"“Yazarlık, dünyayı değiştirme gücünü bahane edip aslında kahve içme ihtiyacını saklamaktır.” — Mark Twain"

Acının Estetiği: Werther ve Müslüm Baba

"Acının Estetiği ve Gerçekliği" makalesi, Goethe'nin "Genç Werther'in Acıları" ile Müslüm Gürses dinleyicilerinin "jilet atma" davranışı arasındaki psikolojik bağlantıları inceliyor. İnsan ruhundaki derin acıların farklı kültürlerde ve dönemlerde nasıl benzer dışavurumlar bulduğunu ele alan çalışma, acının evrensel dilini ve estetik yansımalarını derinlemesine araştırıyor.

yazı resim

Acının Estetiği ve Gerçekliği: Werther'den Müslüm Babaya Uzanan Çığlıklar ve Acının Ortak Dili
Mesut Balcan
İnsan ruhunun derinliklerinde yankılanan acı, tarih boyunca farklı şekillerde dışavurum buldu. Edebiyatın tozlu sayfalarından arabeskin kasvetli notalarına uzanan bu yolculukta, Johann Wolfgang von Goethe'nin "Genç Werther'in Acıları" adlı eseri ile Müslüm Gürses dinleyicilerinde görülen "jilet atma" davranışı arasında ürpertici duygusal bağlar ve psikolojik paralellikler keşfetmek mümkün. Her ikisi de yoğun acının dışavurumu olsa da, yöneldikleri yer ve taşıdıkları anlamlar farklılık gösterir.
Duyguların Taşması ve Baş Edememe Hali
Werther, karşılıksız aşkın, kronik yalnızlığın ve toplumsal yabancılaşmanın yarattığı acıya dayanamaz. Onun için tek çözüm, varoluşsal sancısını dindirecek nihai bir eylem olarak ölümü seçmektir. Bu, acıya karşı bir teslimiyet ve kaçışın en radikal biçimidir. Müslüm Gürses dinleyicileri ise benzer bir aşk acısı, hayal kırıklığı, yoksulluk ya da değersizlik hissiyle kıvranırken, bedene fiziksel zarar vererek bu içsel acıyı dışa vururlar. Bu eylem, ölüme yönelmekten ziyade, yaşarken acıyı somutlaştırma ve belki de ona hükmetme çabasıdır.
İçsel Acının Bedende Somutlaşması
Werther'in intiharı, ruhsal acının ulaştığı son noktayı, yaşamdan tamamen kopuşu temsil eder. Bu, artık dayanılmaz hale gelen ruhsal yükten kurtulma arayışıdır. Jilet atma ise, ruhsal acının fiziksel bedende "hissedilebilir" hale getirilmesidir. Tıpkı bir yaranın kanaması gibi, içsel kanamanın dışa yansımasıdır bu. Kimi zaman bu davranış, acıyı kontrol etme, ona bir sınır çizme veya acıya ortak arama anlamı taşır. Vücutta açılan her bir çizik, görünmeyen bir yaranın izi, bir çığlığın sesi olur.
Topluma Bir Tepki, Bir Çığlık
Werther'in intiharı, sadece kişisel bir trajedinin ötesinde, dönemin toplumsal normlarına, düzene ve varoluşun anlamsızlığına karşı bir protesto niteliği taşır. Bu, toplumun bireyi köşeye sıkıştırmasına bir başkaldırıdır. Jilet atan birey de benzer şekilde, bir görünürlük çabası içindedir. "Gör beni, duy beni, hisset beni" dercesine, görünmez acılarını görünür kılmaya çalışır. Bu, çoğunlukla toplumun kenara ittiği, görmezden geldiği kesimlerin çaresiz bir haykırışıdır.
Romantizm ve Melankolinin Gücü
Her iki davranış da, romantizmin aşırı duyarlılık haliyle birleştiği noktada ortaya çıkar. Birey, yaşadığı acıyı adeta estetize eder, dramatize eder ve kendi yaşamını büyük bir trajedi olarak kurgular. Bu durum, acının yüceltildiği, melankolinin bir yaşam biçimi haline geldiği bir ruh halini işaret eder.
Acıya Ortak Olmak ve Yalnızlığı Paylaşmak
Buradaki en çarpıcı paralelliklerden biri de, hem Werther'in hikayesinin hem de Müslüm Gürses şarkılarının, acıyı yaşayan bireylerde bir ortaklık ve yalnızlık paylaşımı hissi yaratmasıdır. Werther'in mektupları, okuyucunun onunla birlikte acı çekmesini, duygusal derinliğine tanık olmasını sağlar. Müslüm Gürses ise dinleyiciye, "yalnız değilsin, ben de bu acıyı çekiyorum" mesajını verir. Bu, bir tür duygusal dayanışma ve kolektif bir ağlama seansı gibidir. Bireysel acılar, bu ortak platformda bir araya gelerek daha katlanılabilir bir hal alır, adeta bir nefes alma alanı yaratır.
Bu derinlemesine benzerlikler, insan ruhunun acıyla baş etme mekanizmalarının ne kadar karmaşık ve bazen de yıkıcı olabileceğini gösteriyor. Werther'in son perdesi ile bir Müslüm Gürses konserindeki o kanayan kol, farklı sahne dekorlarına sahip olsa da, aynı temel insanlık hallerini, aynı bitmek bilmeyen acı çığlığını yansıtıyor.
Peki, biz bu çığlıkları ne kadar duyuyoruz, ne kadar anlıyoruz?

Yorumlar

Başa Dön