Bu Merhumu Nasıl Bilirdiniz?

Ne yalan söyleyeyim be Hocam. Osman’ı çok iyi tanır ve hiç de iyi bilmezdim. Derdi, işi, gücü; akşamüzeri Hasan Ağabeyin bakkalının önüne sinsice geçerek, bir de altına gökkuşağı rengindeki ilginç tasarımlı o tabureyi çekmenin rahatlılığıyla kızları incelemekti veya argoca bir tabirle inceden inceye onları dikizlemekti. Yapma Osman, etme Osman, bu yol üzeri gitme! Osman dediysek de dinletemedik. Her gün yanıma gelir dertli dertli iç çekerdi: ’’ Ya üstadım! Bir kız beğeniyorum, ardından bir kız daha geliyor onu da beğeniyorum, ardından bir kız daha geçiyor onu da…’’ Ardından, ardından, ardından… Bu sözün ardı arkası kesilmezdi. Sonra yine Ya Üstadım! Dedikten sonra bu böyle olmaz. Bizim fıtratımıza ve kelle başımıza göre biz erkeklere dört kadın düşer. Ben hakkımı isterim der dururdu. Ben de gülerek: Osmancım bizler birini zor beslerken sen kaldı ki dördünü nasıl besleyeceksin? Ekmek aslanın ağzında değil. Artık midesine inmiş vaziyette. Geç bu sevdadan. Hem bu zamanın kızları hiç kuma gelir mi? Saçmalama da adam akıllı otur yerinde sana temiz ahlaklı kız bulalım dediysek de dinletemedik.

Ulan Osman yaktın kendini. Ne vardı da adam akıllı yerinde durmadın? Sonunda pisipisine gittin. Bir kız uğruna değer miydi? Sonunda olacağı belliydi. Laf attığın kızın ağabeyinin hemen arkasında olduğunu nasıl da hesap edemedin. Artisttin be Osman hem de çok… Birkaç bıçak darbesine bile dayanamadı iri yapılı vücudun. Bak gene duygularım kabardı.

Evlensen ne olacaktı Osman? Neler olmayacaktı ki… Hadi örneklere başvuralım: Misal dört tane eşin olsaydı geride dört ayrı kadıncağız bırakacaktın. Bir de çocukların olsaydı vah ki vah… İyi ki öldün. Af edersin Osman! Biliyorum tatmin edici bir açıklama olmadı. Diyecektim ki iyi ki evlenmeden öldün. Aksi takdirde arkanda hiç de hoş olmayan bir tablo bırakacaktın.

Bugün senin hiç de sevmediğin bir hava var. Sağanak yağmur altında koydun bizi. Biliyorum seni bu havalar mahvetti. Havalar ısınsaydı da ortalık açılıp saçılsaydı değil mi Osman? Oh cıvıl cıvıl… Osman seni hiç de sevmiyorlarmış oğlum. Cenazende kuru bir kalabalık… İnsan bir sevdirirdi kendini topluma. Tabi onun bunun kızına sarkarsan olacağı buydu. İnanır mısın bilmem ama şu bulunduğun tabuttan kafanı çıkarıp sağa sola bakacakmışsın gibi geliyor bana. Hortlamandan korkmam Osman! Senin sağın solun belli olmaz olur ya yanına bir merhume istersin. Ulan Osman sen ne adamdın! Bırakıp gittin Hasan ağabeyin bakkalının önünü ve o renk cümbüşüne bürünmüş tabureni. Hatıralarınla övün Osman!

Buyur Hocam. Evet, Osman’ı çok iyi tanıyorum. Ama hiç de iyi bilmiyorum.

Hakkımı helal etmemi istiyorsunuz?

Ulan Osman! Laf attığın kızların listesini yapsaydın ya! Hiç yoktan ben gider helallik alırdım onlardan. İşin zor be toprağın altında. Senin yerinde olmak mı aman Allah korusun! Bana o kadar hak borçlusun ki Osman… Senin yüzünden hasta olacağım bu yağmurun altında. İşin garibi cenazende onca arkadaşların arasında bir ben varım. Tabi ya… Bir benim kız kardeşim yoktu arkadaşlarının arasında. Ulan onlara da mı? Yuh be Osman! Yuh diyorum başka bir şey demiyorum!

Tamam Hocam tamam. Bu Osman’ın üzerindeki onca hakkımı helal ediyorum. Bana sıra gelesiye kadar…




[[K]]Fatih KAYABAŞI [[/K]]


Fatih KAYABAŞI hakkındaki bilgilerin basılmasını istiyorum.
Eğer basılmamasını istiyorsanız tıklayın.

  Fatih KAYABAŞI kimdir?
Vefasızların düşmanı...

 


Bu yazıyı basmak istiyorum.

İzEdebiyat'da yayınlanmakta olan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Tüm yazılardan birinci dereceden sayfa düzenleyicileri sorumludur. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.

Yazarların izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin —kısa alıntı ve tanıtımlar dışında— herhangi bir biçimde basılmaması/yayınlanmaması önemle rica olunur.

© 2000-2002, İzlenim.com - Tüm hakları saklıdır.