Matematiðe, yalnýzca yaratýcý bir sanat olduðu sürece ilgi duyarým. -Godfrey Hardy |
|
||||||||||
|
Ders çalýþman imkansýzdý, gözlerin okusa da aklýnda hiçbir þey kalmýyordu, ellerin yazsa da yazdýklarýnýn hiçbir anlamý yoktu. Odanýn ýþýðýný kapatýp yatýp uyumayý denedin. Olmadý olmadý... Saatler sonra dalar gibi oldun, ama birazdan sýçrayarak yatakta doðruldun; çünkü kendini lav püskürten bir yanardaðýn kraterine düþerken görmüþtün. Saatlerce uyanýk kaldýn ve sonunda uyudun, ama sabah oluncaya kadar üç kere kâbus görerek uyandýn. Birinde fil büyüklüðünde bir canavar seni kovalýyordu, diðerinde çamurlu pis bir suyun içinde boðulmak üzereydin ve en sonuncuda da Hüseyin Usta senin üzerine bir bidon benzin döküp ateþe veriyordu. Okula gittin. Girdiðin sýnavlarýn ikisi de kötü geçti. Ýyi geçseydi, bu bir mucize olurdu. Çalýþmadan, uykusuz ve darmadaðýn olmuþ psikolojik bir benlikle baþka türlüsü olamazdý. Okulda iken, olanlarý annene söyleyip söylememe konusunu düþündün. Defalarca söylemeye karar verip defalarca da bundan vazgeçtin. Nihai kararýn: Söylememek... Sonraki günlerde de bu adam her fýrsatta seni taciz etti. Zordaydýn ve þartlar giderek daha da zorlaþýyordu. Kendine yakýn bulduðun bir arkadaþýn vardý: Aynur. Ona açýldýn. Her þeyi anlattýn. Sen anlattýkça Aynur'un yüzü þekilden þekle giriyor; hayret, tiksinti ve korku tüm çehresini sarýyordu. Daha sonra da sinirden gülme krizine tutuluyordu... Gülmesi bitince: -Güldüðüm için beni yanlýþ anlama. Seni dinlerken sinirlerim bozuldu. Benim sana tavsiyem, o adamýn yaptýklarýný annene mutlaka söyle. Öyle ya, belki hatta belki de deðil mutlaka annen, bir çözüm bulur, dedi. Arkadaþýnýn tavsiyesi üzerine olanlarý annene anlattýn. Seni can kulaðý ile deðil, lütfen dinledi ve dedi ki: -Eskiden bizi gözetlerdin, þimdi buna bir de iftira ekledin. Ayýp ayýp! O adama çamur atma! Nankörlük yapma! O adam seni doyuruyor, giydiriyor, barýndýrýyor, okutuyor; buna karþýlýk sen ne yapýyorsun? Ýftira atýyorsun! Ben o adamla çok mutluyum, sen bunu hazmedemiyorsun. Yani kýsacasý bizim mutluluðumuzu kýskanýyorsun. Bu sözleri duyunca annene artýk tek bir kelime bile söylememeye karar verdin. Ne desen faydasýzdý, boþunaydý. Nasýl olsa o, seni suçlamaya devam edecekti. Soluk yüzün kýzardý, baþýn öne eðildi ve adeta kaçarak annenden uzaklaþtýn. Sonraki günlerde de tacizler artarak devam etti. Annen senin anlattýklarýný ona söylemiþ olmalý ki iþi iyice azýttý. Sanki sana, “ben güçlüyüm, her istediðimi yaparým.” mesajýný vermek istiyor gibi geldi. Bu evdeki yaþam alanýnýn giderek daraldýðýný fark ediyordun. Daha ne kadar dayanabilecektin? Ýsyan etmek istiyordun; yüreðin soðuyor, duygularýn çürüyüp kokuþuyordu. Deðirmen taþýnda öðütülmüþ, küçücük parçalara bölünmüþtün; üstelik her parçan acý içinde kývranýyordu. Bir çýkýþ aramaya çalýþtýn. Mutlaka iyi ya da kötü, huzura ya da felakete giden bir çýkýþ bir kurtuluþ yolu vardýr; yeter ki bu yaþananlar sonlansýndý. Bu insanlar yani annen ve o adam senin hayatýný çirkinleþtiriyorlar, mahvediyorlar; onlarý hayatýndan çýkaramazsan, sonunda sen de onlara benzeyecektin yani çirkinleþecektin. Bunu biliyordun da onlarý hayatýndan nasýl çýkaracaðýný bilemiyordun. Evet, ama nasýl nasýl? Birkaç gün sonra bu sorunun cevabý verilmiþ oldu. O gece yemekte içki vardý. Annen ve Hüseyin Usta, hem yiyor hem de kadeh tokuþturuyorlardý. Sen ödevlerin olduðunu söyleyip karnýný doyurduktan sonra sofradan kalkmak istediðinde ertesi günün Cumartesi olduðunu hatýrlatýp oturman için ýsrar ettiler. Annen o gece ne yapýp edip seni o adamýn yanýna oturtmuþtu. Hatta bir ara sana içki teklifinde bile bulundu. Ne oluyordu, neler olacaktý? Kafanýn içinde bunlara benzer sorular dolaþýp duruyordu. Annen seni bu adama peþkeþ çekmek istemiþ olabilir miydi? O gece annen çok içti, içtikçe sana yönelik bakýþlarý bir acayip oldu. Seni kýzý olarak deðil de, hiç sevmediði kayýnvalidesi olarak görmüþ olabilir miydi? Babaannenin adýný taþýmýþ olman onda bu çaðrýþýmý yaptýrmýþ olmasýn! Öyleydi. Evet, öyle olduðundan emindin ve sen, þimdi o adamla beraber annenden de tiksinti duymaya baþlamýþtýn. Gecenin ilerleyen bir saatinde annen masada sýzdý kaldý. Hüseyin Usta onu uyandýrýp yatak odasýna götürdü. Sen de bu fýrsattan istifade edip odana gittin ve kapýný kilitledin. Ya o adam gelirse, kapýyý kýrarsa ne yaparým diye korkuyordun. Nitekim az sonra bir el kapýnýn koluna asýldý, kilitli olduðunu anlayýnca kapýya vurdu. Bir þeyler de söylüyordu dili dolaþarak... Birkaç kere daha kapýya vurduktan sonra küfür ederek oradan ayrýldý. Yaklaþýk iki saat içeriden gelen tabak, bardak, çatal, kaþýk ve öksürük seslerini duydun. Sesler kesilince, Hüseyin Usta'nýn da yatmaya gittiðini anladýn. Hatta kapýdan çýkýp, gidip gitmediðine bakmak istedin bir ara, fakat sonra vaz geçtin. Pencerenin yanýna oturup perdeyi araladýn, az da olsa gökyüzü görülebiliyordu. Karanlýk kubbede yýldýzlar vardý fakat ay yoktu. Camý açtýn, dýþarýdan gelen sesleri dinledin. Hayret gelen ses deðil sessizlikti. Bu sessizlik seni sakinleþtirdi. (Devam edecek...)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |