Adı Ayrılık Olsun

“Sudaki karıncanın; tutunduğu dalı sevmesi gibi / Seviyorum seni” /

yazı resim

Aslında; hiç de güzel olmayan bir manzaraya
Bakıyordu pencere, sıcağı ve gürültüyü taşıyordu.
Kimin umurundaydı ki, yangın merdivenine açılması.
İkisinden başka kimseler yoktu, belki de vardı...
Yeşili ve maviyi görmenin imkansız olduğu,
Olabildiğince çarpık ve de kirlenmiş binalar doluydu.
Az da olsa görüne biliyordu, başlarını kaldırdıklarında gökyüzü.
Beyaz bir dolunay ve tüm şehirlerdeki gibi parlamaya devam eden,
Bir dileğin birlikte tutulması için kaymaya hazır bekleyen yıldızlar...
Henüz hava kararmamıştı, onlar için her şey gökkuşağıydı.

Onlar ağlayarak girdikleri elma bahçesinden,
Elmaların en güzellerini gülümseyerek sundular.
Yüreklerinde tuttular mavilikleri, bir okyanus yarattılar...
Yeşili armağan edip, dans ettiler yunuslarla...
Sokaklar aynı sokaklardı, onlar bambaşkaydı o gece.
Şakalaşan, bağıran, şarkılar söyleyen, hatta dans eden
Bizim insanlarımızdı ama onların basmıyordu ayakları yere.

Çekmeselerdi kanatlarını, seyre çıkmasalardı,
Bıraksalar kanat takıp uçacaklardı kuleden.
Parkta bir kuğuya isim bile koymuşlardı yada koymuştu.
Kendilerine gelince koyamadılar adlarını, korktular...
Zaman dilimi yoktu onlar için, hiç de umurlarında değildi zaten.
En güzeliydi, dopdolu, yaşanası bir o kadarda kısaydı vakitleri.
Sığdırmalılardı kısacık vakitlerine, doğanın tüm renklerini...

Rüzgar taşıdı onları ayrılık noktasına, yağmur yağdı
Sel olup ayrıldılar, gözler aradı, yürekler buldu...
Bir kitap düştü yere, ayrıldılar...
“Sudaki karıncanın; tutunduğu dalı sevmesi gibi
Seviyorum seni”
Dedi kadın... duymadı adam... gitti...

Başa Dön