..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Kendinden daha uyanýk insanlarý iþe aldýðýn zaman, senin onlardan daha uyanýk olduðunu kanýtlamýþ oluyorsun. -R. H. Grant
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar > Hulki Can




27 Aralýk 2008
Mevlana'nýn Kimyasý  
Kimya Hatun, Saide Kuds, Yakamoz Yayýncýlýk, 2007

Hulki Can


Roman, dedesi yaþýnda bir adamla evlendirilen, ergenliðini yeni yeni yaþamaya baþlayan, genç bir kýzýn dramatik, kýsacýk yaþamýna yer veriyor. Romandaki en çarpýcý ve saklý öðe bu. Bu öðe dinsellik, kutsallýk ve “ipek dokunuþlu, ayva gülü gibi kokan” müezzin ezanlarýnýn verdiði rehavetin ötesinde kanayan gizli bir yara olarak kendini belli ediyor. Yaranýn çok derinlerde olduðu, yazarýn da nasýl bir baský altýnda olduðu, bir çok þeyi açýkça dile getiremediði seziliyor.


:AGBHG:
Ýranlý çaðdaþ kadýn yazar Saide Kuds’un “Mevlana Celalettin Rumi’nin Hareminden Kimya Hatun”u mistik, estetik ve Ýslami kurallara uygun tesettürlü atmosferine raðmen büyük ölçüde gerçek olay ve olgulara dayanan tarihsel bir roman. (Kimya Hatun, Saide Kuds, Yakamoz Yayýncýlýk, Sonsuz Kitap, 1.ci Baský, Aralýk 2007, Farsça’dan çeviri: Veysel Baþçý)

Roman, dedesi yaþýnda bir adamla evlendirilen, ergenliðini yeni yeni yaþamaya baþlayan, genç bir kýzýn dramatik, kýsacýk yaþamýna yer veriyor. Romandaki en çarpýcý ve saklý öðe bu. Bu öðe dinsellik, kutsallýk ve “ipek dokunuþlu, ayva gülü gibi kokan” müezzin ezanlarýnýn verdiði rehavetin ötesinde kanayan gizli bir yara olarak kendini belli ediyor. Yaranýn çok derinlerde olduðu, yazarýn da nasýl bir baský altýnda olduðu, bir çok þeyi açýkça dile getiremediði seziliyor.

Romanýn arka kapaðýnda Kuds’un bir çok eski metin ile Mevlana ve Þems’in özgeçmiþlerini inceledikten sonra yaþamý bu iki adama baðlý olarak geçen genç bir kýzýn (Kimya) öyküsünü yazmaya baþladýðý belirtilmiþ. Roman Farsça aslýndan Veysel Baþçý tarafýndan çevrilmiþ olup oldukça baþarýlý.

Osman Necmi Gürmen’in tanrýtanýmaz “Ranâ”sýna (1) karþýn Kimya dinsel inançlarý kuvvetli bir kýz. Ranâ gibi Allah ile cenk etmeye kalkýþmaz ve onu yadsýmaya yeltenmez. O ne bir Manon Lescaut, ne Jeanne d’Arc, ne Juliette, ne Madame Bovary, ne Anna Karenina, ne de Madam Butterfly’a benzer. Çünkü Doðu ve Uzakdoðu toplumlarýnda böyle tiplemeler yok. Kimya tamamen aþiret, þeriat ve Müslümanlýðýn ürünü olan Ortadoðulu bir kýz tipi, adeta bir prototip. Günümüzde benzerlerine sýkça rastladýðýmýz, gazetelerde dramlarýný okuduðumuz, ailesi tarafýndan dýþlanan, intihar eden, geleneklere göre öldürülen kýzlardan.

Kimya hayalperest, duygusal ve yalnýz bir kýz çocuðu. Arkadaþý, akraný yok. Ýþin en ilginç yaný bu çocuðun Mevlana Celalettin Rumi’nin (1207-1273) gözde eþlerinden Kerra (Kira) Hatun’un kýzý olmasý.

Bir Türk soylusuyla evli olan Rum asýllý Kerra kocasý ölünce dul kalýr. O sýralar Mevlana’nýn ilk eþi Gevher Hatun da hayatta deðildir. Ýlk evliliðinden bir oðlu ve kýzý (Kimya) olan Kerra güzelliði ve zarafetiyle Mevlana’nýn dikkatini çeker, tanýþýrlar, bir süre sonra onun haremine katýlýr. Yani Kimya Mevlana’nýn üvey kýzýdýr. Müslümanlýðý benimseyen Kerra çocuklarýnýn da “gerçek bir Müslüman” olmasý için onlara uyarýlarda bulunur. (2)

Mevlana, Kimya’yý çok deðer verdiði dostu ve sýrdaþý Þeyh Þemsi Tebrizi (1185-1247) ile evlendirecektir. 1244 yýlýnda Konya’ya gelip Mevlana ile tanýþan ve onun evine yerleþen Þems, Kalenderi tarikatý pirlerindendir. Ne var ki, Mevlana’nýn öðrencileri, ailesi ve Konyalýlar Þems geldikten sonra Mevlana'nýn her þeyden el etek çekmesinden, dinsel görevlerini ihmal etmesinden, Þemsle günlerce bir odaya kapanýp gece gündüz baþ baþa kalmasýndan hiç hoþlanmýyorlardý.

Þems, Mevlana’nýn ailesi, dostlarý ve çevresinden gördüðü baskýlar nedeniyle olsa gerek 1246da kimseye haber vermeden Konya’dan kaçar. Bu ayrýlýk nedeniyle Mevlana aðýr bir bunalýma girer. Adamlarýný göndererek her yerde onu arattýrýr. Sonunda Þems bulunur ve 8 Mayýs 1247de Mevlana’nýn rica ve minneti üzerine 2.ci kez Konya’ya gelir.

ÞEMS ÝLE KÝMYA'NIN EVLENMESÝ
Mevlana Þems’in bir daha Konya’dan gitmemesi için onu evlendirmeye karar vermiþ olmalý. O halde, Þems evlendiðinde 62, Kimya da en fazla 13-14 yaþlarýnda, hatta daha küçük olmalý. Abdülbaki Gölpýnarlý evlendiklerinde mevsimin kýþ olduðunu ve yeni evlilere medresenin ocaklý sofasýnda bir yer verildiði yazar. Þems 5 Aralýk 1247de öldürüldüðüne göre, demek ki, evliliðin en fazla bir iki ay sürdüðünü varsayabiliriz. (3)

Ýlk baþlarda Kimya açýsýndan bir oyun gibi görülen evlilik güzel gitse de kýsa bir süre sonra, aradaki muazzam yaþ farký, o yaþa kadar hiç evlenmemiþ ve insan iliþkileri çok zayýf olan ihtiyar Þems’in cinnet derecesine varan kýskançlýk krizleriyle tam bir cehennem hayatýnda dönüþecektir. Þems’ten sürekli küfür iþiten, dayak yiyen ve evliliði süresince kocasýyla cinsel iliþkide bulunamadýðý anlaþýlan kýzcaðýz en son yediði dayaktan sonra komaya girerek genç yaþýnda hayata veda edecektir.
Ruhen psikonevrotik ve cinsel saplantýlarý olduðu anlaþýlan Þems’in azgýnlýðý ve þehveti, hiç bir cinsel bilgisi ve deneyimi olmayan genç kýz tarafýndan ilk baþlarda aþk olarak algýlanýr. Sadistçe davranýþlar sergileyen kocasýnýn son cinnetinde Kimya “demir gibi sert iki pençe” tarafýndan yakalanýp odanýn içine fýrlatýlýr. Kendini savunamayan ve salt dua etmekten baþka bir þey yapamayan kýzcaðýz öfke ve nefret dolu Þems’ten yediði dayaðý, o korkunç anlarý ve komaya giriþini genç kýz saflýðýyla þöyle anlatýr:

“Yaþlý adamýn hangi güçle beni duvardan duvara vurduðunu ve (bana) eþine o yüz kýzartýcý küfürleri nasýl yakýþtýrdýðýna hala þaþýyorum! Gözlerinden ateþ püskürüyordu. Oysa onun artýk benimle bir iþi olmadýðýný ve tekrar Allah’ý aramaya koyulduðu söylemiþlerdi. Ýyi de Allah’ý arasaydý benimle ne iþi vardý? Neden gözü dönmüþ ve aðzýndan salyalar akarak bana saldýrýyordu öyleyse? Onca küfür ve hakaretle mi Allah’a ulaþacaktý?

Anladým beni binlerce parçaya ayýrmadan sakinleþmeyecek. (...) Sadece hayatta kalmak için dua ediyordum. Sonrasý mý? Sonrasýnda Hüdavendigar (Mevlana) ile konuþurdum. O ölümcül darbelerden kurtularak kendimi sandýðýn üzerine attým. Küçük pencereden haremdekilere seslenerek yardým isteyecektim fakat... Sonrasýný hatýrlamýyorum... Evet, sonrasýnda ne oldu hiç bilmiyorum” (4)

Kimya Þems’ten yediði dayak sonucunda komaya girer. Üç gün komada kalýr. Arada bir bilincini toplayabildiðinde yine yaþamayý umut eder. Ýyileþip kalkýnca Mevlana’ya “kendisini hangi hakla Þems’e verdiðini” ve “mademki hayatýnýzdaki kadýnlarý seviyordunuz, madem ki þefkatliydiniz, neden bir takým konuþmalarýnýzda kadýnlarý düzenbaz, tahripkar ve her türlü bozukluðun nedeni olarak gösterdiniz ve kadýný sözüne güvenilmeyen, kýt akýllý bir mahluk olarak nitelediniz?” diye sormayý düþlemektedir. (5)

Heyhat. Artýk çok geçtir. Yediði þiddetli dayak sonucunda kafatasýnda oluþan bir ödem, veya olasý bir beyin kanamasý veya iç kanama sonucunda Kimya bu dünyadan ayrýlýr. Bu olaydan kýsa bir süre sonra da Þems, Kimya’ya delicesine aþýk olan Mevlana’nýn oðullarýndan Alaattin ve yandaþlarý tarafýndan öldürülür.

Kuþkusuz yaþ farký olmasý evlilik veya aþk için bir engel deðildir yeter ki aile, mahalle baskýsý, çevre dayatmasý olmasýn, iliþki bilinçli ve isteyerek olsun. Bu baðlamda Richard Wagner ile Franz Liszt’in kýzý Cosima’nýn aþklarý örnek gösterilebilir. Wagner’in dehasýna ve kiþiliðine hayran olan kontes Cosima 1870de eþinden boþanýp 33 yaþýnda evlendiðinde Wagner 57 yaþýndaydý.

MEVLANA VE KADINLAR
Kadýnlar konusunda Kuds romanda gerçekçi ve nesnel bir yaklaþým sergiliyor. Çünkü, Mevlana bir taraftan “Kadýnlar Hakkýn nurudur” derken, öte yandan içinde yaþadýðý kültür çemberinin etkisiyle kadýný ikinci plana atma ve hor görme yolunu seçmekte, kadýnýn erkek için yaratýldýðýný (Mesnevi 2460); gözyaþýnýn kadýnýn tuzaðý olduðunu (Mesnevi 2435); erkeðin “akýl”, kadýnýn “nefs” olduðunu ileri sürmektedir:

“Nefis de kadýn gibi her ihtiyaca çare bulmak için yüzünü bazan topraða sürter, bazan büyüklük taslar” (Mesnevi 2660); “Aklý erkek bil, nefsi ve tamahý kadýn; nefis ve tamah eziyet edici ve inkarcýdýr, akýl ise ýþýktýr.” (Mesnevi 2940)

Oysa, “tamah ve akýl” cinsiyetle iliþkilendirilemez. Ne ýrkla, ne de dinle. Kadýn salt bir seks objesi olarak görülüp toplumsal hayattan dýþlanýp hareme kapatýlýrsa ondan ne beklenebilir ? Ne Mevlana, ne diðer peygamberler, Marie Curie, Clara Zetkin, Rosa Luxemburg, Simone de Beauvoir, Türkan Saylan, Dr. Muazzez Ýlmiye Çýð gibi kadýn düþünür ve bilimcilerin ortaya çýkabileceðini tahmin edememiþlerdir. Kuþkusuz bunda erkek libidosu ve saldýrganlýðýnýn da etkisi vardýr.

Mesnevi þarihlerinden (yorumcu) Kenan Rifai, Ali Ýmran Suresi 14 “Kadýnlara, oðullara, yüklerle altýn ve gümüþ yýðýnlarýna, salma atlar, develerle ekinlere, sevgi, arzu ve þehvet duymak insanlara hoþ gösterilmiþtir.” ayetine göndermede bulunarak “Bu ayete kadýnlarla baþlanýlmasý elbette çok manalýdýr. Bu iþaret, kadýn sevgisinin ve kadýn fitnesinin diðerlerinden daha þiddetli olduðunu gösterir” diyor. (6)

Oysa, günümüz çaðdaþ anlayýþýnda, aþiret düzenine özgü bu maço söylemlerin ne kadar boþ ve anlamsýz olduðu, üstelik “kadýn fitnesinden” söz edilmesinin cinsiyet ayýrýmcýlýðý yaratan sevimsiz bir görüþ olduðu açýktýr.

Görüldüðü gibi Mevlana gibi büyük bir zeka ve düþünürün bile, almýþ olduðu dinsel eðitim, önyargýlar ve çevre baskýsýyla bu tür hatalý yorum ve yanýlgýlara düþmesi kaçýnýlmaz olmuþtur. Eðer Mevlana bu hale düþmüþse sýradan insanlarýn durumunu varýn siz tahmin edin.

CÝNSELLÝÐÝN PSÝKOPATOLOJÝSÝ
Ýhtiyarlýðýn cinsel psikopatolojisini irdeleyen Prof. Dr. Ayhan Songar torunu yaþýndaki kýzlara cinsel tacizde bulunan bencil, þehvet düþkünü, kendinden baþkasýna önem vermeyen, küçük olaylar karþýsýnda aþýrý öfke ve þiddet, sapýk seviler, hatta mistik hezeyanlar gösteren, kendisini bu dünyayý kurtarmak için gönderilmiþ bir veli ya da mehdi olduðunu iddia eden ihtiyarlarýn olduðunu belirtir. (7)

Genellikle 65-70 yaþ arasý ortaya çýkan klinik sendromlar “zeka melekelerinde durgunluk, bencilik, aþýrý kuþkuculuk, þiddet nöbetleri, kavgacýlýk, huzursuzluk ve cinsel arzularda artma” olarak kendini göstermektedir. Çocuklarý cinsel obje olarak görme sapkýnlýðý “infantoseksüalite” veya "pedofili" ile akraba evliliklerini de (ensest) Songar bu baþlýk altýnda irdeler (8)

Þems’te ihtiyarlýða baðlý psikiyatrik bozukluk ve pedofilik cinsel sapkýnlýk oluþtuðu güçlü bir varsayýmdýr. Mevlana’nýn büyük bir aþk ve muhabbetle baðlandýðý Þems sonunda bir katil olmuþtur. Bu baðlamda, Ömer Seyfettin’in geleneksel Osmanlý-Türk ailesini kümese, evin reisini de horoza benzettiði “Horoz” öyküsüne göndermede bulunmak yerinde olacaktýr. "Horoz" öyküsünün kahramaný genç kýz ev halkýna hakaretler yaðdýran babasýný kümesteki horozla özdeþtirir:

“Gözleri dikti. Yuvarlaktý. Kalýpsýz kýrmýzý büyük fesi týpký bir ibik gibi duruyordu. Öfkesiyle evi tir tir titretirdi. Annem otuz senelik karýsý olduðu halde yanýnda sigara bile içemiyordu. (...) Gözünde hiç ama hiç önemimiz yoktu. Hizmetçileri döver, uþaklarý kovar, mutfaða karýþýr, kardeþlerimi azarlar, anneme gýk dedirtmez, bana göz açtýrmazdý. Evde tek o vardý. Kümeste horozun olmasý gibi. Yalnýz o. Biz hep onun esirleri. O gelmeden sofraya oturamaz, bazan gece yarýlarýna beklerdik. Önemsiz bir þeye öfkelendi mi küfürleri hepimize birden sýralardý: -Allah hepinizin belasýný versin ! Benim ekmeðimi yiyen azar ! Hepsini gebertsem öfkemi alamayacaðým vallahi !” (9)

Sonunda evin kýzý babasýný deðil ama kümesteki horozun baþýný taþla ezerek öldürecektir. Seyfettin bu öyküyü 1919 yýllarýnda yazmýþ. O günden bugüne özellikle kýrsal ve kentsel varoþ kesimde deðiþen fazla bir þey olduðunu sanmýyorum.

ÇOCUK YAÞTA EVLÝLÝK
Uzmanlar ülkemizdeki kýzlarda ortalama ilk adet görme yaþýný 13,5 olarak belirliyor. Sýcak ülkelerde ve çöl ikliminde bu 9-10, kuzey ülkelerde ise daha geç yaþlarda baþlar. Bu nedenle Ortadoðu ve Arap ülkelerinde kýzlarýn 9 yaþýnda evlendirilmeleri olaðan karþýlanýr.

Ýslam toplumlarýnda, ülkemiz ve özellikle kýrsal yörelerde kýz çocuðu adet görünce hemen çarþafa sokulmakta ve kýsa bir süre içinde evlendirilmektedir. Kýzýn çarþafa sokulmasý bir yerde artýk onun adet görmeye baþladýðýnýn çevreye ilanýdýr.

Ancak, bu cahilce gelenek bilimsel olarak çok yanlýþ olup pedofiliye zemin hazýrlamakta ve saðlýklý bir yaþam için sakýncalýdýr. Kýz çocuðunun adet görmesi onun psikolojik, fizyolojik ve beyinsel geliþimini tamamladýðý, hipofiz bezleri ve yumurtalýk hormonlarýnýn tam randýmanla çalýþtýðý anlamýna gelmez. Uzmanlar genital-vaginal sistemin tam olgunluða eriþebilmesi için, ilk adetten itibaren yaklaþýk 5-7 yýl geçmesi gerektiðini ileri sürer. O halde, 14 yaþýnda ilk adetini gören kýz çocuðun, 19-21 yaþlarýnda evlenmesi daha uygundur. Daha önce evlendirilmesinde rahim aðzý kanseri, kýsýrlýk ve zührevi hastalýklarda artýþ meydana geldiði saptanmýþtýr.

Kýz çocuklarý veya genç kýzlarýn yaþlý adamlara gerek evlilik, gerek parasal, gerek baþka nedenlerle peþkeþ çekilmesi Arap-Sami halklarýnda sýkça rastlana bir uygulamadýr. 9 yaþýnda Muhammet ile evlendirilen Ayþe’nin hiç çocuðunun olmamasýnýn nedeni küçük yaþta evlendirilmiþ olmasýndan kaynaklanýyor olabilir. Tevrat’ta anlatýlan bir öyküde 70 yaþlarýnda olan Ýsrail kralý Davut’u ( Davut Peygamber) ýsýtmak için koynuna genç ve güzel bir kýz verildiðinden söz edilir. Ancak, kralýn cinsel iliþkiye girecek gücü olmadýðýndan bir þey yapamaz:

“Yýllar geçmiþ, Kral Davut yaþlanmýþtý. Üstü örtülerle örtülmesine raðmen ýsýnamýyordu. Yardýmcýlarý, ‘Efendimiz ve kralýmýz, yanýnda kalýp sana bakacak, koynunda yatýp seni ýsýtacak genç bir bakire kýz arayalým’ dediler.       Yardýmcýlar bütün Ýsrail'i aradýlar; sonunda Þunem köyünden Abiþag adýnda genç ve güzel bir kýz bulup krala getirdiler. Çok güzel olan genç kýz, krala bakýp hizmet etti. Ama kral ona hiç dokunmadý.” (10)

Þimdi bu öykü ilk “hemþirelik” örneði olarak övünçle gösterilebilir mi? Ama hahamlar ve papazlar bu kamufle edilmiþ pedofilik sapkýnlýðý salt bir “hemþirelik” olayý olarak yorumlamaya çalýþarak bu yüz kýzartýcý geleneði ulvi ve çok yüce bir erdemmiþ gibi göstermeye çalýþýrlar !

Hastasýnýn koynuna girmekle görevli bakire hemþire nerede görülmüþtür? Bu nasýl bir erdem olabilir? Böyle bir uygulamaya itiraz etmeyen bir kral ahlak, namus ve þereften nasýl bahsedebilir? Nasýl olur da bir peygamber olarak kabul görür? Madem bu kýzýn yaptýðý çok ulvi bir iþ ve fedakarlýk o halde neden hiç bir Yahudi veya Hristiyan kýzlarýna “Abiþag” ismini vermiyor ? Zavallý Florence Nightingale yoksa sen Abiþag’ý mý örnek almýþtýn ?

Erkek egemen kültür ve din kadýnýn sadece bedenini, cinselliðini, ruhunu deðil, tüm varoluþunu hiçe saymakta küçük yaþta kýz çocuðun kendinden yaþça büyük erkek, babasý veya dedesi yaþýndaki adamlarla, hatta amcasýyla evlendirilmesini, bir mal gibi satýlmasýný bile aymazcasýna hoþ göstermeye çabalamaktadýr.

NÝNNÝ YERÝNE MESNEVÝ
Din, kutsallýk, pirlik, þeyhlik gibi eriþilmezlik ve dokunulmazlýk kalkanlarýyla kendilerini koruma almýþ olan yüce kiþilerin özel yaþamlarýnda kadýný bir tarla, bir mal, salt bir zevk aygýtý olarak gördüklerini, evliliklerinde baþarýsýz ve ne kadar saldýrgan ve bencil olduklarýný Kuds açýða çýkartmýþ.

Ninni yerine Mesnevi dinleyerek büyüdüðünü dile getiren ve romaný annesine adayan yazar önsözde, tasavvuf (mistisizm, gizemcilik) dünyasýnýn iki dev ismi Mevlana ve Þems’in yaþamlarýnýn bilinmeyen bir çok yönünü ortaya koyduðunu, ancak, romanýn asýl kahramanlarýnýn kadýnlar olduðunu, onlarýn sýrf kadýn olduklarýndan itilip kakýldýklarýný, buna raðmen onlarýn duygu dünyalarýný ön plana çýkartarak tarihin bilinmeyen bir kesimine ýþýk tutmaya çalýþtýðýný belirtiyor.

1951 doðumlu Tahran Üniversitesi Jeopolitik bölümünden mezun Saide Kuds bu romanýyla Parvin Etesami Edebiyat Ödülünü aldý. Parvin Etesami (1907-1941) kadýn haklarýný savunan Ýranlý kadýn þair. Kuds’tan bundan sonra beklediðimiz yine yaþlý bir adamla 6 yaþýnda niþanlanmýþ ve 9 yaþýnda gerdeðe girmiþ olan Muhammet'in arkadaþý Ebubekir'in kýzý Ayþe’nin (Aiþe) yaþamýný da ayný duyarlýk ve yansýzlýkla dile getirmesidir. Bakalým o zaman hangi ödüle layýk görülecek.

Dipnotlar:
1. Ranâ, Osman Necmi Gürmen, Pusula Yayýncýlýk, Kanat Kitap, 2.ci Baský, Nisan 2006
2. Kimya Hatun, Saide Kuds, Yakamoz Yayýncýlýk, Sonsuz Kitap, 1ci Baský, Aralýk 2007, s: 63
3. Mevlana Celalettin, Abdülbaki Gölpýnarlý, Ýnkýlap Kitapevi, 1999, 7 Baský, s: 44-103
4. Kimya Hatun, Saide Kuds, Yakamoz Yayýncýlýk, Sonsuz Kitap, 1ci Baský, Aralýk 2007, s: 288-289. (Romandan yaptýðým alýntý tarafýmdan kýsaltýlmýþ, düzeltilmiþ, ayraç içi açýklamalar tarafýmdan eklenmiþtir.)
5. Age, s: 293
6. Þerhli Mesnevi Þerif, Kenan Rýfai, Kubbealtý Neþriyatý, Ýkinci Baský, Ýstanbul, 2000, s: 348, 349
7. Psikiyatri, Prof. Dr. Ayhan Songar, Gül Matbaasý, 1971, s: 273, 274
8. Age, s: 276, 355-356
9. Öyküden yaptýðým alýntý kýsaltýlmýþ ve sadeleþtirilmiþtir.
10. Kutsal Kitap, Yeni Çeviri, Kitabý Mukaddes Þirketi, 1. Basým Aðustos 2001Tevrat, I. Krallar 1: 1-4

MERAKLISI ÝÇÝN NOTLAR:
1) Saide Kuds'un bu "gerçekçi" ve acýmasýz "tatlý-sert" romanýndan sonra bazý yerli ve yabancý araþtýrmacý ve yazarlarýn Þems'in aslýnda böyle biri olmadýðýný, kusursuz ve mükemmel bir insan olduðunu kanýtlamaya yönelik çabalarý hýz kazanmýþtýr. Mevlana ve Þems büyük bilgeler olabilir ve nitekim öyledirler de, ama, bu onlarýn "günahsýz" ve "kusursuz" olduðu anlamýna gelmez.

Kuþkusuz, tarih, yaþam ve doða bize göstermiþtir ki hiç kimse kusursuz deðildir ve özellikle bilgelik ve erdemlik simgesi olarak topluma pazarlanan yüce kiþilerin bir takým sýra dýþý, hatta ahlak dýþý, cinsel tercihleri, fantezileri ve sado-mazo eðilimleri olabilmektedir.

Ýnsanlara bir takým gereksiz yüceltici dinsel sýfatlar vererek (hazret, aziz, vs) onlarý putlaþtýrma ve gereðinden fazla yüceltme eðilimi çok yanlýþ ve tehlikelidir. Derin bir aþaðýlýk kompleksinden kaynaklanan bu tür eðilimler yaðcýlýk, zavallýlýk, yalakalýk, riyakarlýk ve ikiyüzlülüðün ta kendisidir. Çünkü dinsel önderlere bu þekilde paye vererek onun yolundan gittiðini iddia eden aslýnda o payeyi kendisine çekmeye veya yakýþtýrmaya çalýþmaktadýr. Böylece diðer insanlarý rahatça istismar ederek, etkileyerek eriþilmez ve dokunulmaz konumunu sürdürebilmektedir.

Ýnsanlarý kusurlarýyla olduklarý gibi kabul edip etmemek de yine insanýn kendi vicdan ve dünya görüþüne kalmýþ bir sorundur. Bunlarý birþeyler ima etmek veya Mevlana ve Þems'i küçümsemek için söylemiyorm. Yeter ki gerçekçi olalým, kandýrýlmayalým, gereðinden fazla yüceltme ve putlaþtýrma olmasýn.

Kuds'un bu romaný bazý çevrelerce Muhammet'ten çok daha üstün görülen Mevlana ve Þems'i karalamaya, küçük düþürmeye ve saygýnlýklarýný azaltmaya yönelik bir eser olarak yorumlanabilir.

Saide Kuds Ýranlý bir yazar olduðundan bu yorumun küçümsenmemesi kanýsýndayým. Kuds'un Ýslamcý bir yazar olduðunu sanmýyorum. Ancak, Kuds'un, Muhammet'in de yaþamýný tarafsýz ve yansýz bir þekilde anlatan, onun da kusurlarýný, zaaflarýný, cinsel fantezilerini ortaya koyan bir roman yazmak zorunda (!) kalacaðý kanýsýndayým. Yoksa bu konuda kuþkular ve yorumlar sürecektir.

Tarih boyunca ünlü kiþiler hakkýnda yazýlmýþ eserler, þiirler, methiyeler yapmacýk, abartýlý, ikiyüzlü, þiþirilmiþ výcýk výcýk övgülerle doludur. Yergi ve eleþtiri hiç yoktur. Yergi ve eleþtirinin cezasý ölümdür çünkü. Kuran ve hadisler de böyledir. Hakaret ve kutsallýða küfür olarak yorumlanan "eleþtiri" ilk defa hümanizma akýmýyla Rönesans ve Reform ile geliþmeye baþlamýþ, akademik ve bilimsel bir yapýya kavuþmuþtur.

Bu duruma dinsel alanda tek istisna Tevrat ve Ýncil yazarlarý olabilir. Bir paradoks gibi görünse de bu kitaplarý yazanlarýn ortak ve bana çok ilginç gelen özelliði o çok yüce kiþilerin, peygamberlerin, ermiþlerin yaþamlarýný sahip olduklarý niteliklerin yaný sýra, kusurlarý, zaaflarý ve hatalarýyla anlatmýþ olmalarýdýr. Bu kitaplarda Ýbrahim karýsý Sara'yý pazarlamýþ, Musa katil olup ordusuyla bir sürü soykýrým yapmýþ, Davut, Süleyman ve Ýsa hepsi baþarýlarý, erdemleri, hatalarý, hýrslarý ve zaaflarýyla anlatýlmýþtýr. Böyle olmasýna raðmen neden bu kiþilerin din ve din adamlarý tarfýndan gereðinden çok fazla yüceltildiði, kutsandýðý ve hatta tanrýlaþtýrýldýðý ayrýca incelenmesi gereken bir araþtýrma konusu olsa gerek. (HCD )

2)Muhammet’in 6 yaþýnda bir çocukla (Ayþe) niþanlanýp 9 yaþýna gelince onunla evlenmesi Arap-Þark aþiretlerinde olaðan görülen bir uygulamadýr ve kimse bunu ayýplamaz. Ancak, böyle bir evliliðin Batý dünyasý ve aydýn kesimin gözünde hoþ karþýlanmadýðýný ve asla da karþýlanmayacaðýný fark eden bazý Ýslami çevreler, biraz geç kalmýþ da olsalar, Ayþe’nin evlilik yaþýný 18 olarak gösterme çabasý içine girmiþlerdir. Tüm ansiklopedik kaynaklarda bu gerçek dile getirilirken, Ayþe’nin evlilik yaþýný 18e yükseltmek için yapýlan hesaplamalar ve çýrpýnýþlar ibret vericidir.

Bu baðlamda Dicle Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Mehmet AZÝMLÝ, 2003 yýlýnda yazmýþ olduðu “AÝÞENÝN EVLÝLÝK YAÞI TARTIÞMALARINDA SAVUNMACI TARÝHÇÝLÝÐÝN ÇIKMAZI” isimli araþtýrmasýnýn sonuç bölümünde Ayþe’nin Muhammet ile 6 yaþýnda niþanladýðýný ve 9 yaþýnda evlendiðini ve bunun o devirde olaðan bir uygulama olduðunu, hatta günümüzde bile bunun garip karþýlanmayacaðýna vurgu yapýyor:

“Bölgenin iklim yapýsýný ve evlilik kültürünü göz önüne aldýðýmýzda o zaman ve hatta günümüzde bu tür evliliklerin hiç de garip karþýlanamayacaðý ortadadýr. Onun küçük yaþta oluþu hiçbir zaman problem edilmemiþ, oyuncaklarýyla oynamasýna ses çýkarýlmadan, onun Hz. Peygamberle evliliði devam etmiþtir. Bütün bunlardan sonra özetle diyebiliriz ki Hz. Aiþe’nin Hz. Peygamberle niþanlandýðý yaþ 6 dýr. Bu da nübüvvetin (peygamberliðin) 10. yýlýna tekabül etmektedir. Evlendiði yaþ 9 dur. Bu da Hicretin I. yýlýnda olmuþtur.”

Ancak, Sn Azimli ile küçük çocuklarla evlenme konusunda ayný görüþte deðilim. Çaðdaþ kültürde böyle bir evliliðin hoþ görülmesi kesinlikle mümkün deðildir. Böyle evliliklerin tamamen ahlak ve etik dýþý, hatta cinsel sapkýnlýk, çocuk istismarý ve pedofili kapsamýnda deðerlendirilebilir. 2012 yýlýnda okullara konan “Kuran ve Peygamberin Hayatý” dersinde bu konuyu çocuklara nasýl anlatacaklar doðrusu merak ediyorum. (HCD)



.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Ufuk Açýcý
Gönderen: Mustafa Þakarcan / , Türkiye
3 Aðustos 2013
Yazýnýzý gözümü kýrpmadan okudum.Þu anda Mesnevi'yi okumaktayým. Yazdýklarýnýzla ufkum açýldý adeta... Çok teþekkür ederim. En kýsa zamanda sözkonusu kitabý alacaðým. Selam ve saygýlar

:: Hangi(si) Þems?
Gönderen: Deray Derya / , Türkiye
29 Eylül 2010
merhabalar, yazýnýzý kesintisiz bir solukta okudum bir çok yerinde size hak vermekteyim erkek egemen toplumlarda olumuþ cinsel þiddetin sonuçlarý malesef yaralayýcýdýr.Sadece bir nokta beni çeliþkiye düþürdü, bahsetmiþ olduðunuz kitabý okumaya baþlamýþtým bir ara malesef bitiremedim henüz ancak devamýnda Þems'i o kadar þiddet dolu yansýtmýþsa þayet Elif Þafak'ýn Aþk romanýndaki Þems kim acaba? Sanýrým ayný kiþi farklý iki karakterde tanýtýlmakta peki hangisinin gerçeklik payýna hak vermek gerekir sizce? Teþ.ederim þimdiden ilginize...///// MERHABA DERAY HN: Elif Þafak'ýn Aþk romanýný okumaya baþlamýþtým. Ancak 5-10 sayfa sonra feci þekilde baydýðý için býraktým. Saide Kuds Mevlana ve Þems hakkýnda uzun yýllar araþtýrma yapmýþ. Eseri gerçeðe yakýn duruyor. Ýslam toplumlarýnda özellikle kadýnýn mal ve zevk aracý olarak görülmesi, ve bunun günümüzde bile hala sürmesi Kuds'u haklý çýkarýyor. Ýslamiyetteki cinselliðin psikopatolojisi yazýmý da okuyun lütfen. Tabi son karar sizin. Esenlik, HCD




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yazarlar ve yapýtlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Köpekliðin Aþký ve Varoþ Kültürü
Ka, Kar ve Kars
Yeni Hayat (2ci Bölüm)
Yaþam, Aþk ve Rastlantý
Râna ve Rânalarýn Açmazý (2. Bölüm)
Kürtçülük Sorunu ve Güneydoðudan Öyküler
Yeni Hayat (1ci Bölüm)
Þebeke ve Sabetayizm
Aþka Allah'a ve Akla - Tarihi Simalardan Mevlevi
Uykularýn Gizemi ve Agoraphobia (1ci Bölüm)

Yazarýn eleþtiri ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Paganlýktan Gelme Bir Tapýnma Þekli: Namaz (2)
Cinsel Saldýrý Suçu ile Tecavüzden Yargýlananlarýn Hadým Edilmesi Yasa Tasarýsý
Paganlýktan Gelme Bir Tapýnma Þekli: Namaz
Çaðdaþ Gericilik: Postmodernizm
Mevlana ve Ýslam
Dinin Ahlaksýzlýðý, Yahut, Ahlaksýzlýðýn Dini
Haksýzlýða Kesinlikle Karþýyým
Tevfik Fikret'ten Teröre Övgü
Özel Mezarlýklar: Kârlý Bir Yatýrým Kapýsý!
Postmodern Haçlýlar

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Elsa'nýn Gözleri [Þiir]
Kraliçe ve Bahçývan - II [Þiir]
Albatros [Þiir]
Yeryüzü Rüzgarlarý [Þiir]
Kraliçe ve Bahçývan [Þiir]
Op. 11 Piyano Ezgileri, Arnold Schönberg [Þiir]
Malta Þahinlerine [Þiir]
Uçan Ayakkabý [Þiir]
Havanýn Ölümü [Þiir]
Her Ocak Hiddetle Tütüyor… [Þiir]


Hulki Can kimdir?

Baþlýca yapýtlarý: Eski Kule Müziði (þiir) Geometrik Aydýnlýk (þiir) Havanýn Fen Noktasý (þiir) Tartaros Paradigmasý (eleþtiri) Teslis Sendromu (eleþtiri) Nano Kutsallýk (eleþtiri) Sevgili Kutlu Yaþam (öykü) Kuþku Bilinci ve Eleþtiri (eleþtiri)

Etkilendiði Yazarlar:
Montaigne, Descartes, Russell, Tolstoy, N. Hikmet, Dostoyevski, Nietzsche, Freud, Darwin, Marx, Engels, Lenin, Bakunin, Kropotkin, Voltaire, Diderot


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hulki Can, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.