bahçelerimize şarap şişeleri ekilirdi
her akşam uyandığımızda güzel kadınlardan bahsederdik
sessiz derinliğin yalnız sesiydi ölü suları
ve her sabah daha bir genç uyanırdım sevdaya
taşla beni ayva ağaçlarıyla
en derin yerlerimden düşür
bir başka gözüksün umut rüzgara
o zaman adı serap kiraz ağacıda kanatır gölgesini
tek başınasın karam
ama çiçeklerle yolunuz aynı
bense yabancıyım artık anlatılanlara
buğdayları dinlermiş gibiyim
hep süt
hep patlak
hep dimdikim
saflığım kalmadı
adım mısırdır artık
