• ÝzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm |
201
|
|
|
|
Hava sýcak. Aðaçlarýn yola düþen kýsa gölgelerinden pek faydalanamadýðým için kanter içinde kaldým. Yýlan-çýyan çýkacak diye endiþeleniyorum; vahþi yýrtýcý hayvan çýkma ihtimalini ise aklýma bile getirmemeye çalýþýyorum. |
|
202
|
|
|
|
Büyücünün elindeki teleði çekip aldým, önce sol gözüne sonra saðdakine sapladým. Baðýrmadý. Ýteleyip sedirin üzerine düþürdüm. En sonunda da boðazýný bütün gücümle sýktým |
|
203
|
|
|
|
Ben tam bir hayalciyim. Bu yüzden sýk sýk hallüsinasyon görüyorum. Üstelik hallüsinasyonlarým yalnýz görme ile deðil, diðer duyu organlarýmla da ilgili. Ses, tat, koku ve dokunma gibi. |
|
204
|
|
|
|
...bir an yüzünde bir tebessüm belirdi. Mehmet’in dediklerini düþünerek, “belki de eyledir” dedi, kendi kendine. Sonra tebessüm kayboldu; yüzünde, onun yüzünde bu güne kadar hiç görülmemiþ bir korku belirdi ve “yok yok. Bu baþka bir aðrý. O gadar goley deeil.” diye geçirdi aklýndan |
|
205
|
|
|
|
Yol kenarýnda insan cesetleri görünce önce þaþýrdýk, sonra sýk sýk cesetlerle karþýlaþýnca buna da alýþtýk. Demek ki göçen bu insanlarýn o kadar acelesi vardý ki, ölülerini gömmeye bile zaman ayýramamýþlardý. Ölülerin bazýlarý çürümüþ olduðundan, yanlarýndan geçerken burnumuzu kapatmak zorunda kalýyorduk. |
|
206
|
|
|
|
-Haklýsýn, buradaki hayat monoton, kýsýr bir döngü. Ama buna raðmen bir þeyler yapýlabilir. Mesela etrafýmýzdaki insanlara yardým edebiliriz. Onlara yardým edebilmek için illaki maddi bir þeyler vermek gerekmiyor. Ýnsanlara sevgimizi verebiliriz, onlarýn sorunlarýný dinleyebiliriz, bildiðimiz çözümler varsa bunlarý önerebiliriz. |
|
207
|
|
|
|
Yakýn tarihimiz de soykýrýmlarla dolu deðil mi?Avustralya kýtasýnýn yerli halký Aborjinler'i; Ýngilizler göçe zorlama, katliam yapma ve hastalýk bulaþtýrmak suretiyle soykýrýma uðratmadýlar mý? Amerika kýtasýnýn keþfiyle birlikte baþlayan soykýrýmda da milyonlarca yerli katledilmedi mi? |
|
208
|
|
|
|
Konuþ bakalým Dedikoducu! Bu adam kim ve serveti nerede saklýyor?” dedi. “-Þey efendim þey... Servet yok, ben sizinle konuþmak için bu yalaný uydurdum. Aslýnda þey, þey...” dedim. Birden kükredi, üzerime yürüdü. “-Sen benimle alay mý ediyorsun? Bu ne cür'et! Ben seni gebertmez miyim?” dedi. Kendimi topladým ve son bir hamle ile “-Efendim, asýl meseleyi söyleseydim herkes duyardý ve iþ bozulurdu. Ýþin aslý þu: Tek Kulak size karþý bir darbe hazýrlýðý içinde...” deyip bütün bildiklerimi bir solukta anlattým. Beni dinledi. Konuþmam bitince birkaç dakika hiç konuþmadý. Acaba inanmamýþ mýydý? |
|
209
|
|
|
|
Osmanlý “Vergi” dedi verdik, “Asker” dedi hemen gönderdik. Paramýzý da gençlerimizi de boþu boþuna olur olmaz yerlerde harcadý. Bir de þimdi bize hangi yüzle “Geri dönün topraklarýnýzý, vatanýnýzý savunun!” diyecek. Vatanýmýzý çapayla, orakla, ufacýk kýzanlarla mý savunacaðýz en geliþmiþ silahlarla donatýlmýþ düþmana karþý? Bize dönün demek, açýkçasý bizi ölüme göndermek deðil midir? |
|
210
|
|
|
|
Her ev bir fýrýn ekmek ve bir tencere çorba piþirdi. Sýcacýk ekmeklerimizi elimize aldýðýmýzda, mutluluktan uçuyorduk. Mis gibi kokuyordu o güzelim ekmekler. Ya çorba? Bu kadar nefis bir çorba hayatýmda içmemiþtim. Yüzümüze kan geldi, bedenimize can... Dört saat sonra tekrar yola çýkmak için hazýrdýk. |
|
211
|
|
|
|
Ay, yattýðým yerden görünüyordu. Hem aya bakýyor hem de sayýyordum. Bir ara aya gitmeyi düþündüm. Aslýnda nasýl bir yer olduðunu bilmiyordum, ama dünyaya benzer sanýyordum. Oradaki denizleri, gölleri, akarsularý, ormanlarý hayal ettim. Acaba bizim gibi insanlar da var mýydý? Ya hayvanlar? Neden olmasýn? Sonra, lisede öðrendiðim bilgiler aklýma geldi, ayda hayat yoktu. Keþke olsaydý! |
|
212
|
|
|
|
“Hani seninle sözleþmiþtik; birimiz darda kalýnca diðerimiz bunu hissedip derhal yardýma koþacaktý! Ben sana gidemedim, sen de bana gelemedin. Her anýmda ettiðimiz yemini, verdiðimiz sözü hatýrlýyorum ve bekliyorum çaresizce. Desem ki sana, yeter artýk! Ya sen gel bana, ya da yerini bildir...” |
|
213
|
|
|
|
Kendi kendime tekrar ediyorum; 'Tamam, yarýn yepyeni bir gün olacak.' |
|
214
|
|
|
|
-Nasýl ki doðuma hayret etmiyor ya da üzülmüyorsak, ölüme karþý da ayný tepkiyi vermeliyiz. |
|
215
|
|
|
|
“Kendini sessizliðin, bu engin denizin içine býrak. Korkma, bu ölüm gibi bir þeydir ama ayný zamanda tadýna doyulamayacak bir mutluluktur.” |
|
216
|
|
|
|
Baktý, baktý... Ölü kedinin bedenini kokladý, kafasýna yüzünü defalarca sürttü. Sanki bu cansýz varlýða can vermek istiyormuþ gibi bir çýrpýnýþý vardý. Gözlerim yaþ doldu. Aðlamak istemesem de gözyaþlarýmýn akmasýna engel olamadým...
Küsmüþ bir ifade vardý yüzünde, bir kere daha þansýný denedikten sonra gidip gitmemek arasýnda bir tereddüt yaþadý. En sonunda ayrýlmaya karar vermiþ olmalý ki hýzla oradan uzaklaþtý. Çýlgýnlar gibiydi, son hýzla koþuyordu. |
|
217
|
|
|
|
Top patlamasý desem deðil, yýldýrým düþtü desem deðil... Sanki yan tarafýmýzdaki daðlar patladý, ya da bir volkan fýþkýrdý... Patlamanýn hemen arkasýndan üç-dört metre yüksekliðinde sudan oluþmuþ bir duvar gördüm. Bu çýlgýn su, dere içindeki iki arabayý önüne kattý götürüyor. Bizim taraftan ve karþýdan bu olayý gören insanlarýn çýðlýklarý, selin sesine karýþýyor. Arabalar birkaç saniye içinde gözden kayboldu, çok az sonra sadece gene bir-iki saniyeliðine iki öküz baþý gördüm. Hepsi bu kadar... |
|
218
|
|
|
|
Ekmek karneye baðlandý ve biz ekmek alabilmek için karnemizle birlikte yýllarca Çerkezköy'e gidip geldik. Bizim burada pazýya benzeyen, ama tadý acýmtrak lopuþka dediðimiz bir bitki vardýr. Bazen günlerce bu bitkiden aþ yapýp yemek zorunda kaldýk. |
|
219
|
|
|
|
Keþke okumasaydým. Çünkü þimdi bir türlü “Acaba Kenan Baba öleceðini anladý da mý böyle yazýyor?” sorusunu aklýmdan atamýyorum.O ölürse ben ne yaparým? Halim nice olur! |
|
220
|
|
|
|
Merak ettim. Yoksa saçma sapan þeylere mi gülüyorlardý? Evet, öyleymiþ. Çünkü biri “Köfte!” diye baðýrýnca hep birlikte basýyorlardý kahkahayý. Diðeri “Tren kaçtý!” deyince yine kahkaha… Çok yaklaþmýþ olmalýyým ki orta boylu, kumral saçlý olanýn dikkatini çektim. |
|