Kapalıçarşı cennnet vatanımızın dünyaca ünlü alış-veriş merkezlerinden biridir. Büyüleyici havası kişiyi birden bire değişik çağlara ulaştırır. Turistlerin baş uğrak yerlerinden biridir. İçinde yıllarca çalışan esnafın bile zar zor yön bulabildiği labirent misali dar sokakçıklar insana kaybolma korkusunun oluşturduğu garip bir macera duygusu hissettirir.
Bu gizemli dünyanın esnafı da diğer meslektaşlarına benzemezler. Yılların verdiği tecrübe ile yoğrulmuş değişik kültürlerin süzgecinden geçmiş özel bir topluluktur. Çarşı esnafı ise doğal bir pazarlama topluluğudur. Dışarıdaki kurallar oralarda pek prim yapmaz.
Kuyumcu esnafı ise Kapalıçarşı'nın temel direğidir. Hikayemiz de bununla ilgili.
Ünlü kuyumculardan biri taş alımı sırasında oldukça büyük bir zümrütü çok ucuza kapatmış. Karlı bir ticaret yapmanın keyfi ile bu büyük parçayı nefis bir yüzük haline dönüştürmüş. Oldukça yüklü bir değerle vitrinin en nadide köşesine yerleştirmiş.
Fakat, günün birinde yüzüğün bulunduğu alanın yağlandığını farketmiş ancak bir anlam verememiş, silip yeniden yerine koymuş, ama nafile... Taş devamlı terleme yapıyormuş. Sormuş soruşturmuş ve taşın defolu olduğunu, bu zümrütün çıkarıldığı ana madenin volkanik bir bölge olmasından dolayı, akan bu sıvının, taşın damarlarında biriken sıkışmış gazdan kaynaklandığını öğrenmiş.
Hevesi kursağında kalarak vitrininden bu parçayı alarak tezgahının ücra bir köşesine nakletmiş.
Aradan birkaç ay geçmiş geçmemiş; elinde bu defolu zümrüt yüzükle bir müşterisi çıkagelmiş. Meğer tezgahtarlardan biri ondan habersiz yüzüğü satmışmış. Kadıncağız dükkanın orta yerinde kazığı yemenin verdiği hiddetle ağzına geleni söyleyip bu yağlı taşı verdikleri için tezgahtarlara hakaretlerini sürdürüyormuş. Bakmış olacak gibi değil, adının çıkacağına mı yansın yoksa müşteriyi kaybedeceğine mi? Bir hışımla tartışmanın arasına dalmış, çılgınlar gibi tezgahtarlara bağırmaya başlamış:
- "Ulan hangi hain benim ağlayan zümrütümü sattı, ben bunu gözüm gibi saklıyorum, defolun...!"
Kadıncağız bu sırada hafifçe kenara çekilmiş ama yüzüğe de sıkı sıkıya sarılmış. Bu sefer roller değişmiş, adam yalvarıyor, yüzüğü geri istiyor, kadıncağız ise şahin kesilmiş yüzüğü vermiyor ve bir anda dükkandan fırlayıp gitmiş.
Şimdilerde ise sosyetede ağlayan zümrütünü toplantılar düzenleyip göstermekteymiş.
İşte çarşı esnafının küçük örneği. Dışarıdan oldukça farklı, öyle değil mi?