmesi duracaða benzemiyordu. Bitince:
-Sigaradan olmalý, çok mu içiyorsunuz? Diye sordum.
-Hayýr, sigaradan deðil. Benim derdim baþka!
-Sözünüz yarým kalmýþtý.
-Evet, tamamlayayým: Sadece sizin ve benim bildiðim bir bilgi var demiþtim.
-Evet, nedir o bilgi?
-Öyküdeki bütün kahramanlarýn adlarýný deðiþtirdiniz mi?
-Evet, deðiþtirdim.
-Hayýr deðiþtirmediniz. Daha doðrusu bir tanesinin adýný aynen verdiniz. Onun kim olduðunu söyleyeceðim.
Söyledi. Doðruydu ve karþýmdaki bayan, kesin olarak Sibel’di. Bu durum beni gerçekten heyecanlandýrmýþtý.
-Bitmedi, dedi ve elini çantasýna atýp bir defter çýkardý, bana uzattý. Anýlarýný yazdýðý defterden farklýydý; ama içini açtýðýmda yazýlarýn ayný olduðunu gördüm.
-Sibel’in yazýsýný hatýrlýyor musunuz? Buradakilere benziyor mu?
-Evet benziyor. Ayný. Siz Sibelsiniz…
-Þükürler olsun. En nihayet baþarabildim.
-Aklýma takýlan bir soru var: Sizin mesajýnýzdan anladýðýma göre 18 yaþýnda bir kýzýnýz varmýþ. Halbuki aný defterinin sonlarýnda hamile olduðunuzu söylüyordunuz. Yani 39-40 yaþlarýnda bir çocuðunuz daha olmalý.
-Evet, o zaman hamileydim, ama o çocuk doðmadan öldürüldü.
-Doðmadan öldürüldü mü? Kim ve neden öldürdü?
-Babasý tarafýndan öldürüldü. Anlatayým: Evlendikten sonra Kenan bana bir ay kadar iyi davrandý. Sakin bir hayat sürüyorduk. Annesinin bize gelmesiyle bu huzurlu ortam bozuldu. Kayýnvalidem benden hoþlanmýyordu ve bunu her fýrsatta belli ediyordu. Düðünde takýlan para ve altýnlarý ondan isteyince çok sinirlendi. Halbuki düðün gecesi, çalýnmasýn diye ne kadar para ve altýn varsa -hatta buna kolumdaki bilezikler de dahil- hepsini bir bohçaya sardý ve ertesi gün bana teslim edeceðini söyleyerek götürdü. Aradan geçen bir aylýk zaman içinde bu sözünü yerine getirmedi. Ben de takýlarý istedim. Çok bozuldu, sinirli bir þekilde yanýmdan ayrýldý. Bu kýzgýnlýkla evine gideceðini sandým, gitmedi; oðlu akþam iþten dönünceye kadar bekledi. Ben mutfakta yemek hazýrlarken o, içeride oðlunu benim aleyhime doldurdu. Tam olarak ne konuþtuklarýný duyamýyordum, ama kulaðýma gelen birkaç kelimeden beni þikayet ettiðini anlamýþtým. Sofrayý hazýrladým, çorbalarý taslara koyduktan sonra sofraya oturdum. Tam kaþýðýmý elime almýþtým ki Kenan’ýn bir tokadý ile neye uðradýðýmý þaþýrdým. Hiçbir þey sormadan, konuþmadan bana vurmuþtu. Kayýnvalidem oðlunun bu davranýþý karþýsýnda tepki vermedi, sadece soðuk bakýþlarýyla beni süzdü. Aðlayarak sofradan kalktým ve yatak odasýna gidip kendimi karyolanýn üzerine attým.
Sibel olanlarý anlatýrken adeta tekrar yaþýyordu. Gözlerinden süzülen yaþlarý silmek için konuþmasýna ara verdi. Tam o sýrada garson geldi ve Sibel çay içmek istediðini söyledi.
-Üzülecekseniz konuyu deðiþtirelim, dedim.
-Hayýr deðiþtirmeyelim. Anlatmak istiyorum. Kýrk yýldýr yaþadýðým birçok olayý kimse ile paylaþamadým. Bunlarý tekrar tekrar kendime anlattým durdum. Oysa þimdi anlatýp rahatlamak istiyorum. Hiç olmazsa ömrümün son günlerini bu yükten kurtulmuþ olarak geçirmek arzusundayým.
-Ömrünüzün son günleri mi? Ne demek istediniz, anlayamadým!
-Lafýn geliþi caným. Siz benim her söylediðimi ciddiye almayýn.
-Peki, öyle olsun. Sizi dinliyorum.
-Dayaktan sonra o geceyi bizde geçiren kayýnvalidem, ertesi sabah evine döndü. Kenan’la dört gün tek kelime bile konuþmadýk. Dördüncü günün gecesi yaptýklarýnýn hesabýný sormaya karar verdim. Birkaç cümle söylemiþtim ki kafama aldýðým bir yumrukla yere yýkýldým. Öfkesini alamamýþ olmalý ki düþtüðüm yerde beni tekmeleye baþladý. Kaç tekme vurdu bilmiyorum. Sadece, ortalýk kan içinde kalýnca paniklediðini hatýrlýyorum. Bayýlmýþým. Ayýldýðýmda bir hastanedeydim ve baþucumda kayýnvalidem vardý. Onu görünce bir çýðlýk attým. “Bu kadýný burada istemiyorum, alýn götürün þunu!” diye baðýrmaya baþladým. Hemþire ve doktorlar baðýrýþýmý duyup içeri girdiklerinde onlara da kayýnvalidemi buradan çýkarmalarýný istediðimi söyledim. Dediðimi yaptýlar, rahatlamýþtým. Daha sonra baþka bir doktor gelerek beni muayene etti ve bebeðimi kaybettiðimi uygun bir þekilde anlattý. Olumsuz bir tepki göstermediðimi görünce doktor biraz þaþýrýr gibi oldu. Lütfen beni kýnamayýn, ama doðrusu bebeðin düþmesine hiç üzülmemiþtim.
Garson çaylarý getirdi. Diðer simidi Sibel’e uzattým. Ortadan bölüp yarýsýný bana vermek istedi. O gelmeden önce simit yediðimi söyleyip teþekkür ettim. Ýþtahla simidi yemeye baþladý.
Simidi bitirince birer çay daha istedik. Sibel hemen bir sigara yaktý. Birkaç nefes çekti. Bir telefon sesi duyuldu. Sibelin telefonuydu, açtý ve kýsa kýsa birkaç kelimelik cevaplar vererek konuþmayý sonlandýrdýktan sonra, ayaða kalktý.
-Gitmek zorundayým. Nedenini sormayýn. Size daha sonra anlatýrým.
-Çayýnýzý içseydiniz bari! Þimdi gelir…
-Ne olur beni baðýþlayýn! Gitmem lâzým. Ben sizi en kýsa zamanda arayacaðým. Alllahaýsmarladýk.
Dedi ve hâlâ elinde olduðunu farkettiði sigarasýný tablada söndürüp, hýzlý adýmlarla kendisini bekleyen arabasýna doðru yürümeye baþladý.
Þoförün açtýðý kapýdan arabaya binmeden önce benim bulunduðum tarafa doðru baktý, hafifçe gülümsedi ve el salladý…

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Hacýbaba Restoran
Gönderen: Mustafa Þakarcan / , Türkiye
7 Haziran 2011
Hacýbaba restoran çocukluðumun Üsküdar'ýnda içinde oturup yemek yemeyi hayal ettiðim bir yerdi Kýsmet deðilmiþ. Öykü gitgide içine alýyor sayýn hocam. Teþekkür ve saygýlar...

:: ....
Gönderen: Vildan Sevil / , Türkiye
7 Haziran 2011
Yine bekleyeceðiz anlaþýlan Ömer Bey:))




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Eleman Aranýyor - 1
Bir Aný Defteri Buldum - 10
Eleman Aranýyor - 3 (Son Bölüm)
Bir Aný Defteri Buldum - 12
Bir Aný Defteri Buldum - 13
Bir Aný Defteri Buldum - 14
Bir Aný Defteri Buldum - 11
Yanlýþ Adrese Mektup - 8
Bir Aný Defteri Buldum - 9
Bir Aný Defteri Buldum - 6

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Küçücük Hikâyeler - 2
Deliden Mektup Var
Acayip Bir Hikaye
Bir Murat Dört Surat
Korona Hikayeleri - 8
Küçük Hikâyeler - 1
Senin Hikayen
Prostat
Bir Ölünün Günlüðü - 8 Son Bölüm
Bir Ölünün Günlüðü - 7

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Siyasi Taþlama: Neþezâde - 2 [Þiir]
Siyasi Taþlama: Karamsarzâde [Þiir]
Kusurî"den Týrtýklama [Þiir]
Zam Zam Zam... [Þiir]
Týrtýklama (Kazak Abdal'dan) [Þiir]
Yoklar ve Varlar [Þiir]
Ýstanbul,sana Âþýk Bu Kul [Þiir]
Âþýk Dertli"den Týrtýklama [Þiir]
Namuslu Karaborsacý [Þiir]
Dostlarým [Þiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yýldýrým adýný kullanarak çeþitli forumlara yazý yazdým. Ýddiasýz iki romaným var. Çok sayýda siyasi içerikli yazýya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öðretmeniyim. Yazmaya çalýþan her kiþiye büyük bir saygým var. Çünkü yazýlan her satýr ömürden verilen bir parçadýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Az veya çok okuduðum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.