Uçurumun kenarındaydım sen ellerimi tuttuğunda farkında olmadan... Gözlerim nemli, olabildiğince buğuluydu...
Çakıl taşları gibiydi yüreğim... Battıkça yanıyor, kalbimin en derin yeri kanayıp sızlıyordu...
Çekip atmak istedim denize, içimi acıtan, beni yıkıp dağıtan ne varsa... Deniz alıp gitmeliydi benden çok uzaklara... Artık kimse beni üzmemeli, yıkmamalı, sızlatmamalıydı... Sadece ben, bana yetmeliydim, ben beni yenmeliydim, artık zafer sadece bana kalmalıydı...
Sürüklenmeliydi geçmişim dalgalarda, her bir parçam vurmalıydı kıyılara... Sonra ağlayarak, her hücremi birleştirmeliydim, yeni hayata başlamak için...
Bir renk seçmeliydim önce, ışık olmalıydı sapa yollarda bana... Baktıkça gözlerimin rengini almalı, yüreğimi serinletmeliydi...
Sonra bir yol çizmeliydim kendime... Kumlu, mis gibi çiçek kokulu bir yol... Yolda bir sevgili olmalıydı el ele hanımeli kokan sokağı yürümeliydik beraber...
Sonra rüzgar yalamalıydı usul usul tenimizi... Yağmur çiselemeli, içimizi üşütmeliydi... Az önce yürüdüğümüz yol, mis gibi toprak kokmalıydı, içimize işlemeliydi baharın her tonu...
Ve artık, yeni yolun sonu gelmeliydi... Pırıl pırıl, ışıl ışıl, yaşamaya değer bir hayat olarak... Sadece yaşamak için... Adam gibi...
]