..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ben bir öðretmen deðil, bir uyandýrýcýyým. -Robert Frost
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Kemal Yavuz Paracýkoðlu




16 Aralýk 2011
Hempa...  
Kemal Yavuz Paracýkoðlu
“Sen hempasýn…” Hempa, Bedir’in anlamýný bilmediði bir sözcüktü. “O ne?” Dilber, “Dost…” diye açýkladý sözcüðü.


:DBCA:


HEMPA

Gece olmuþtu. Karanlýða gömülmüþ loþ ýþýklý ampuller içindeki dev beton yýðýnlarý arasýnda cadde upuzun bir koridoru andýrýyordu. Maçka yolu üzerindeki köþe apartmanýnýn karanlýk duvarlarý göz göz sýzan pencere ýþýklarýyla aydýnlanýyordu.
Bedir ve Dilber, perdelerini kapattýklarý karanlýk salonu birkaç mumla ýþýtmýþtýlar. Salon oldukça iyi döþenmiþti.
Bedir, altýnda baksýrýyla, dalgýn halde yer minderinde oturuyordu. Vücudundaki yara bereler bu loþ ortamda dahi belli oluyordu. Dilber, baþýný onun kucaðýna koyarak dekolte bir tiþörtle uzanmýþ, içilen uyuþturucu etkisinde, minyatür dünyalarýný þenlendiren bu yapay eylemin sonucu ortaya çýkan rehavet içinde; yattýðý yerden, Bedir’in asýk ve dalgýn yüzüne baka baka bir þiir mýrýldanmaya baþladý: “Bak þu surata, endiþeli, gergin... Soðuktan mý, güneþsizlikten mi elemin… Yoksulluktan mý, yoksa zonklayarak aðrýyan diþinden mi gerginliðin… Tasanýn ve intikamýn yakýp daðladýðý yerde ki acýdan mý kederin… Hüzünden mi, hasretten mi, ýzdýraptan mý sitemin… Alzheimer mi sevdiðin insan, bundan mý endiþelerin… Yoksa ölmek mi derdin?... Ölüm düþünülecek en son þey... Sen varsay ki, ölümsüzsün! Unutma, mezarlýklar ölecek kadar aptal insanlarla dolu… Þimdi, yaþamak vakti… Nedir farkýmýz, yanýndaki koyun boðazlanýrken, otlayan koyundan? Eðer kendi ölümünden gayri bir dert ise çektiðin, boþ ver, unut gitsin! Her koyun kendi bacaðýndan asýlýr, bilirsin.” Özenle okuduðu þiirine hiçbir tepki göstermediðini gördüðü Bedir’i dürterek, “Bedir, aþkým, uyuyor musun?” diye sordu. Gene bir tepki alamadý. Doðruldu, Bedir’in dudaklarýna kocaman bir öpücük kondurdu. Tepkisizliðin sürdüðünü görerek ayaða kalktý, ortadaki sehpa üzerindeki sürahiden bir bardak su alýp geldi. Oðlana son bir þans vermek için bir kez daha seslendi. “Hayatým, kalk artýk ya... Karným acýktý.” Bedir uyumuyordu, emindi bundan, kýyak kafasýyla uçuþtaydý o... Dindarlarýn peygamberinin miraca çýkmasý gibi o da kendi tanrýsýnýn huzurunda yeni bir dinin ayetlerini ezberliyordu. Onu çýktýðý yerden indirip sahte peygamberlikten kurtarmak gerekti. Elindeki suyu yüzüne serpti.
Bedir, suratýna çarpan suyun þokuyla yerinden fýrladý. Karþýsýndaki kýzýn neþeyle gülmeye baþlamasýna bozularak, “ne yapýyorsun sen ya! Manyak mýsýn?” diyerek kýzdý.
Dilber, gülmeyi sürdürerek, “O kadar baðýrdým, dürttüm, öptüm... Kalkmadýn. N’apsaydým ya...” dedi.
Bedir, orta sehpasý üzerinden sürahiyi aldý, kýzýn üzerine yürüdü. Dilber, onun suyu serpmesine fýrsat vermeden salondan kaçtý. Bedir, elindeki sürahiyle onun peþi sýra salondan çýkmayý denedi ama kapýyý açamadý.
Dilber, dýþarýdan hem kapýyý açmasýný engelleyerek çekiyor, hem de yalvarýyordu. “Aþkým, n’olur yapma... Bak, tamam, özür dilerim...”
Bedir kapýyý açmak için zorlarken, “ özür dilermiþ, yok ya... Bu suyu yemekten kurtulamayacaksýnýz, küçükhaným!” diye tehdit ediyordu.
“N’olur yapma... Bak ne istersen yaparým.”
Bedir ikna olmuþ gibi davranarak, “ne istersem yapacak mýsýn?” diye sordu.
“Söz yapacaðým.”
“Tamam býraktým. Gel buraya, bu saatten sonra kölemsin. Ne istersem yapacaksýn...”
“Tamam, yapacaðým. Açýyorum kapýyý, bak, býraktýn d’imi suyu?”
“Heralde býraktým. Bu fýrsatý kaçýrýr mýyým? Geyþa yapacaðým seni...”
Dilber güvenerek kapý kolunu gevþetti; gevþetir gevþetmez de hýzla açýlan kapýnýn aralýðýnda beliren sürahideki su tepesinden aþaðý boca edildi. “Ay!” diye bir çýðlýk attý. “Allah kahretsin, pis yalancý! Hayvansýn sen... Yalancýsýn... Söz vermiþtin.”
Görüntü komikti, her ikisi de katýlarak gülüþmeye baþladý.
Dilber gülerken sitem etmeyi sürdürüyordu. “Ben seni uyandýrmak için döktüm suyu, sadist þey!”
Bedir, çektiði karamsarlýk üzerine gelen bu neþeden memnundu. “Valla bana ne verdinse hala kendimde diilim. Ne kadar kuvvetli bi malmýþ bu.” Perdeyi aralayarak dýþarý baktý.
“E, heralde yani... Benden boþ çýkar mý hiç...”
“Oo, saat baya geç olmuþ olmalý. Acýkmadýn mý sen?”
“Seni neden kaldýrdým sanýyorsun? Acýktýk ta herhalde... Þurdan birer dürüm yiyelim.”
“Ýyi olur. Haydi, al da gel.”
“Dýþarý çýkýp yiyelim.”
“Yok, sen al da gel. Çýkmayalým...”
“Eve kapanmayalým diyordun hani? Ne oldu?”
“Seninle eve kapanmamýz iyi geldi. Ýlaç gibi geldin bana...”
Dilber, “O zaman dürümleri sen alýp geleceksin tatlým. Ben tuvalete giriyorum...” diyerek, tuvaletlerin bulunduðu antreye doðru hareketlendi.
Bedir, “Hayýr! Tuvalete benim girmem gerekiyor, yoksa donuma kaçýrýrým,” diye itiþerek ondan önce koþturdu, tuvalet kapýsýndan içeri daldý.
“Bebek misin sen ya... Çýk ha’di, al, gel þu dürümleri!”
Ýçerden “ý-ýh!” diye bir ýkýnma sesi geldi. Bedir, “oo, çok fenayým. Çýkmam, dürümler gelene kadar sürer benim.” diye seslendi.
Dilber, onun þýmarýklýðýna gülümseyerek salona gitti.
Bedir, tuvalet kapýsýný hafif aralayarak, “Raký da al,” diye seslendi. Kýzýn, üstünde eþofmanlarýný giyinmiþ olarak evden çýkýp gittiðini gördü. O da tuvaletten çýkarak pencerenin önüne geldi. Dilber’in, apartmandan çýkýp, caddeden karþý tarafa geçtiðini ve oradaki kebapçýnýn kapýsýndan girdiðini gördü. Mutfaða geçip buzdolabýnda bulduðu birkaç meyve çeþidi, soðuk meze tabaðý ve bardaklarla geri döndü. Dilber’in getireceklerine hazýrlýk olarak masayý düzenlemeye baþladý. Oldukça hoþ görünüþlü bir masa hazýrlýyordu. Sonunda salonu aydýnlattýklarý o birkaç mumu da masaya taþýyýp romantik bir ortam oluþturdu. Az sonra Dilber elindeki poþetle geldi. Oturdular. Poþetteki hazýr yiyecekleri açtýlar. Kadehleri içkiyle doldurdular.
Kâh yiyip içerek, kâh müzik setine koyulan hafif þarký eþliðinde sarmaþ dolaþ dans ederek, masadakileri tükettiler. Törenin sonuna gelindiðinde Dilber, masadan kalkarak, yatak odasýna yöneldi. “Ben sarhoþ oldum, biraz uzanacaðým, arkadaþ!”
Bedir, “Birlikte uzanalým mý?” diye sýrnaþarak onun peþi sýra yatak odasýnýn kapýsýna geldi.
Dilber, Bedir’i ittirerek odaya girmesini engellemek istedi. “Ama ben uyuyacaðým. Sen uslu durmazsýn þimdi…”
Bedir, mukavemet gösterirken yatak odasýnýn kapý koluna uzandý. “Biþi yapmam…”
Dilber oðlaný iteklemekte ýsrar ederek, “Git, salonda kanepeye uzan sen de,” dedi. “Yanýmda olmaz.”
Bedir kýzý yatak odasýndan içeri ittirerek, “Olur,” diye üsteledi.
Dilber direnerek, “Saçmalama yahu, olmaz dedim...” diye itirazýný sürdürdü.
Bedir, kýzý yatak odasýndan içeri soktu. “Olur.”
Dilber çaresiz girdi odaya. “Eðer uslu durmazsan atarým odadan... Ona göre!”
Bedir yatak odasýndan girerlerken, “Olur,” diye güldü.
Dilber, üstündeki eþofmanlarla kendini sýrt üstü yataða attý.
Bedir, nevresimi onun üstüne örttükten sonra kendisi de nevresim altýna girerek kýzýn yanýna uzandý. Yüzünü kýza yanaþtýrýp sýrnaþtý. “Sen var ya, sen…”
Dilber, onun sözünü, “Sen refiksin…” diyerek tamamladý.
Bedir, “Sen nedimesin…” diyerek fýsýldadý.
“Sen hempasýn…”
Hempa, Bedir’in anlamýný bilmediði bir sözcüktü. “O ne?”
Dilber, “Dost…” diye açýkladý sözcüðü.
“Sen yarensin…”
“Sen yârsin…”
“Deðilim…”
“Deðilsin…”
“Çünkü, sen yarsin…”
“Ama, sen beni almýyorsun…”
“Hayýr…Sen bana varmýyorsun…”
“Alsan varýrým…”
“Varsan alýrým…”
Dilber, bir an önce uykuya dalmak ihtiyacýndaydý. Uykulu, “Al o zaman!…” diye mýrýldandý.
“Alayým…”
“Ne zaman?”
Bedir de uyumak üzereydi. “ Yarýn… “
Dilber, uykuya dalarken, “Söz mü?” diye inledi.
Bedir esneyerek: “Hý hý...” diye fýsýldadý.
Dilber uyku içinden seslenir gibi, anlaþýlýr anlaþýlmaz, “Hadi, uyu madem,” diye söylendi.
“Ýyi uykular…” Bedir, onun yüzüne sevimli mimiklerle bir baktýktan sonra uyumak üzere daldý.
*
Sabah olmuþtu. Maçka yolu geceki görünümünün tersine kalabalýk ve gürültülüydü.
Etajerin üstündeki telefon çaldý. Dilber ve Bedir derin uykularýnda telefonun sesini duymuyorlardý. Zil sesi dört-beþ defa tekrarladý. Dilber nihayet uykulu halini sürdürerek kolunu uzattý, bir iki denemeden sonra telefonu eline aldý, kulaðýna yapýþtýrdý. Uykulu bir sesle; “Alo?” diye sordu.
Öbür taraftaki ses, babasý Hakký beyindi. “Merhaba Dilber! Uyuyor muydun?”
Dilber, uykulu, “Günaydýn, babacýk! Sayende uyanmýþ oldum…” diye cevap verdi.
Baba Hakký neþeli bir sesle sitem ederek, “Okulun bitmedi mi? Gel haydi artýk. Hala niye gelmiyorsun?” dedi.
“Geleceðim babacýk. Sonra…”
Adam, gecikeceðini duyunca, kulaklarýna inanamadý. Öfkeyle sesini yükseltti. “Nee! Ne sonrasý? Bizim niye haberimiz yok bundan? Saçmalama! Okulun kapalýyken ne iþin var orada?”
Dilber, uyku mahmurluðundan çýkamadan, esneyerek, “yaa, bunun için mi uyandýrdýn þimdi,” diye sitem etti. “Ben azcýk daha uyuyayým da, uyanýnca arayýp açýklayým, n’olur, babacýk.”
“Annen merakýndan duramadý. Almaya gitti seni, ona açýklarsýn artýk…”
Dilber, þaþýrarak, “Anneciðe mi?” diye haykýrdý.
“Gece birde trene bindiydi. Yanýnda yok mu? Gelmedi mi daha?”
Dilber iyice þaþýrarak, “Annecik filan yok babacýk! Nerden çýkarttýn þimdi bunu?” diye sordu.
“Bu saate kadar varmýþtýr diye hesaplamýþtým.”
Dilber baþýný yastýðýndan kaldýrýp yan tarafa çevirdi. Ýnleyerek, “Aman Tanrým!” diye baðýrdý. Ýsteyeceði en son þey, annesine, Bedir ile ayný yatakta yakalanmaktý.
Telefonun öbür tarafýndaki Hakký Bey meraklanarak, “Dilber, neyin var? Bir þey mi oldu?” diye sordu.
Dilber, ne söyleyeceðini bilemeden gevelemeye baþladý: “E… Þey… A… Annecik… Yok…”
“Yok mu?”
Hakký Bey bir þeyler daha söylemeye çalýþýrken Dilber telaþlý, “Hayýr, hayýr, henüz gelmedi, ben kapatýyorum, çýkýp karþýlayayým onu…” diye söylenerek telefonu babasýnýn yüzüne kapattý.
*
Dilber, annesinin gelmek üzere olduðunun kaygýsýyla fýrladý yataktan, telaþla örtündükleri nevresimi Bedir’in üstünden çekip alarak oðlanýn uyanmasýný saðlamaya çalýþtý. Bedir ayaðýnda baksýrýyla açýkta kalmýþ vaziyette uykusunu sürdürmekteydi. Korku ve telaþla bacaðýndan çekiþtirerek oðlaný uyandýrdý. “Bedir!... Bedir!...”
Bedir uyanarak, uyku mahmurluðunda gülümsedi. “Günaydýn!”
Dilber, telaþýný sürdürerek, “E… Þey… Dinle… Hemen gitmen gerekiyor!” diye inledi.
Bedir, olaný biteni anlayamadan, “Bak, ne olduðunu söyler misin lütfen!” diyerek hafifçe doðruldu.
Dilber, “Yanlýþ anlama… Ama, senin hemen gitmem gerekiyor,” dedi.
Bedir gamsýz, gerisin geriye uzanýp baþýný yastýðýna yerleþtirerek uyumayý sürdürmek istedi. “Tamam… Giderim… Sonra…”
Dilber derdini anlatma telaþýndaydý. “Annecik buraya geliyormuþ!”
Bedir, birden ayaða fýrladý. “Neee!... Annen mi geliyormuþ?...”
“Evet! Seni burada bulursa…”
Bedir, “Tamam! Tamam! Allah, kahretsin! Kendimi, zina yaparken yakalanma korkusu yaþayan bir hovarda gibi hissettirdin bana!... “ diyerek sinirli hareketlerle ayaklandý.
Dilber, “Bak… Evet… Sus da bir an önce git, ne olursun!” diye çýkýþtý.
Bedir, salona geçerek bulabildiði kýyafetlerini toparladý, banyoya yöneldi. “Sabahýn bu saatinde nereye giderim ben, þimdi?”
Onun peþi sýra dolaþmakta olan Dilber, “Þimdi banyo yapmanýn sýrasý deðil! Giyin þurada iþte!” diyerek onun önünü kesti.
Bedir, “Saçmalama! Bir elimi yüzümü yýkamadan da sokaða çýkamam ya!” diyerek onun yanýndan sýyrýlmaya çalýþtý.
Dilber oðlanýn önüne çýkýp tiþörtünü elinden alýp zorla giydirmeye baþladý. “Anneme mi yakalanmaya çalýþýyorsun? Giyin, git!” Tiþörtün cebine bir kâðýt para sokuþturdu. “Bir çeþme baþý bulup yýka yüzünü!”
Bedir, çaresiz kýyafetlerini giyinirken, “Cumartesi günü akþamý orkestrayla düðünde çalacaðýz. Oradan alacaðým parayla öderim sana borçlarýmý,” diyerek parayý pantolonunun cebine aktardý.
“Sýkma kendini. Boþ ver.” Dilber telaþlý hareketlerle yataðý düzeltti, ortalýkta görünen daðýnýklýklarý yerlerine koymaya çalýþtý.
Bedir, saða sola çoraplarýna bakýndý. “Çoraplarýmý bulamýyorum!”
Bedir, gamsýzca araþtýrmayý sürdürmeye devam edince Dilber onun elinden tutup kapýya doðru çekiþtirmeye baþladý. “Tamam… Ben, arar bulurum, saklarým, sonra sana vermek için… Þimdi, acele et lütfen!”
Bedir, “Hey! Yavaþ ol!” diyerek direnmek istedi.
Dilber, onu umursamadan, itiþe kakýþa çýkýþa götürdü. “Çabuk ol biraz! Annecik seni burada yakalarsa, ikimizi de öldürür.” Evin kapýsýný açan Dilber, oðlaný itiþ kakýþ kapý önüne çýkardý.
Bedir, ayakkabýlarýný ayaðýna geçirirken öfkeli söylenmekteydi. “Gizli aþýðýný evden yollayan evli kadýnlar gibi davranýp durma! Býrak beni… Býrak!”
Dilber, yan taraftaki asansör kapýsýndan, asansörün katta durduðunu görerek, korkuyla, oðlaný merdivenlere doðru adeta düþürecek gibi ittirdi. Bedir, düþmek üzereyken zor toparlandý. Dilber, “Geldi! Çabuk! Ýn þuradan! Kaybol!” diye inledi.
Asansörün kapýsý açýldý. Bitiþik dairede oturan aile indi. Kendi kapýlarýna yönelmiþken, Dilber’in çekiþtirerek merdivenlerden indirmeye çalýþtýðý oðlaný fark ederek baþlarýný çevirip baktýlar. Dilber, asansörden inenin annesi olmadýðýný görünce, durumunu kurtarmak ister gibi, býraktý oðlaný, aileye doðru bir þeyler geveledi. “E, þey, ben…”
Aile þaþkýn bakýþlarla onlarý seyrederken, aile reisi anahtarýyla kendi kapýlarýný açarak karýsýný ve oðlunu içeri iteklemeye baþladý. “Hadi girin… Hadi dedim… Öðrenciye ev vermeyin dedim elli kere. Ama, dinlemediler ki… Ýçeri!”
Onlar kendi evlerine girip kapýlarýný örterken, Dilber, asansöre yönelen Bedir’in kolunu yakaladý, asansöre binmesini önledi. “Oradan deðil… Merdivenleri kullan…”
Bedir, onun çekiþtirmesine direnerek asansöre binmekte ýsrar etti. “Beþ kat merdiven inemem þimdi. Býrak beni! Býrak!”
Dilber adeta yalvararak, sempatisini kullanmaya çalýþtý. “Ya çocuk gibi davranmasana! Annemle asansör kapýsýnda karþýlaþmak mý istiyorsun? Ýn þuradan!..”
Bedir inatlaþmaktan vaz geçip merdivenlere doðru yürüdü. “Asýl çocuk gibi davranan sensin! Sanki asansör kapýsýnda görürse, annen anlar senin evinden çýkýp indiðimi…”
Dilber merdivenlerden aþaðý yönlendirdi oðlaný. “Anlar, o cin gibidir…” Bedir aþaðý inmeye baþlayýncaya kadar arkasýndan baktý. Sonra hemen evine girdi. Kapýyý örttü.
Bedir, sessizce merdivenlerden gerisin geriye çýkarak asansörün baþýna geldi. Asansör hala kattaydý, içine daldý. Asansörün kapýsý kapandý, aþaðý doðru inmeye baþladý.
Dilber, eve girer girmez salondaki masa üstünden akþamdan kalan artýklarý ve diðer her þeyi toparlayýp mutfaða taþýmaya baþladý. Masanýn üstünü hallettikten sonra Bedir’e ait çoraplarý ve diðer izleri bulmak için her yeri alt üst etti, en sonunda kanepe üstündeki küçük yastýðýn altýndan çorabýn teki çýktý. Yerlerde gazete ve mecmualar serpiþliydi, öteki çorabýn bir ucu yerdeki mecmualardan birinin altýndan görünmekteydi ama o göremedi. Aramayý býraktý, bu defa da bulduðu çorabý saklayabileceði bir yer aramaya baþladý: Yatak odasýndaki komedinin çekmecesine soktu, çýktý yatak odasýndan, az sonra geri geldi, komedindekini aldý. Banyoya gelip, bir yer bakýndý. Çamaþýr sepetine, diðer kirlilerin arasýna sokuþturdu.
Dilber’in annesi Beyiye Haným asansörün kapýsý önünde beklemekteydi. Asansörün ýþýklarýndan beþinci kattan baþlayarak inmeye baþladýðýný gördü. Asansör indi, durdu, kapýsý açýldý, içinden Bedir çýktý. O inerken Beyiye Haným bindi. Ýkisi de, birbirlerine göz ucuyla bir baktýlar. Bedir, dýþ kapýya doðru yürürken, asansör kapýsý kapanýp yukarý doðru hareket edince geri geldi, asansörün kat ýþýklarýna bakmaya baþladý. Iþýðýn, beþinci kat düðmesinde durduðunu görerek asansöre binen kadýnýn Dilber’in annesi olduðunu anladý. Baþýný, eyvah, der gibi sallayarak oradan ayrýldý.
Evin kapý zili çaldýðýnda Dilber, kapýda ki delikten dýþarý bakarak annesini gördü. Ýçeri koþturdu. Ortalýðý son bir kez kolaçan etti. Mutfakta set üstündeki boþ raký þiþesini çöp kutusuna attý. “Geliyorum!” diye baðýrarak kapýya koþturup, açtý. “Annecik! Bu ne sürpriz?”
“Niye geç açtýn?”
“Beni, klozetin üzerinde uyuklayarak tuvaletimi yaparken yakaladýn, hayatým.”
Beyiye, “Benim de, hemen o iþi yapmam gerekiyor! Sýkýþtým,” diyerek aceleyle ayakkabýlarýný çýkarttý. Elinde tuttuðu siyah deri çantasýný, ceketini, portmanto üzerine býrakýp terlik giyerek, banyoya doðru hareketlendi. “Niye hoþ geldin öpücüðü vermiyorsun? Özlemedin mi yoksa beni?” diyerek kýzýný öpmeye uzandý.
Dilber, “Olur mu, aþkým?” diyerek annesinin boynundan sarýlýp yanaklarýndan öptü. “Hem de çok özledim.”
“Tamam. Bu kadar seviþme yeter… Gerisini, ben tuvaletten çýkýnca tamamlarýz…” Beyiye kýzýndan ayrýlýp, banyoya yöneldi.
Az sonra banyodaki çamaþýr makinesinin sesi kaplamýþtý ortalýðý. Dilber, salondan koþturarak hole geldi, banyo kapýsýna doðru gitti, kulaðýný içeri verdi. Korku ve telaþla, “Annecik! Sen ne yapýyorsun içeride?” diye seslendi.
“Burada bi sürü kirli biriktirmiþin! Onlarý yýkamadan mý dönecektin Eskiþehir’e?”
“Ne Eskiþehir’i? Kim dedi döneceðimi?” Dilber, kapýyý açmaya çalýþtýysa da içerden kapatýldýðý için açamadý. “Ya býrak sen onlarý, gelir gelmez! Çýk da biraz sohbet edelim önce, Eskiþehir’e dönüp dönmeyeceðimi konuþalým bi… Rüyanda mý gördün þimdi, çamaþýrý?”
“Makineye atývereyim de, çýkayým… Akþama kadar kurusunlar da Eskiþehir’e götüreceðin valizlerine temiz temiz koyalým.”
Dilber kendi kendine; “Bu beni götürmeden gitmez valla. Ayvayý yedik!” diye mýrýldandý.
Beyiye’nin eline, çamaþýr sepetinde ki kirli çamaþýrlarý tasnif ederek çamaþýr makinesinin haznesine doldururken tek erkek çorabý geçti. Bir anlam veremeden elinde bir iki çevirdi. “Dilber! Bu erkek çorabý kimin?”
Dilber, aklýna ilk gelen yalaný söyledi. “Bir arkadaþýmýn o. Çamaþýr makinesinde yýkayýver diye getirdiydi de…”
“Bi tek çorabýný mý? Sakýn, orta boylu, kara kuru, saçlarý tepesinden doðru dökülmüþ, yirmibeþ yaþlarýnda bir oðlan olmasýn o arkadaþ?”
Dilber, boþ bulunarak “Sen nereden biliyorsun?” diye seslendi. Gafil avlanmýþtý.
“Demek ki, oymuþ!...”
Dilber, toparlayamadan: “Kim, oymuþ?” diye sordu.
Beyiye sinirli: “Koynundan çýkartýp, palas pandýras evden kaçýrdýðýn þu kel kafadan bahsediyorum!” diye söylendi. Banyodan hole gelerek elinde tuttuðu tek çorabý kýzýnýn gözüne doðru sallamaya baþladý. “Leþ gibi de kokuyor. Ið!...”
Dilber annesinin elindeki çorabý kaparak banyoya doðru sinirle fýrlattý.”Aferin! Tek bir çorapla, erkeklerin koynunda sabahladýðýmý ortaya çýkartýverdin… Dedektif Beyiye!”
Beyiye kýzýnýn sinirlendiðini görerek, aþaðýdan almaya baþladý. “Sen, her sýrrýný paylaþýrdýn annecik ile… Bunu ne diye paylaþmýyoruz?”
Dilber, “Ya yirmi üç yaþýndan sonra da, sýrdaþýným ayaklarýyla hayatýmý didikleme, ne olur!” diye çýkýþtý.
Beyiye, Dilber’e sokulup, “Gel, bir sarýlayým…” diyerek öpmeye baþladý kýzýný. Öpmeyi býraktý, ellerini tuttu, “Hadi söyle! O kel kafa sevgilin mi?...”
Dilber hemen de yumuþamýþtý, “Evet!” Annesinin yüzüne dikkatle bakmaya baþladý.
Beyiye muzip mimiklerle, “Ben gelirken, buradan çýktý, deðil mi, o kel kafa?” diye sordu.
Dilber, annesinin içtenliðinden þüphelenerek, ellerini çekmek istedi, inkar etmek için, “Buradan çýktýðýný da nereden çýkarttýn?” dedi.
Beyiye, kýzýnýn ellerini býrakmadý. “Nereden olacak? Aþaðýda asansörü beklemeye baþladýðým an, asansör beþinci kattan hareket ederek indi zemin kata. Ýçinden de o kel kafa çýktý…”
Dilber, ellerini zorlayýp çekti annesinin avuçlarýndan, ona sýrtýný dönerek salona doðru gitmek için davrandý. “Atýyorsun. O, asansörle inmedi ki! Merdivenlerden indi.”
Beyiye kýzýn omzundan yakalayýp durdurdu. “Yani, buradan indiðini kabul ediyorsun. Öyle mi?”
Dilber, çaresizlik içinde yalanýný sürdürmeye çalýþtý. “Ooofff!...Of!... Bunaltýyorsun beni! Gelir gelmez… Evet! Bir uðrayýp gitti. Geceyi burada geçirmedi…”
“Geçirdi!”
“Geçirmedi!”
“Geçirdi!”
Dilber silkinip salonun kapýsýndan girerken, resti çekti. “Ýyi, tamam, geçirdi!…”
Beyiye bu ani itirafa kýzýp kýzýnýn arkasýndan sesini yükselterek baðýrmaya baþladý. “Böyle bi þeye nasýl cesaret edersin! Biz kýzýmýzý sevgili bulsun, onunla düþüp kalksýn diye mi gönderdik buralara? Hiç utanmadýn mý? Babana ne diyeceksin, nasýl bakacaksýn onun yüzüne!” Söylenerek mutfak kapýsýndan girdi. Lavabo kenarýnda ki birkaç bulaþýk tabaða, çatal kaþýða el attý. Onlarý lavabonun içine topladý. “Adý ne onun?” Bir kaba su doldurdu, ocaðý yakarak üstüne koydu.
Dilber, “Bedir. Bedir Kaya,” diye seslendi.
Beyiye muslukta ýslattýðý bir bez ile çay lekeleri olan ocaðýn emayesini silerken, “Bedir... Kürt mü?” diye sordu.
Dilber, þaþýrarak, “Nereden çýkarttýn þimdi onu da?” diye söylendi.
“Ne bileyim. Tipi öyle bir çaðrýþým yaptý da... Kara kuru biþi…”
“Kürt filan deðil. Doðma büyüme Ýstanbullu. Babasý da Ayvalýklý…” Annesi Kürt, Bedir’in tipi ona çekmiþ demek istemedi.
“Çorabýný yýkamaklar, evde yatýrmaklar. Kim þu þanslý serseri, yakýndan bi tanýyým bari, gelmiþken…”
Dilber mutfak kapýsýna geldi. “Hah þöyle be annecik!.. Telefon edip çaðýrayým da, tanýþtýrayým...” Birden tereddütle kala kaldý, “Ama… Gel deyince, senden utanýp, gelmeyebilir de, þapþal!”
“Annem, seni asansör çýkýþýnda görüp, anlamýþ evimden çýktýðýný, kýzdý, gitti, Ben de üzüntüden hastalandým, kötü durumdayým, filan dersen, ben yokum diye gelir.”
“Merdivenlerden inmiþti… Pis herif! Demek ki, ben içeri girince, dönüp binmiþ asansöre. Dur bir gelsin de, sorarým ona!”
Beyiye ocak üzerindeki suya serçe parmaðýný sokup ýlýnýp ýlýnmadýðýný kontrol etti. Su ýlýnmýþtý. Ocaðý kapatýp suyu aldý, lavabonun yanýnda, içine biraz sývý deterjan akýtarak, lavabo içinde birkaç parça bulaþýðý yýkamaya baþladý. “Kahvaltý da yapmadan geldim ben. Bir þeyler hazýrlayalým da, karnýmýzý doyuralým.”
Dilber, “markete gidip, kahvaltý için biþeyler alayým mý? Yoksa, hemen aþaðýda bi kafeterya var, oraya mý ineriz?” diye sordu.
Beyiye “kafeteryada peynir bulaþýðý mý yedireceksin bana?” diye çýkýþtý. “Þu bulaþýðý yýkayým da gidip ben bir þeyler alayým.”
“Ben alýrým caným...”
“Üç kuruþ paraný harcama þimdi sen. Buzdolabýn tamtakýr kalmýþ, ben alayým bir þeyler...” Bulaþýklarý durulamaya baþladý. “O kel kafayý benden kaçýrýrken, geldiðimi nereden bildin?…”
Dilber, mutfaktaki masaya geçip oturdu, “Of, anne, taktýn yani!... Dedektif olan sensin, bul onu da!”
Beyiye, kýsa süren bir sessizlik sonrasýnda; “Ne iþ yapýyor senin þu kel kafalý oðlan? Akýllý biþey mi bari?” diye sordu.
Dilber, “Konservatuarda okuyoruz birlikte,” diyerek yalan söyledi. “O da benim gibi oyuncu olacak…”
“Ýyi halt edeceksiniz!”
Telefon çalmaya baþlayýnca Dilber yerinden kalkýp mutfaktan çýkýp koþturarak salona giderek telefonu açtý. “Alo? Evet, geldi babacýk... Tamam. Vereyim…”
Beyiye telefonun kendisiyle ilgili olduðunu anlayarak salona geldi. “Baban mý?”
Dilber, “Evet… Gel, seni istiyor,” diyerek ahizeyi annesine uzattý. “Bedir’i babama müzevirle, emi!”
“Þimdiye kadar, yaptým mý öyle bir þey?” Beyiye, yerdeki gazete ve mecmualarýn üstünden geçerken, “Hala pasaklýsýn!” diye söylendi. Kýzýn elinden telefonu alýp konuþmaya baþladý. “Efendim Hakký? Geldim. Daha yeni geldim hayatým, arayacaktým. … Öyle mi? …” Dilber’e anlamlý baktý. Dilber, geçip koltuklardan birine oturdu. “Öyle mi? Toparlamaya baþladým bile. Bu gece döneceðiz… Tamam. Görüþürüz.” Kadýn telefonu kapattý, gelip, koltuðun koluna, kýzýnýn yanýna iliþerek öptü onu. Öpüþtükten sonra, “Geleceðimi öðrendin de, niye geldiðim zaman þaþýrmýþ gibi yaptýn öyle?” diye sordu.
“Þey… Numara yaptým…” Ýkisi de gülmeye baþladýlar.
“Deli kýz!”
Dilber kalkarken ayaðý yerdeki mecmualara dokununca Bedir’in öteki çorabý iyice ortaya çýktý. Beyiye o arada yerdeki çorabý gördü, eðilip alarak, “Beyzadenin çorabý tek deðilmiþ meðer,” dedi.
Dilber, eðilip, yerdeki gazete ve mecmualarý toparlamaya baþladý. “Eskiþehir’e dönemem ben,” dedikten sonra annesinin tepkisini beklemeye baþladý.
Beyiye, kýzýnýn lafýný duymazlýktan gelerek kalktý, salondan çýktý, çok geçmeden ayakkabýlarýný ve ceketini giyinmiþ ve çantasýný eline almýþ olarak kapýda göründü; dikilip, içeri seslendi.“Ben kahvaltýlýk almaya iniyorum.”
“Hemen caddenin karþýsýnda bir süper market var.”
“Gelirken görmüþtüm. Sen de boþ durma da bir çay suyu koy ocaða! Þu gence de telefon edip çaðýr da tanýþalým.”
Dilber toparladýðý mecmualarla yerden doðrulurken, “Olur,” dedi. “Eskiþehir’e gelemem deyince neden bi cevap vermedin?”
Beyiye’nin cevabý yerine, örttüðü çýkýþ kapýsýnýn sesi duyuldu.
Telefon etmek için, kendi telefonunu almaya gittiðinde, eski telefonunun da oralarda olduðunu gördü. “Þapþalýn sim kartýný buna takacaktýk güya; unuttuk,” diye söylenerek telefon etmekten vazgeçti..
Bedir lokantada kasiyere yediði çorbanýn parasýný verirken, apartmanýn kapýsýndan Beyiye’nin çýktýðýný görerek tanýdý. Parayý verdi, Beyiye’yi gözleriyle takip etmeye baþladý. Beyiye tam karþýsýndan caddeyi geçmeye baþlayacakken kaçýp gitmek için lokantanýn çýkýþýna yöneldiðinde kasiyerin sesini duydu.
Kasiyer, “Beyefendi! Para üstü ile fiþinizi alýr mýsýnýz!” diye sesleniyordu.
Bedir, “Tamam,” diyerek kasiyerin verdiklerini alýp cebine sokuþturarak çýktý lokantadan. Caddeyi karþýdan karþýya geçerek kaldýrýma ulaþan Beyiye ile bir an göz göze geldiðinde lokantadan uzaklaþmaða baþlamýþtý ki, Beyiye’nin sesini duyarak irkildi.
Beyiye, “Delikanlý! Bakar mýsýn!” diye seslenerek hýzla Bedir’e doðru gelmeye baþlamýþtý.
Bedir duralayýp, kadýna döndü. “Buyurun efendim!”
Beyiye, oðlanýn önüne gelip dikildi. Caddenin karþýsýndaki apartmaný göstererek, “Sizinle az önce þu apartmanýn asansörü önünde karþýlaþmýþtýk. O apartmanda mý oturuyorsunuz?” diye sordu.
Bedir þaþkýnlýkla, “Yo,” dedi.
Beyiye oðlaný ti’ye alarak: “E? Hýrsýzlýk yapmak için mi girmiþtiniz o apartmana?” diye devam etti.
Bedir þaþkýnlýðý had safhaya çýkarak, “Yok. Tabii ki...” diye söylendi.
Beyiye, piþkin, “Yoksa kýzýmýn evinden mi çýkmýþtýn?” diye sordu.
Bedir suçlanarak ne diyeceðini bilemez hale geldi. “Kýzýnýzýn mý?”
Beyiye, oðlanýn þapþallýðý karþýsýnda muziplikle gülümseye-rek, “Dilber’in...”diyerek tamamladý. “Heyecan yapmayý býrak, kýzým senden söz etti… Adýnýn Bedir olduðunu, ben geldiðim zaman, bana yakalanmaman için seni evden kaçýrdýðýný… Ve, daha önemlisi birlikte konservatuar okuduðunuzu, o söyledi.”
“Bütün bunlarý Dilber mi açýkladý?” Kýzýn, hem apar topar evden kovup, hem de bu itiraflarý yapmýþ olmasý çok þaþýrtýcýydý. Kendi doðrularýyla yaþayan ve doðrularýndan taviz vermeyi sevmeyen Bedir, bu tutarsýzlýktan daha çok Dilber ile birlikte konservatuar okuduklarý konusunda söylenen yalandan rahatsýzlýk duydu. Kadýný öyle kandýrmýþtý kýz, demek ki… Bu yalaný düzeltmesini kýzýn kendisinden istemek üzere bu defalýk susmaya karar verdi.
Beyiye, oðlaný rahatlatacak þekilde sýcak bir temasla markete doðru çekiþtirdi. “Dilber açýklamadý; zoraki itiraf etti. Seni yakýndan tanýmak istiyorum. Hadi, benimle gel de, biraz muhabbet edelim seninle.”
Bedir kadýnýn çekiþtirmesine ayak uydurarak marketten içeri girdi. Bir süre kadýnýn hýzlý hareketlerle sepetine yumurta, peynir, sucuk gibi kahvaltýlýklarý dolduruþunu seyretti. Kadýn, yeniden yanýna geldiðinde sepeti atar gibi oðlanýn kucaðýna tutuþturdu. “Gel, þunlarýn paralarýný ödeyeyim de, beraber Dilber’in yanýna gidip bi sürpriz yapalým ona.”
Bedir, “Ben sizi rahatsýz...” diye konuþmaya çabaladý.
Beyiye, oðlanýn lafýný aðzýna týktý. “Saçmalama be oðlum! Yakaný býrakacaðýmý mý sanýyorsun? Yürü...”
Kasiyerin yanýnda, Bedir, kasiyerin optik okuyucudan geçirdiði paketleri poþet torbaya doldururken, “Beni tanýmýþ olabilmeniz çok ilginç...” dedi.
Beyiye, “Asansör beþinci kattan gelip de içinden sen çýkýnca, þüphelenmiþtim,” diyerek, hafif eðilip oðlanýn pantolonunun paçalarýný sýyýrýp çorapsýz ayaklarýna baktý. “Sonra çoraplarýný buldum. Dilber’e, o çoraplarýn, asansör kapýsýnda karþýlaþtýðým yakýþýklý delikanlýya ait olduðunu itiraf ettirmem zor olmadý.”
Bedir, “Dilber, annem seni asansörden inerken görürse, buradan çýktýðýný anlar, o cin gibidir, demiþti de, ben hiç ihtimal vermemiþtim. Haklýymýþ...” diyerek gülümsedi.
Beyiye, “Sözünü dinlemeliydin,” diyerek onunla birlikte gülümsedi. “Sen de benim Beyiye olduðumu bildin deðil mi? Caddeden geçerken pek de dikkatle baktýn...”
Bedir, böbürlenerek, “Evet” dedi. “Ben de asansör önünde görünce anladým sizin Dilber’in annesi olduðunuzu. Asansörle beþinci katta indiðiniz de…”
Beyiye, sözünü keserek, “ben asansöre binerken çýkmýþtýn apartmandan,” dedi. Hangi katta ineceðimi görmek için geri mi döndün?”
“Evet.”
“Babasýndan telefon gelmeseydi, evde yakalanacaktýn. Neyse, býrakalým bunlarý... Okul bitince artist mi olacaksýn sen de?”
Bedir, þaþkýn, “Artist mi? Yok…” diye mýrýldandý. Dilber’in yalanýna daha fazla ortak olmak istemiyordu. “Ben fizik mühendisliði okuyordum…”
Þaþýrma sýrasý Beyiye’deydi. “Fizik mühendisliði mi?”
“Evet. ODTÜ’de…”
“Konservatuarda okumuyorsun yani?”
“Yok.”
“Neden yalan söyledi o kýz ki?”
“Geçen yýl girdim mülakata ama, kazanamadým. Bu yýl da deneyeceðim. Konservatuar sýnavlarýna hazýrlanabilmek için bir yýllýðýna dondurdum öðrenciliðimi. Dilber’den ders alýyorum sýnavlar için. Kazanabilirsem kaydolacaðým. Yoksa, mecburen kendi okuluma döneceðim.”
“Bizim kýzýn Eskiþehir’e neden dönmek istemediði anlaþýlýyor.” Marketin kapýsýndan çýktýklarýnda Beyiye kiþiliðinden kaygýlanarak oðlaný þüpheyle gözden geçirdi. Onu sýnamak için, “ODTÜ’de Fizik mühendisliði okumaktan daha mý iyi konservatuar?” diye sordu.
“Kesin olan biþi var; o da, konservatuarý kazanmak daha zor…”
Beyiye kýzgýnlýðýný göstererek, “Hadi caným sen de…” diye çýkýþtý. Önünden ardýndan geçen araç trafiðini umursamadan karþý kaldýrýma ulaþtý. Dikilip Bedir’in yanýna gelmesini bekledi. Bedir, sýkýþýk trafikte sakýna sakýna caddeden geçti geldi. Beyiye kýzgýn söylenmeyi sürdürerek apartmanýn giriþine yöneldi. “Dilber konservatuarý kazandýðý sene üniversite seçme sýnavlarýndan tutturduðu puanla açýk öðretimden baþka hiçbir yere kayýt olamýyordu. Konservatuarýn sözlü sýnavlarýný kazandý da açýkta kalmaktan kurtulmuþ oldu.”
Kadýnýn Dilber’i böyle aþaðýlamasýna bozulan Bedir, onu savunmak isteyerek, “Biliyorum. O, konservatuara ön kayýt yaptýrmasýna yetecek taban puaný kadar puan kazanmak istediði için… Yoksa çok daha yüksek puan kazanýrdý,” diyerek ona yanýldýðýný anlatmaya çalýþtý. Kadýnda sanki her þeyi itiraf ettirmeye zorlayan bir týlsým vardý da, karþýsýnda yalan söyleyemiyordun. “Yani, daha yüksek puan tutturursa konservatuara girmesini engellemenizden korktu.”
“Sen niye öyle yapmadýn? Ýkinizde anormalsiniz madem…”
“O sizin düþünceniz…”
“Herkesin kazanmak için can atýp kazanamadýðý bir okulu býrakýp konservatuar okumak isteyen biri normal biri deðildir herhalde… Deli filan mýsýn? Hoþ, deli olsaydýn, ODTÜ’yü kazanamazdýn. Zekân fazla gelmiþ demek ki… Öylelerine de deli derler!” Beyiye dýþ kapýyý açýp içeri girerken, “Ama þimdilik bu kadar sohbet yeter,” diyerek kapýyý tutup oðlanýn geçmesini bekledi.“Hadi gel içeri.”
Dilber, çay suyunun kaynadýðýný görerek kalkýp çayý demlemeye koyuldu. Kapý zili çaldýðýnda, çaydanlýðý ateþin üstüne yerleþtirerek açmaya gitti. Kapýyý açtýðýnda, karþýsýnda annesini ve Bedir’i yan yana görünce heyecanlandý. “Siz…”
Beyiye, kýzýný da þaþýrtmýþ olmanýn keyfiyle kapýyý ittirip Bedir’i içeri yönlendirdi. “Evet, biz... Ne olmuþ? Sen kaçýrýrsýn da ben bulup getiremez miyim, sanýyordun?” Dilber fal taþý gibi açýlmýþ gözlerle bakarken Beyiye kapýyý örttü. “Hadi, þapþal þapþal bakýp durma da, çayý demlediysen kahvaltý yapalým.”
Bedir, kýzýn donup kalmýþ gözlerinin önünde elini gezdirdi. Beyiye’ye, “Bu þoka girdi,” diyerek gülümsedi.
Beyiye, “Al getir þaþkýný,” diyerek mutfak kapýsýndan girdi.
Bedir, Dilber’in kolundan tutup yürüttü
Dilber, toparlanarak annesinin elindeki poþetleri aldý, “Senden korkulur annecik! Nerede yakaladýn bu þapþalý?” diyerek paketlerin ambalajlarýný açmaya baþladý.
Beyiye, neþeli, mutfaktaki masaya otururken, “çorbacýdan çýkýyordu,” dedi.
Dilber, Bedir’in alýnganlýk göstererek baktýðýný görerek, pakettekileri tabaklara boþaltmaya baþladý.”Þapþalsýn iþte! Sana merdivenlerden in dediðim halde, ben eve girince, üþenmeden geri çýkýp asansöre binmenin âlemi var mýydý?”
Bedir, “Özür dilerim! Beþ kat inmeye üþenmiþtim...” diyerek aþaðýdan almak istedi.
Beyiye, oðlaný fýrça yemekten kurtarmak istedi. “Fena mý olmuþ iþte... Bu vesileyle bizi tanýþtýrma telaþýn olmadý.”
Dilber, kahvaltý tabaklarýný masaya döþemeðe baþladý. Bedir’e: “Özür dilermiþ... Dua et annem var, yoksa saçýný baþýný yolmuþtum,” diye söylenmeyi sürdürdü.
Beyiye, Bedir’in saçlarýna baktý. “Yolunacak saç da yok...” diyerek güldü.
Dilber, annesine kýzarak, “Sen kendi kel kafalý kocana bak!” diye sataþýrken çay bardaklarýný çay ile doldurmaya baþladý.
Beyiye, ciddileþerek, gözlerini kýzýnýn yüzüne dikti. “Kendi kel kafalý kocama, kýzýnýn sevgilisini konservatuar sýnavlarýna hazýrladýðýný, Eskiþehir’e onu sýnavlara soktuktan sonra geleceðini nasýl açýklayacaðým?” Kýzýnýn Bedir’e çevirdiði kýzgýn bakýþlarýný görünce, “onu suçlamaya kalkýþma! Birlikte konservatuarda okuyoruz diyerek bana yalan söyleyen sensin,” diye çýkýþtý.
“Hakkaten korkulur senden annecik... Yalaný onunla tanýþacaðýnýzý hesaba katmadýðým için öylesine söyleyivermiþtim. Neyse… Öðrenmiþ oldun iþte her þeyi…” Kendisi de oturdu.“Hadi, baþlayýn!”
Hep birlikte kahvaltý yapmaya baþladýlar. Bedir, çorba ile doyduðu için pek bir þey yemeden, Beyiye ile karþýlýklý oturup, rahat mimiklerle sohbet etmeye baþladý. Dilber de oðlanýn yanýna oturmuþ, annesine raðmen onunla samimi temaslar kurarak hem kendisi bir þeyler yiyor, hem de oðlana zorla bir þeyler yedirmeye çalýþýyordu. Bu ortamda kahvaltýnýn bitmesini bekleyen Dilber, asýl bombasýný yeme içme bittiðinde patlatarak annesini þoke etti: “Annecik! Ben Eskiþehir’e gelmeyeceðim; çünkü biz Bedir ile evleniyoruz!”
Beyiye, kýzýnýn bir kez daha yalan söylediðine inanmak isteyerek, yalan söyleme huyu olmadýðýný öðrendiði Bedir’e sordu: “Öyle mi?”
Dilber, oðlanýn onu gene yalancý çýkartacaðýndan kaygýlanarak, “Akþam konuþmuþtuk ya hayatým… Varacaðým sana demiþtim de sen de alacaðým demiþtin hani…” diye bir þeyler geveledi.
Bu haber annesi kadar Bedir’i de þaþýrtmýþtý. Beyiye’ye, “evet, öyle efendim. Biz evlenmeyi düþünüyoruz. Tabii ki, sizler de uygun bulursanýz…” dedi.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn bireysel kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Muhittin Amca...
Hanýmeli...
Siktiriboktan…
Basgitar...
Nerede O Eski Öðretmenler…
Öpücük Tutkusu...
Alma "Nur"un Ahýný…
Çapkýným, Hovardayým…
Göz Hakký...
Babamýn Karizmasý...

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Krallarýn Kraliçesi
Balkonlu Ev...
Bizim Köyün Ayýlarý... 2.
Nil Kraliçesi.
Kur'an Ayetlerinden
Facebook Tatilcileri
Babam…
Madam...
Azap Yolu - 1
Azap Yolu - 2

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Part - Time Seviþmeler [Þiir]
Bir "Hiçbir Þey" Olmak [Þiir]
Deliler Bayramý [Þiir]
Nazlý Nazlý Karýlar... [Þiir]
Gülbahar'ým; Can Çiçeðim! [Þiir]
Ýkimiz Ýçin [Þiir]
Hayatým [Þiir]
Halepçe [Þiir]
Senden Önce, Sensiz [Þiir]
Çapkýn Kýz... [Þiir]


Kemal Yavuz Paracýkoðlu kimdir?

Okur yazar, okuduðunu anlar, yazdýðý okunur, emekli büro memurluðundan devþirerek, kendi kendine oldu yazar. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Hiç kimseden etkilenmemiþtir, kendine özgü bir yazý dili kullanýr...


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Kemal Yavuz Paracýkoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.