Yaþamak bir aðaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeþçesine... |
|
||||||||||
|
Sevgili okur, aný, öykü yazmaya niyetlendikçe, güncelde göz göre göre insaný aptal yerine koyan olaylar çýkýyor, bir süre, hiçbir þey yazamýyorum. Sonra dayanamayýp oturuyorum yazmaya. Anlatmazsam yalana ortak olacaðým duygusuna kapýlýyorum. Bu yazý da, yaþadýðýmýz bir tarihsel olayda, gözümüze baka baka söylenen bir yalaný ve nedenlerini konu alacak. Yazmazsam bu büyük yalana ortak olacaðým çünkü. Bir anýmý, bu nedenle yazmak da varmýþ yazgýmýzda. Ýki yýldýr, yazdýðým 1 Mayýs yazýlarýnda, 1980 sonrasýnýn, en yýðýnsal ve birlik umudu veren 1 Mayýs kutlamalarý olduðunu belirtmiþtim. Toplumun özgürleþmesinin, demokratikleþmesinin önünü kesen, onar yýl arayla, ülkemizdeki, ilerici/devrimci geliþmenin üzerine balyoz gibi inip emekçi hareketlerini tuz buz eden 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerinin toplum üstüne serptiði ölü topraðýnýn silkeleniþini imliyordu bu kutlamalar. Toplumdaki korku ve sindirilmiþlikten arýnmanýn ipuçlarýydý. Dünya egemenlerini arkasýna almýþ, onlarýn desteðiyle yapýlmýþ, sosyal uyanýþý on yýllarca geriye götürmüþ bu darbelerin tahribatýndan, bir çýrpýda, ömrümüzün sýnýrlarý içinde kurtulmayý düþlemek, toplumsal geliþmeleri hiç anlamamak, tarihi hiç bilmemek anlamýna gelir. Bugüne geldiðimizde… Ülke nüfusunun büyük bölümü, zamlarla, vergilerle, iþten çýkarýlmalarla, taþeronlaþtýrýlmalarla, özelleþtirilmelerle, tarýmýn yok edilmesiyle ve daha birçok yolla sürekli olarak yoksullaþtýrýlýyor. Bu durumun süregitmesi ve halkýn tepkisizleþtirilmesi için de türlü yol ve yöntemler kullanýlýyor. Kutsal inançlar alabildiðine sömürülürken, tek tipleþtirilmiþ, iktidarýn sesi haline getirilmiþ büyük medya aracýlýðýyla doðru bilgilendirilmenin önü kesiliyor. Haberler iktidarýn istediði biçimde veriliyor, gerçekler yok sayýlýyor. Yalan ya da çarpýtýlmýþ haberler yayýlýyor. TV’lerde, tartýþma programlarýnýn kanal kanal gezen güdümlü figürleri aracýlýðýyla ayrýca bir yönlendirme yöntemi titizlikle uygulanýyor. Beyin yýkayan diziler, programlar cabasý. Diðer yandan, her hak arama eylemi þiddetle bastýrýlýyor, muhalifler hapisanelere dolduruluyor. Sapla saman öyle bir karýþtýrýlýyor ki, muhalefeti olabildiðince susturabilmek adýna gerçek suçlular da gizlenmiþ oluyor. Davalar, uzun tutukluluk süreçleriyle uzatýlýyor da uzatýlýyor. Böyle bir ortamda, pek çok davanýn neredeyse organizatörü haline gelmiþ bir yayýn organý var ki evlere þenlik. Bu gazete, çýktýðý günden beri, güdümlü ve güdümleyici gazete olarak sanýrým ilerde basýn-yayýn öðrencilerine derslerde örnek gösterilecektir. Pek çok gizli belge, yasadýþý yollarla elde edilmiþ, üzerinde oynanmýþ ses ve görüntü kayýtlarý bavullar ya da bilinmedik yollarla bu gazeteye ulaþtýrýlýr. Bunlar delil olarak kullanýlarak davalar açýlýr. Mahkemelerde avukatlar, bu delilleri çürütür, gazeteye ve muhabirlerine suç duyurusunda bulunur, dikkate alýnmaz; cüppe çýkarýp duruþmalarý terk ederler, medya susar. Belleklerde kalan, yalnýzca yalan haberler olur. Örneðin, BBP Genel Baþkaný M.Yazýcýoðlu’nun helikopterinin NTV tarafýndan düþürüldüðünü haber yapar. Çünkü NTV, o günlerde bir ölçüde de olsa tarafsýz habercilik yapma özelliðini henüz korumaktadýr. Elbette haber yalan çýkar ve özür dilemek zorunda kalýrlar. Ýnternette kýsa bir gezintiyle böyle pek çok örneðe ulaþabilirsiniz. Bu yazýda benim üzerinde durmak istediðim yalan, kendimin de tanýk olduðu tarihsel bir olayla ilgili. 1 Mayýs 1977. Kanlý 1 Mayýs. Yüzbinlerce kiþinin katýldýðý, 37 kiþinin öldüðü, yüzlerce yaralý ve sakat kalan insanla anýlan 1 Mayýs. Bu yýl bizler, 1 Mayýs’ýn coþkusunu yaþarken, ertesi gün inanýlmaz bir haber okuduk. TV kanallarýnda, bu konuda tartýþma programlarýný izledik þaþkýnlýkla. “Biz” diyorum, çünkü sosyal paylaþým siteleri, günlerdir, o gün, orada olan insanlarýn isyanýyla çýnlýyor. Halil Berktay adlý sayýn tarihçi, 1 Mayýs katliamýnýn, sol içi þiddetten kaynaklandýðýný öne sürüyor. Solcular, kendi kendini vurmuþ yani… Silahlý mücadeleyi reddetmiþ bir örgüt olan Ýlerici Gençler, 20.000 silahla alana girmiþler. Onca polis de cephanelik taþýyan bu insanlarý aramalardan geçirip alana sokmuþ, sonra da herhalde birbirlerini öldürmesinler diye, panzerlerle ezmiþ. Oradaki binlerce insanýn duyduðu makineli tüfek sesleri, o zamanki adýyla Ýntercontinental (Þimdi Etap Marmara) otelinde önceden tutulan odalar, odalardaki kurþun delikleri, oralarda kalanlarýn kimliklerinin asla saptanamamýþ olmasý, hemencecik oteli nasýl ter ettikleri, Sular Ýdaresi’nin üstündeki maskeli, tüfekli adamlar… Ýnsanlarý ezip geçen panzerler… Dava dosyalarýna giren diðer deliller ve gizlenen deliller, raporlar… Hâlâ yaþayan on binlerce görgü tanýðý… Hepsi yalanmýþ meðer, Berktay’a, ona destek veren Ahmet Altan’a ve gazetesine göre… Benim yerimde olsanýz, gün orada bulunan biri olarak, yaþadýðýnýza mý inanýrsýnýz, 35 yýl sonra bir tarihçinin anlattýklarýna mý? Bu tarihçinin tarihle ilgili diðer tezlerine nasýl güvenebilirsiniz? Evet, ben de oradaydým. Ülkemin demokratikleþmesi için, savaþsýz ve sömürüsüz bir dünyayý gerçekleþtirmenin olanaklý olduðuna inandýðým için… Her gün sokaklarda süren kardeþ kavgasýnýn bitirilmesi için… Özgürlük, adalet, eþitlik ve yaþanasý bir dünya için… Ýlerici Kadýnlar Derneði’nin yöneticisi ve öðretmen hareketinin bir aktivisti olarak oradaydým. Gidiþimizin organize edilmesi ve mitingin güzel geçmesi için sorumluluklarým vardý. Çocuklarýmý anneme býrakýp gittim. Dünyanýn bütün aç, eðitimsiz çocuklarý benim çocuklarýmdý, benim çocuklarým da onlardý çünkü. Kadýn ve çocuklardan oluþan kortejimizi hemen kürsünün önüne yerleþtirmiþlerdi. Yiðit iþçi önderi, Disk Genel Baþkaný Kemal Türkler kürsüdeydi, konuþuyordu. Konuþmasý, sloganlarla, alkýþlarla kesiliyor, o tekrar konuþuyordu. Ortalýk birden karýþtý. Önce ne olduðunu anlamadýk. O insan seli dalgalandý, dalgalandý. Sloganlar devam ediyordu bir yandan. Bir ara kürsüde, Sýtký Coþkun’un görevlilere çaðrýsýný duydum. Biz de dalgalandýk ve içgüdüsel biçimde hemen çocuklarý korumaya almaya çalýþtýk. “Otelden atýlýyor, sular idaresinden” seslerini, “ Ne atýlýyor?” diye soruþumu, “Kurþun, kurþun!...” seslerini anýmsýyorum. Sular idaresine kaçamak bakýþýmý, o koyu renk, maskeli adamlarý ve hemen çocuklara, sorumlu olduðum gruba yöneliþimi anýmsýyorum. Patlama sesini anýmsýyorum. Sonradan polisin attýðý ses bombasý olduðunu öðrendik. O anda, biz görevli kadýnlar ve mitingin güvenliðinden sorumlu erkek arkadaþlar, önce çocuklarý ve yaþlýlarýmýzý gözeterek alandan uzaklaþtýrmaya çalýþtýk. Otobüslerimize daðýlmadan ulaþmak zorundaydýk. Gezi Parkýndan Elmadað yönüne doðru yöneldik. Bu arada pankart kamyonlarýndan ulaþabildiðimize, analarý ve çocuklarý doldurmaya çalýþtýk. Þimdi otobüslerimize nasýl ulaþtýðýmýzý anýmsamýyorum. Katliamýn nasýl gerçekleþtiðini, basýndan ve alanýn dýþ taraflarýnda bulunan arkadaþlardan sonradan öðrendik. Arkadaþýnýn, çocuðunun yanýnda düþüp ölenleri… Otopsi yapýlmayan bedenleri… Davayý izleyen avukatlar, deliller konusunda çok daha ayrýntýlý bilgiye sahiptir. TV’ler onlarýn bilgisine neden baþvurmuyor acaba? Ayrýntýya girmeyeceðim. “Dava yeniden açýlýrsa, binlerce canlý tanýk bulunur” da demeyeceðim. Çünkü açýlan ve açýlacak olan davalarda adaletin gerçekleþeceðine iliþkin en ufak bir umut taþýmýyorum bugün. Asýl üzerinde durmak istediðim konu; yýllardýr, planlý bir katliam olarak üzerinde hemfikir olunan bir olayýn, otuz beþ yýl sonra, neden bu tarihçi ve onun yazdýðý gazete tarafýndan gündeme getirildiði. Gerçi o yýllarda, o sayýn tarihçinin, sol içi kavgayý nasýl kýzýþtýrýp körüklediðini yaþayanlar bilir ama konu o da deðil þimdi. Evet, neden þimdi?... Ve neden yine ayný yayýn organý tarafýndan? 12 Mart 1971 faþizmi, kapitalizmin bugünkü globalleþme evresine geçiþinin ilk aþamasýna karþýlýk gelir. Ülkemizin her alanda daha çok dýþa baðlanmasýnýn önünü açmak için toplumsal uyanýþýn önünü kesmek gerekiyordu. Ancak, 1960 sonrasý geliþen demokratikleþmeyi, dinamikleri tam olarak öldürmeyi baþaramadý. 1973’ten itibaren tekrar toparlanma, iþçi ve emekçi kesimlerin, sendikal ve politik alanda yeniden örgütlenme dönemi baþladý, ivme kazandý. Ayný zamanda, dünya kapitalizmi, sosyalist ülkelerin varlýðý ve kendi dinamikleri açýsýndan sýkýþýyor, kendine baðýmlý ülkeleri hem sömürüyü arttýrmak hem de politik olarak daha fazla baðýmlý hale getirmek için uðraþýyordu. Dünyada ve bu coðrafyada, daha fazla üsse, daha fazla egemenliðe gereksinimi vardý. Emperyalizm karþýtý örgütlenmeler her geçen gün daha tehlikeliydi onun için. Ýþte 1977 1 Mayýs katliamý, bu uyanýþýn önünü kesmeye, toplumu korkutup sindirmeye doðru atýlmýþ ilk büyük adýmdýr. Sað-sol çatýþmalarýný ya da sol içi bölünmeleri bu geniþ tabloyu göz ardý ederek deðerlendiremeyiz. Sonradan gelen olaylar… Çorum, Kahramanmaraþ katliamlarý, bir milyon kiþinin katýlýmýyla cenazesi kaldýrýlan Kemal Türkler cinayeti, aydýnlarýn katli… Hepsi, dünya kapitalizminin ve ülkedeki baðlaþýklarýnýn ihtiyacý doðrultusunda , ülkeyi 12 eylül faþizmine ve ekonomik olarak da 24 Ocak kararlarýnýn uygulanmasýna taþýdý. Suskun, korkak, “vur kafasýna al lokmasýný” bir toplum… Sonrasý ise ülkenin varýnýn yoðunun özelleþtirilmesi, satýlýp savýlmasý, rant, vurgun talan… Satýp savanlarýn sürekli zenginleþmesi biçiminde sürdü gitti, gidiyor. Yoksul iyice yoksullaþtýrýlýrken, orta katmanlar ufalanýyor. 12 Eylül döneminden çýkýþta, çok kýsa sürelerle iktidarda kalmýþ hükümetlerin art arda ülkeyi nasýl yönetemez hale geldiðini anýmsayalým. Çünkü, tümü, halktaki güven duygusunu tüketmiþlerdi. Bu halkýn karþýsýnda denenmemiþ tek seçenek olarak, dinsel ideolojiyle karþýsýna çýkan, mazlumu oynayan, 28 Þubat provakosyonu ile, iyice mazlum ve mahsunlaþtýrýlmýþ görülen tek politik güç kalmýþtý denemediði. “Deneyelim” bari dediler. Eh, dini bütün, namazýnda niyazýnda insanlar iktidara talip oluyordu. Yiðidi öldürelim hakkýný yemeyelim. Onlar da baþlangýçta, her nabza göre þerbet vermekte cömert davrandýlar. Sadaka isteyene sadaka, etnik kimlik isteyene kimlik, demokrasi isteyene en ilerisinden… Hastaneden þikâyeti olana tüm hastane kapýlarý ardýna kadar açýk. Din iman desen gani… Bu arada on yýl içinde, kimilerinde, birdenbire öyle emekle falan olmayacak, olaðanüstü bir “Yürü ya kulum” durumlarý da oldu ama o kadar kusur kadý kýzýnda da olur. Hiç olmazsa besmeleyle falan yürüyordu bu kullar… Gel gelelim, artýk þapkanýn düþüp kelin görünme zamaný geldi. Hastanelere, eczanelere her gidiþte daha çok para çýkýyor vatandaþýn cebinden. Her ne kadar açýklanan enflasyon rakamlarýyla uyuþmasa da yaþamak için cepteki para, alýnan sadaka her gün daha yetmez hale geliyor. Ýþte sevgili okur, coplara, biber gazlarýna karþýn; yürüyüþlere, iþçi eylemlerine, protesto gösterilerine, 1 Mayýs’a katýlýmlarýn artýþý, her yol ve yöntemle sindirilmeye çalýþýlan toplumun otuz yýllýk uykudan uyanýþýný, artýk bu numaralarý yutmamaya baþladýðýný imliyor. Bugün, solun bütün güçsüzlüðüne ve geçmiþten getirdiði hastalýklara raðmen, aklý baþýnda bütün solcularýn dileði ve çabasý birlikten yanadýr. Geçmiþten ders çýkartanlar, saðda ve solda azýmsanmayacak sayýdadýr. Ama seslerini duyururmalarýnýn önüne büyük enegeller konmaktadýr. Süren bazý zaaflarýna raðmen, bugün gerçek muhalif, çeþitli renkleriyle soldur. En gözüpek, en özverili kesim tüm dünyada ve ülkemizde hâlâ soldur. Son iki yýldýr, 1 Mayýs kutlamalarýndaki barýþçý, dost, kardeþçe hava umut vermektedir. Solun birleþmesinin, büyümesinin önüne geçmek gerekir. Neden?... Sömürünün, talanýn ve savaþýn sürmesi için. Þimdi bize, ABD’den Yale diplomasý almýþ, (çubuk bile çakmýþ) piyonlar aracýlýðýyla þu söyleniyor: Siz misiniz uyanan? Ayaðýnýzý denk alýn. Geçmiþteki kanlý olaylarda devletimiz ve onu destekleyen dýþ güçler masumdur. Bütün suç, solcularýndýr. Onlara güvenmeyin. Berktay’ýn attýðý taþla baþka kaç kuþ vurulabilir? “Yetmez ama evet/ Boykot/ Hayýr” üçlemesiyle de bölünmüþ olan solda, özellikle o dönemi bilmeyen gençler arasýnda, bir de “Berktay haklý-haksýz/ doðru-yanlýþ” tartýþmasý yaratarak yeni bölünmelere neden olmak. Bir kuþ daha… Bir yandan, 12 Eylül yargýlanmasýnýn iyice sulandýrýlmasýyla ve 1977 katliamýný dava konusu yapýp çok adil, tarafsýz mahkemeler aracýlýðýyla dünün ve bugünün devletini aklamak, allem edip kalem edip uyutulmuþ yýðýnlarýn gözünde zayýf da olsa tek muhalif seçenek olan solu küçük düþürmek. Taraf yazarlarýndan, TKP eski Genel sekreteri Nabi Yaðcý’nýn, Berktay’a karþý çýkarak gazetesinden ayrýlmasýný da bu fotoðraf içinde deðerlendirmek zorundayýz. Partisini daðýtmaktaki hünerinin son kalýntýlarýný da sanýrým, iyi polisi oynayarak bu çýkýþýyla göstermekte. Yoksa, þaibeli geliriyle, yalan ve provakasyonlarýyla, deþifre olmuþ kadrolarýyla yýllardýr iyice belirginleþmiþ bir yayýn organýnda, deneyime sahip sol bir figür, bügüne deðin neden görev ifa etmiþ olabilir ki? Artýk, bu ülkede, gerçekten hýzlý bir uyanýþýn zamaný geldi. Ülkemizi ve bizleri uþak yerine koyan, birbirimize kýrdýran, sömüren tüm güçlere karþý en geniþ birliktelikleri oluþturma zamaný. Amaçlarýna ulaþmak için gütmelerine, uyutmalarýna, bölmelerine karþý birleþme zamaný. Bu düzene “Hayýr” diyen tüm güçlerin, çözüm yollarý farklýlýklar gösterse bile düþmanlaþmadan, birbirine saygýlý bir tartýþma kültürü geliþtirmelerinin yolunu bulmalarý, saflarý birletirmeleri zamaný. Gelecek umut veriyor. Eðer biz becerebilirsek… 08.05.2011 Vildan Sevil
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Vildan Sevil, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |