..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Çok söz hamal yüküdür." -Yunus Emre
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > 7nci Sanat (Sinema) > Barýþ Saydam




11 Mayýs 2008
Jean Vigo ve Filmleri  
Barýþ Saydam
Jean Vigo; anlatacak derdi ve özgün söylemi olanlara vermiþ olduðu ilham ve despot yönetimleri sürekli yererek, özgürlüðe ve insanlýða olan inancý ile bugün sinemanýn ölümsüz yüzleri arasýna çoktan girdi.


:DDJC:
Jean Vigo (1905-1934)

Filmografisi

1 – A Propos de Nice (1930) / 25 Dakika
2 – Taris, Champion de Natation (1931) / 10 Dakika
3 – Zero for Conduct (1933) / 41 Dakika
4 – L’Atalante (1934) / 89 Dakika


Buraya bakýn, burada, bu kara mermerin altýnda
Bir teneffüs daha yaþasaydý,
Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
Devlet dersinde öldürülmüþtür.

Devletin ve tabiatýn ortak ve yanlýþ sorusu þuydu:
- Maveraünnehir nereye dökülür?
En arka sýrada bir parmaðýn tek ve doðru karþýlýðý:
- Solgun bir halk çocuklarý ayaklanmasýnýn kalbinedir.
(Ece Ayhan / Meçhul Öðrenci Anýtý)



1.Dünya Savaþý sonrasýnda, Fransa galip devletler arasýnda yer alsa da, savaþta en çok zayiata uðrayan devletlerinde baþýnda geliyordu. Savaþ bütün Avrupa’yý bir yýkýmý sürüklemiþ, insanlar açlýk ve sefalet içinde karmaþýk bir toplumun ortasýnda kaderleriyle baþ baþa býrakýlmýþtý. Sessiz sinemanýn yeni yeni filizlendiði ve sinemanýn etkinliðinin yavaþ yavaþ hissedildiði böylesi zor bir dönemde, içinde yaþadýklarý toplumu ve insanlarýn karmaþýk ruh hallerini göstermek isteyen sanatçýlarda, birçok yeni akýmýn oluþmasýný saðladý. Savaþta en çok yýkýma uðrayan ülke olan Almanya’da, savaþ sonrasýnda Alman halkýnýn duygularýný dýþavuran Alman Ekspresyonist Sinemasý, Fransa’da Ýspanyol Luis Bunuel’in önderliðinde, baþta burjuva olmak üzere, tüm kalýplara ve kurumlara bir baþkaldýrý niteliðinde oluþan Sürrealist Sinema böyle bir dönemde ortaya çýktý. Bu akýmlardan sonra, iki dünya savaþý arasýnda çýkan, bir anlamda da 2.Dünya Savaþý’na giden dönemdeki insanlarýn ruh hallerini dýþavuran, sesli sinemanýn imkanlarýndan yararlanarak daha duyarlý ve bütünsel bir bakýþ açýsýyla hem dönemini hem de dönemin insanlýk hallerini resmeden Þiirsel Gerçekçilik akýmý doðdu. Bu akýmdan önce de sinemada ismini duyuran Julien Duvivier ve Marcel L’Herbier ile birlikte, bunlara yeni katýlan Marcel Carne ve Jean Vigo ile birlikte nitelikli örnekler vermeye baþlayan akým, kendinden önceki melodram ve komedi öðelerini merkezine almasa da, bunlardan yararlanan, gerçekliðin etkisini sürekli hissettirmesine raðmen þiirsel bir ahenkte yakalamayý baþaran birbirinden önemli örnekler vermeyi baþardý.

Bu dönemde sinema, yeni yeni ilgi duyulan bir alan olduðu için, içindekileri ortaya dökme, paylaþma ve bunlarý bir sanat biçimi haline getirmenin baþlýca odak noktasý haline geldi. Bu yüzden edebiyatçýlarýn, ressamlarýn ve aydýnlarýn sinema sanatýna eðildiðini görmek mümkün. Farklý disiplinlerden önemli ve baþarýlý isimlerin giriþleriyle kýsa sürede önemli bir atýlým yapan sinema, Jean Vigo içinde kendini anlatmada baþvurduðu bir araçtý. O yýllarda sinema okullarý olmadýðý ve sinema sanatý geniþ kitlelere yayýlmadýðý için, sinemaya ilk olarak fotoðrafçýlýkla baþlayarak, kendi gördüðü Fransa’yý ve Fransýzlarý resmetmeye koyuldu. Bu faaliyetini, tedavi olmak için gittiði Nice þehri üzerine çektiði, ilk kýsa filmi Nice Hakkýnda ile bir adým öteye geçirerek, sinemaya da ilk adýmýný atmýþ oldu.

Vigo yaþadýðý kenti, panaromik çekimlerle yan yana dizilmiþ yapýlarýn ve onlarýn sahille kesiþtiði kýyý kordonunu peliküle aktarýr. Nice þehrine yukarýdan bakýþla, þehrin kara ve deniz arasýndaki þiirsel uyumunu gösterdikten sonra, kamerasýný þehre ve þehirde yaþayan insanlara yöneltir. Tarihi yapýlar, zengin insanlar, sýradan þehir yaþantýsý, kentteki karnavalýn yarattýðý cümbüþ, kapitalizmin etkileri, yaralanmýþ çocuklar, sefalet içindeki insanlar, tutkunun tezahürü þeklinde kendini gösteren erotizm ve insanlarý maskelerinden arýndýran, onlarý olduðu gibi resmeden çýplak bedenler… Bütün bunlarý Jean Vigo kamerasýna alýrken, bu ilk kýsa metrajýnda babasýnýn da etkileri hissedilir. Özellikle þehrin devinimini ve insanlarýn coþkusunu yansýtýrken, bunlarýn arka planýnda kalan sefil ve yaralý insanlara bakýþý, kapitalizme ve savaþ karþýtlýðýna yapýlan vurgular hep babasýndan aldýðý mirasýn etkileridir. Kendine ait bir armoniye sahip olan, zýtlýklardan yarattýðý uyumlu ve gerçekçi görüntüler ile baþ döndürücü derece de güzel kýsa filmden sonra, Jean Vigo sipariþ bir projeyle Fransýz Dünya Þampiyonu yüzücü Jean Taris’in yüzüþ tekniðini anlattýðý on dakikalýk belgesel çalýþmasý Taris, Suyun Kralý’ný çeker. Bu belgeselin Vigo’ya etkisi, su altýnda yaptýðý çekimlerde kazandýðý deneyimler olur. Burada kazandýðý deneyimleri son filmi L’Atalante’deki bazý sahnelerde de gözlemlemek mümkün.

Savaþ ilan edildi. Kahrolsun öðretmenler! Yaþasýn devrim!
Özgürlük ya da ölüm!
Bayraðýmýz yükselmeli.
Yarýn saðlam duracaðýz.
Çürümüþ eski kitaplar, konserve kutularý ve pis kokulu botlarla savaþacaðýz.
(Zero for Conduct)


Ýki kýsadan sonra Vigo, ilk uzun metrajý Zero for Conduct’ý (Hal ve Gidiþ Sýfýr) çeker. Baskýcý öðretim kurumlarýnýn, yetimhanede kalan çocuklarý zaptetmek için uyguladýðý yöntemlerle birlikte, genel olarak hem hükümetin hem de toplumdaki bütün baskýcý kurumlarýn eleþtirildiði, ayný zamanda içinde barýndýrdýðý söylemlerle anarþist yaný da bulunan bu film, Jean Vigo’nun içinde bulunduðu topluma karþý ilk büyük tepkisidir. Çocuklara Hal ve Gidiþattan dolayý sýfýr veren kalýplaþmýþ deðer yargýlarý, aslýnda bizzat kendileri Hal ve Gidiþattan sýnýfta kalýr.

Nietzsche’nin dediði gibi, “Eðer sizi kimse dinlemiyorsa, baðýrmak en doðal þeydir!" sözüne uygun bir biçimde, Vigo da ilk çýkýþ filmiyle adeta haykýrýr. Onun bu sesini duyan hükümet, filmi sansürlemekte gecikmez. Film, yukarýda da verdiðim, çocuklarýn kendilerini idare eden zorba yöneticilere karþý hazýrladýðý manifesto ve hemen akabinde çatýya çýkarak hükümet görevlisi gibi giyinmiþ otoriter büyüklere fýrlattýklarý kiremitler ile bir anda sansür kurumunun odak noktasý haline gelir. Ahlaki deðerlerin, yerleþik toplumsal kalýplar ve sýnýflar tarafýndan, çocuklara karþý kullanýlacak birer cezai yöntem olamayacaðýný vurgulayan Vigo, filmde otoriteyi temsil eden karakterleri sürekli gülünç durumlara düþürerek aslýnda, bütün bu sistemin ne kadar gülünç olduðunu da gözler önüne sermektedir.

Sansürle baþý aðrýyan Jean Vigo, bu filmin aldýðý kötü tepkilere karþý L’Atalante’yi çeker. Yine çekirdek kadrosuyla çalýþan yönetmen, bu sefer sýradan ve basit bir hikaye anlatýr. Son filmi olan L’Atalante’de, filme ismini de veren gemide yolculuk yapan bir grup insanýn yaþadýklarý yansýtýlýrken, içinde hem melodram öðeleri hem de mizah yaygýn biçimde kullanýlýr. Paris þehrinde geçen sahnelerde, Paris’in þaþaasýnýn dýþýnda, þehrin arka sokaklarýnda sefalet içindeki yaþamý da ekrana yansýtýrken, finaliyle de Marcel Carne’nin hüzünlü ve þiirsel finallerini hatýrlatýr, L’Atalante. Bir taraf birbirini bulmanýn verdiði sevinçle mutlu olurken, diðer taraf umutsuzluk içinde sonunu hazýrlamýþtýr. Karanlýkta yapýlan çekimler, dalgalarýn üzerine vuran ýþýklarýn oluþturduðu olaðanüstü görüntüler, gerçeküstü öðelerin yerli yerinde kullanýlýþý, müzikler ve oyunculuklarla tamamlanan film, Vigo’nun eleþtirel tavrýyla da bütünleþince önemini daha da arttýrýr.

1.Dünya Savaþý ile birlikte, insanlýk için hümanizm ve Rönesans’ýn temelinde yükselen, yavaþ yavaþ sanayileþen ama yine de bu deðerlere bir yönüyle de sahip çýkan bir bilinç yerle bir edildi. Bu savaþtan sonra hýzla bir sanayileþme ve modernleþme dönemine giren insanoðlunun içine düþtüðü maddi ve manevi zorluklarý, ikilemleri, deðiþen gündelik hayatýn ölçütlerini de yansýtan Þiirsel Gerçekçilik akýmýný, bana kalýrsa en büyük gücünü de, bu deðiþen gerçekliði herkesten önce kavramasýna ve yansýtmasýna borçlu. Marcel Carne ile birlikte Jean Vigo’da, filmlerinde sinemanýn çok ötesine geçerek, bugün bile izlediðimizde her karesiyle insaný çarpan, gerçekleri eleþtirel bir bakýþ açýsýyla anlatmalarýna raðmen, zaman ve mekaný çoktan aþmýþ, bilinen anlamýyla gerçekliði, düþünsel anlamda yeniden üretmeyi baþarmýþ filmler yönetmiþlerdir. Filmlerindeki mekanlara yaklaþýmlarý, aralara serpiþtirdikleri gerçeküstü öðeler, komedi ve romantizmin dengeli birlikteliði, karanlýkla aydýnlýðýn uyumu, kendi coþkularýný, insanlarýn ve çocuklarýn yüzlerinde buluþlarý ve filmlerine yansýttýklarý inanýlmaz enerji ve ruhani etkiyle, ismini kendileri vermese de, yarattýklarý akýmý az ama öz bir þekilde duyurmayý baþarmýþlardýr.

Jean Vigo’nun sinemasý çok kiþiseldir. En azýndan çýkýþ noktasý öyledir. 12 yaþýnda hapishanede ölen (belki de öldürülen) anarþist bir babanýn çocuðudur. Küçük yaþýnda baþýna gelen bu trajedinin etkisini tüm hayatýnda hisseden Vigo’nun, içinde yaþadýðý kurallarla ve kalýplarla dolu bu toplumla daha küçük yaþýnda tanýþtýðýný göz önüne alýrsak, onun filmlerindeki anarþist ve baþkaldýran, hatta Hal ve Gidiþ Sýfýr’daki manifesto ile kendini gösteren bu asi tavrýný daha net anlayabiliriz. Vigo’nun sinemasý, bu ders verici ve zorlayýcý, çocuklarýn kimliklerini þiddetle þekillendirmeye çalýþan, halktan kopuk yaþayan insanlara yönelik bir baþkaldýrý niteliðindedir. 1.Dünya Savaþý’ndan sonra artarak devam eden bu anlayýþa karþý, Vigo safýný çocuklardan ve özgürlüklerden yana tutar. Onun þiirsellikten beslenmesinin baþlýca nedeni de, þiirin özgürleþtirici söylemidir. Bu özgürleþtirici söylemi, ünlü Sovyet sinemacý ve kuramcý Dziga Vertov’un kardeþi olan, görüntü yönetmeni Boris Kaufman’ýn görüntü ve sesin inanýlmaz uyumunu yakaladýðý kareleri ile filmlerinde dýþavurmayý beceren Vigo, bu sayede ismini koymasa da filmlerinde hem gerçekliði anlatýr hem de görsel-iþitsel ve düþünsel anlamda bir þiirsellik yakalar. Onun sinemasýný özetleyen en güzel sözcükler, duruluk ve dengedir. Hem toplumsal karmaþýklýðý ve mekansal yeniden üretimi damýtarak sunar, hem de bu sunumunda melodramýn abartýsýndan kaçýnarak, insani coþkulara yer verir. Týpký Hal ve Gidiþ Sýfýr’ýn unutulmaz final sahnesi gibi… Sinemasýný bu sade ve dengeli yapý üzerine kuran Vigo için, kullandýðý mekanlarda filmlerinde birer oyuncu kadar önemlidir. Hal ve Gidiþ Sýfýr’ýn yetimhanesi, Atalante filmindeki Atalante gemisi, Nice Hakkýnda belgeselindeki Nice þehri gibi mekanlar, hep filmlerine nüfuz eden, iþlevsellik kazanan unsurlardýr. Özellikle Nice Hakkýnda isimli kýsa filminde, filmin baþrol oyuncusu baþlý baþýna bir þehirdir. Jean Vigo sadece bu þehri tanýmada ve perdede sunmada bir göz rolündedir. L’Atalante’deki daracýk mekanlar, sürekli etrafta dolanan kediler, müzik aletlerinden çalan melodilerde baþroldeki kahramanlarý kadar filme etki yapan öðelerdir. Araç ve amaç birlikteliðini çok iyi sezinleyen, “Vigo’nun Çetesi” olarak da anýlan bir grup sinemacýnýn hayata bütünsel ve coþku dolu bakýþlarýný, bu filmlerin her karesinde gözlemlemek olanaklýdýr. Genç ve fikirleri olan, düþündüklerini de sinemayla açýklamaya çalýþan bu insanlarýn, sürekli deðiþen ruh halleri de filmlerin çeþitli sahnelerinde kendini belli eder. Aniden kavuþan sevgililer, birden bire baþlayan dans sahneleri, süreksiz gerçeküstü görüntülerin insana verdiði þaþkýnlýk hali, gece denizde dalgalar üzerine yansýyan ayýn oluþturduðu romantik görüntüler… Bütün bunlar, bu sinemanýn baþlangýçta hedefi evrensel olmasa da, nasýl kiþiselden baþlayarak evrensele doðru yol aldýðýný belgelemektedirler. Jean Vigo’nun 101.yýlýnýn anýsýna Fransýz Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinlikler için hazýrlanan kartpostal ve afiþte buna uygun bir þekilde Vigo’nun evrenselliðini simgeliyor. Týpký onun slow-motion çekimlerle ölümsüzleþtirdiði görüntüleri gibi, Vigo’nun kayan yýldýzý da yavaþ yavaþ üzerimizden akarak gözlerimizdeki baðý çözüyor. Eleþtiriyi gerçeklikten ayýrmadan, gerçekliði de þiirsellikle birleþtirerek ekrana yansýtmayý baþaran Jean Vigo, beþ yýllýk sinema kariyerinde belki çok verimli olamadý. Ama vizyon sahibi ve duyarlý bir insanýn sesini duyurmasý için, çekmiþ olduðu ikisi kýsa toplam dört filmde yetti de arttý bile. Anlatacak derdi ve özgün söylemi olanlara vermiþ olduðu ilham ve despot yönetimleri sürekli yererek, özgürlüðe ve insanlýða olan inancý ile, bugün sinemanýn ölümsüz yüzleri arasýna çoktan girdi bile, Jean Vigo. Yazýyý, Türkiye’de onu en iyi anlayanlarýn baþýnda gelen Ece Ayhan’ýn birkaç dizesiyle bitirmekte fayda var.

Hayattan ders veriyor diye öðretmenleri kýzdýran
Tuzu bir bulmuþ çocuklarý saklamadan güldüren dünyaya
Su kaçýrmaz bir eþeðin sesine açýktýr penceresi
Bir sýnýfýn, batý son dersinde, kuþluk vakti

Meþeler yapraklanýnca bir tuhaf olurlar iþte
Koparýlmýþ kürt çiçekleri, hatýrlayarak amcalarýný
Azýnlýkta olduklarý bir okulda bile, sorarlar soru
Neden feriklerin ve eþeklerin memeleri vardýr?
(Ece Ayhan / Açýk Atlas)




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn 7nci sanat (sinema) kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Aaah Belinda!
V For Vendetta
1984 (Nineteen Eighty - Four)
Leos Carax ve Sinemasý
Yumurta
Ýklimler
Babel

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kader [Eleþtiri]


Barýþ Saydam kimdir?

Sinema ve edebiyat olmadan yaþayamayan, sürekli okuyan, izleyen ve dinleyen, özümsediklerini de yazýya dökmeye çalýþan insan.

Etkilendiði Yazarlar:
Nietzsche, Sartre, Dostoyevski, Kafka, Martin Esslin, Orhan Veli vb.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Barýþ Saydam, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.