Sıradışı Tarzlar

Alışageldiğimiz şeyleri kolaylıkla kabulleniyoruz da farklılıkları yadırgıyoruz. Bugün sırf bu düşüncem yüzünden kendimden soğudum.

Çalıştığım için ömrüm yollarda geçiyor. Çok insan, çok olayla içiçeyim. Enderdir durağan bir günüm olsun. Hayatı dublörsüz, canlı yayın yaşıyoruz hep beraber tüm yalınlığı, yılgınlığı, çılgınlığıyla. Hayat dümdüz bir çizgiden ibaret değil.

Dış giyim de hayatın bir gerekliliği. Kimi modanın sıkı takipçisi kimi de kendi tarzını tamamen iç sesine, bütçesine, tercihine göre belirliyor. Giysilerde, aksesuarlarda herkes farklı detaylardan hoşlanır. Zevkler ve renkler elbette tartışılamaz bu konuda hemfikiriz.

Beğeniriz ya da beğenmeyiz insanlar düşünceleri ve giyim tarzlarında özgürdür. Genelde çiçek baskılı tasarım ürünlerinde gül, papatya, karanfil, lale, hayvanlarda ise baykuş, kedi, tavşan, köpek, aslan, uğur böceğine göz aşinalığımız var bazen bir kolyede bazen de bir kazakta ama diyerek asıl konuya nihayet gireceğim.

Bugün hayatımda ilk kez büyükçe bir bayan çantasının tam ortasına konuşlanıvermiş irice bir inek baskısıyla karşılaştım. Sayın inekle, tanımadığım bir bayanın omzundaki çantada gözgöze 45 dakika kadar yolculuk yaptım.

Bu tarzı zihnen olağanlaştırmaya çalıştım olmadı beğenmeye çalıştım ki etiyle, sütüyle faydalı bir can olarak saygıyı, sevgiyi fazlasıyla hakediyor ama yok arkadaş neden bir bayan böyle bir çanta seçiminde bulunur ki diye içimden geçmedi desem yalan olur. Et ve Balık Kurumu böyle bir çantayı bedava dağıtsa kullanmam. İnek sevimli bir hayvan ama çekinirim milletin meraklı bakışlarını üstüme çekmekten. Acep hediye miydi? İnekle bir anısı mı vardı?

Bu yaşıma kadar bir kıyafette, mobilyada veya bir takı eşyasında inek figürüne hiç denk gelmedim. Acaba o bayanı sıradışılığı, insanları umursamaması konusunda kutlamak mı gerekirdi. At veya geyik olsa daha mı iyi olurdu. Gerçi inekli çantayı beğenen beğenmiş ve içine sinerek kullanmış bize ne değil mi?

Moda olayını devre dışı bırakacak olursak aslında çanta bir şeyler taşımada sadece bir araç. Hal böyle olunca demek ki üstündeki objeye bazı insanlar hiç mi hiç takılmıyor işini görmesi yeterli. Belki de olması gereken de bu.

Sadede gelelim; marka yüzünü inekten yana kullanan çanta satıcısına ve ineği günün her saati kolunda, sırtında taşıyan alıcıya benden selam olsun eğer okuyorlarsa. Böyle şeyler düşündüğüm için beni affetsinler.













Aysel AKSÜMER hakkındaki bilgilerin basılmasını istiyorum.
Eğer basılmamasını istiyorsanız tıklayın.

  Aysel AKSÜMER kimdir?
Halkla İlişkiler mezunuyum. Devlet memuru emeklisiyim. 2 evlat sahibiyim. Ankara'da yasiyorum. Bir Oyku Kadar Kisa Bir Roman Kadar Derin Hayatlar isimli oyku kitabinin yazariyim.

Etkilendiği Yazarlar:
Orhan Veli KANIK, Reşat Nuri GÜLTEKİN, Anton Çehov

 


Bu yazıyı basmak istiyorum.

İzEdebiyat'da yayınlanmakta olan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Tüm yazılardan birinci dereceden sayfa düzenleyicileri sorumludur. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.

Yazarların izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin —kısa alıntı ve tanıtımlar dışında— herhangi bir biçimde basılmaması/yayınlanmaması önemle rica olunur.

© 2000-2002, İzlenim.com - Tüm hakları saklıdır.