Dünyada birbirinin eþi ne iki görüþ vardýr, ne iki saç kýlý, ne de iki tohum. -Montaigne |
|
||||||||||
|
Amacýmýz, demokratik açýlým ise, niyetimiz demokratik yollardan çözüm ise; diyalog sürecini hemen baþlatmak ve silah dilini ortadan kaldýrarak, yerine barýþýn dilini ikame etmek gerekiyor. Var olan Kürt sorunu, hepimizin sorunu haline gelmiþse; bilinmelidir ki, her kesime ve herkese görev düþüyor bu konuda. Yoksa bu ateþ, hepimizi yakacak güçtedir. Daðdaki silahlý PKK güçleri, daðdan güvenli bir þekilde indirilmeden Kürt sorunu, kalýcý olarak nasýl çözülebilecektir ki?. Daðdakilerin düze inebilmesi için de; öncelikle, onlar, düz ovaya geldiklerinde kendilerini güvenlik içinde bulmalarý ve böyle bir uygun ortamýn hazýr olduðunu görmeleri lazýmdýr. Uðruna daða çýktýklarý tüm sorunlarýn, artýk demokratik yollarla çözülebileceðine inanmalarý gerekmektedir. Herkesin, her siyasi konuyu konuþabileceði ve bu uðurda örgütlenebileceði bir demokratik ortam saðlanmalý ve acilen buna uygun bir anayasa hazýrlanmalýdýr. Örneðin, Hatip Dicle þahsýnda, Blok üyelerinin gelip mecliste yemin etmelerinin yolu neden açýlmýyor? Neden hala onlarýn, mecliste doðru ve yalansýz bir yemin edebilmeleri için, uygun bir yemin metni düzenlenmiyor? Yemin metninin yenilenmesi, çaða ve toplumsal gerçekliðimize uygun hale getirilmesi gerekmiyor mu? Neden, kafalarý deðiþtirmeden, ortamý hazýrlamadan, daðdakilere ve karþýdakilere güven vermeden; onlara, “niçin gelmiyorsunuz?” gibi saçma bir politika sürdürülmeðe hala devam ediliyor? Böyle bir vaziyette ciddiyet veya iyi niyet olabilir mi? Olamaz. Sivil KCK’ lileri, DTP ve BDP’ li sivil politikacýlarý tutuklamakla, daðdaki silahlý güçlere hangi mantýkla çaðrý yapabilirsiniz ki; çaðrý yaparsanýz, nasýl inandýrýcý olabilirsiniz?!. Silahý býrakýn, diyorsanýz, gel demokratik bir ortamda özgürce siyasetini yapabilirsin, seçeneðini otomatikman teklif etmiþ olmuyor musunuz? Eðer, mevcut siyaset yapanlarý hapse týkarsanýz, daðdakiler, sizin çaðrýnýza nasýl inanabilsinler ki veya duruþunuz bu olursa niçin size uysunlar? Daða çýkmýþ gençlerden kimilerinin ayrý hikâyeleri olabilir; ancak, ekseriyeti, kendilerini, kimliklerini özgürce ifade edemedikleri için, demokratik bir ortamdan yoksun olduklarý için, konuþtuklarýnda baskýlara maruz kaldýklarý için, hapishane gitmektense daða çýkmayý tercih ettiler. Onlara, tek yol olarak, sadece dað yolunu açýk býraktýlar. 12 Eylül vahþetinden söz etmeðe gerek var mý artýk; olanlardan bir anlam çýkaramamýþ olanlar varsa, insanlýkla baðýný koparmýþ demektir. Google’ den 12 Eylül Darbesi yazanlar, binlerce ayrý linkte bu konuda her türlü bilgiye ulaþabilirler artýk. Neyse yani. Eðer, açýlýmý durdurmuþsanýz, demokrasiyi tatile çýkarmýþsanýz; peki, derdiniz nedir o zaman? Amacýnýz, silahlarýn susmasý deðil midir yoksa? Masum Türk ve Kürt çocuklarýnýn, kirli bir savaþta heba edilmesine gönlünüz hala razý mýdýr yoksa? Onlara acýmýyor ve hala onlarýn masum bedenleri üzerinde savaþ tamtamlarýný çalmaya devam mý edeceksiniz? Siz her iki taraf, bu gencecik insanlarýmýzýn, geleceðimiz olmasý gereken bu deðerlerimizin naþý üzerinde hala yalancý “þehit” edebiyatýný yapýp, timsah gözyaþlarýný mý dökeceksiniz? Kardeþ kurþunuyla ölenlerin “þehit” olabileceðini hangi (imansýz) imam söyleyebilir ki? Bu gaflet ve dalalet, taa, Camel Vakasý (Deve Olayý) ndan beri vardý; Hz. Ayþe (r.a) taraflarýný yenen Hz. Ali (r.a) taraftarlarý, Hz. Ali (r.a)’ye gelip, ganimetlerin nasýl paylaþýlacaðýný sorarlar. Onlar ki, hepsi de sahabeydiler ve Hz. Muhammed (s.a.v.) deyimiyle, Ýslam Dininin gökteki yýldýzlarýydýlar. Allah’ýn Aslaný, Resulüllah (s.a.v.)’ýn damadý ve Ehl-i Beytinin biricik kaynaðý ve “Ben, ilmin þehriysem, Ali, onun kapsýdýr” dediði o büyük zatýn derin ilmi ve öngörüsü olmasaydý, bütün sahabeler acý bir gafletin ve tehlikeli bir dalaletin içine düþmek üzereydiler. Bir felaketin kapýsý aralanmak üzereydi. Hz. Ali, hepsinin yüzüne bakýp; “Ne ganimeti?! Peki, Ayþe anamýz kimin payýna düþecek?!” diye hiddetlendi. Peygamber hanýmlarý, ümmetin anneleri sayýlýrdý ve onlarla evlenilemezdi. Kaldý ki, nasýl savaþ ganimeti cariye olabilsinlerdi. Tüm sahabelerin beyni zonkladý, kafalarýna balyoz yemiþ gibi sarsýldýlar; hemen kendilerine geldiler. “Müslüman’ýn malý, Müslüman’a ganimet olamaz?!”, diye seslendi Hz. Ali (r.a) yoldaþlarýna. Tüm sahabe, tövbe istiðfar çektiler; uçurumun sýnýrýndan dönmüþlerdi. Ýslam’da bir felaketin yolunu açmak üzereydiler. Yoksa ganimet için Ýslam kýtali baþlayabilirdi… Ancak, bu gaflet ve dalalet, hala Ýslam âleminin içinden sökülüp atýlamamýþ görünüyor. Müslüman kardeþinin kurþunuyla katledilenlere “Þehit” diyenler ve özellikle imamlar, tövbe istiðfarýn da yolunu biliyorlar mý acaba? Bazý imamlar (sanki askerin göbeklerini kendileri kesmiþ gibi); ama, teröristler inançsýzdýrlar, komünisttirler, vb. bahanelerin arkasýna sýðýnýp toplumu bilgi kirliliðine boðmasýnlar ve kendi cehaletlerine fetva uydurmasýnlar. Her iki tarafýn taziyelerine gidiyoruz ve onlarýn aileleriyle birlikte onlara sayýsýz Fatiha okuyoruz. Her iki tarafýn, telkinleri okunuyor, mevlitleri veriliyor.. Her iki tarafýn cenazeleri de Ýslam kurallarýna uygun gömülüyor. “Terörist” dediklerinin taziyeleri ise, günlerce sürüyor ve ruhlarýna sayýsýz Fatihalar okunuyor. Geçen yýllarda, ana-babasý bir kardeþler, her biri, ayrý tarafta ve ayný çatýþmada öldüler. Hangisi “þehit” sayýlacaktý peki? Hatta o olay, bu bir kardeþ kavgasýdýr, diye meclise taþýndýðýnda, iþgüzar ýrkçý bir vekil, karþý çýkýp, asker ve teröristi ayný kefeye koyamazsýnýz, onlara “kardeþ” diyemezsiniz, deyip karþý çýktý. Oysa, iki gencin anne ve babalarý birdi ve öz kardeþtiler; biri “terörist”, diðeri “Mehmetçik”. Bu konuda diyanet de imamlar da sessiz kaldýlar; (derin) devletin emrinde bir hiç memur gibi davrandýlar. Her iki tarafýn imamý, kendi tarafýnýn ölülerine “þehit” demeðe devam ettiler ve bu kirli savaþýn, kurtsal bir savaþmýþ gibi sürdürülmesine ve uzamasýna katký sundular. Ateþe körükle gittiler. Dinle deðil, kinle konuþtular. Ýslam bu mu? Barýþ ve selamet dinimiz bu mudur? Artýk, herkesin kafasý, yukarýdaki örnekte olduðu gibi Hz. Ali (r.a.) balyozuyla sarsýlmalýdýr; vicdanlarýndan, insani ve rahmani ses gelmelidir. Bu kardeþ kavgasýna, dur denmelidir; bu kirli savaþa hayýr denmelidir. Çözüm, hemen þimdi istenmelidir ve ertelenmemelidir. Bu topraklar, hepimizindir ve hepimize yeterlidir. Yazýktýr heba edilen deðerlerimize; bu gençlerimiz, umudumuz ve geleceðimiz olarak deðerlendirilmelidir. Onlarý, böyle kolayca ve “þehit”lik teþvikiyle hoyratça harcamaya vicdanýmýz el vermemelidir. Onlarýn beyinleri, kültürümüze zenginlik; emekleri, üretime katký sunmalýdýr. Onlarýn hepsi ana kuzularý ve bize lazýmdýr. Artýk, devasa buz daðý Aysbeg gibi duran Ergenekon davasýnýn sadece ucunu gördük; daha derinini görmeðe ihtiyacýmýz da yoktur gerçekleri anlamak için; her þey apaçýk ortadadýr. Bundan sonra, ordunun bütün operasyonlarý gereksiz olduðu gibi, asla bu ülkenin hayrýna deðildir. PKK’nin de hiçbir eylemi Kürt davasýna ve halkýna hizmet etmiþ olmayacaktýr. Artýk bu savaþ, sapýna kadar kirlidir ve asla yerli deðildir. Ne zaman ki, bir doðru adým atýlacak gibi olsa, ne zaman ki, taraflarýn hayra alamet bir barýþ toplantýsý beklentisi olsa, olaylar oluyor, her iki tarafýn derinlerinin sabotajlarý patlak veriyor. Barýþ ve çözüm umudu avucumuzdan kayýp gitmek üzeredir. Artýk uyanmalý ve uyanýk durmalýyýz. Politikacýlar da, artýk canbazlýðýný býrakýp, bize, saftirik insan muamelesi yapmasýnlar. Ciddiyetle konuya eðilmelidirler ve bu konuda üzerlerine düþen gayreti göstermelidirler. Somalilere dikkatimizi çekmeden önce; ülkenin makûs talihini ve sebep olduðunuz bu tehlikeli halini görmelisiniz!. Çünkü Somali’den siz mesul deðilsiniz; ancak ülkenin bu halde olmasýndan bal gibi siz sorumlusunuz. Önce sorumluluðunuzu yerine getiriniz, sonra dünyanýn öteki ucundan bahsederseniz bize belki daha inandýrýcý olabilirsiniz. Göründüðü kadar, Kürt sorununun çözülmesi konusunda hükümette de iyi niyetli bir netlik yoktur; muhalefette de bir ciddiyet görünmüyor. Ordu ve PKK ise, olaya bir savaþ oyunu gibi bakmakta, iki tarafta da ne bir iyi niyet veya doðru bir öngörü bulunmamaktadýr. Sanki her tarafýn derinleri, hala ipin ucunu ellerinde tutuyorlarmýþ gibi bir his uyandýrmaktadýr. Ýki taraf ta ciddi anlamda çözüm istemiyorlar sanki. Yani, Ergenekon hala aktif görünüyor gibi... Barýþ ve demokrasi adýna kutsal görev, sivil zihniyetli parti, örgüt, dernek, kurum ve kuruluþlara, aydýn ve sanatçýlara düþüyor. Demokratik insiyatif için, bir demokrasi cephesinin oluþturulmasý þart gibidir. Her kim, partisi çýkarýna neyi konuþursa, konuþsun, daima, kafasýnda barýþa ve demokrasiye öncelik verilmesi gerektiðini hatýrda tutmalarý gerekiyor. Önce toplumlarýmýzýn çýkarý ve geleceði düþünmelidir. Savaþan bir toplum için deðil, konuþan ve üreten bir toplum için kollarýmýzý sývamalýyýz. Tüm halklarýn, eþit, özgür ve kardeþ olabilmelerini saðlamak için; insan endeksli düþünmek, özgür bir insan gibi davranmak ve insanlýðý kendimize þiar etmekle mümkün olabilir ancak. Mükemmel birer insan olmak için var mýsýnýz? Öyle ise, insanlýk âlemine hoþ geldiniz. Selam ve sevgiyle kalýn. M.Nazým Güler info@mnazim.com
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © M.Nazým Güler, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |