Ah İstanbul Ah

İstanbul, Boğaziçi tek başına aşk demekti. O heyecanı yaşamasam, duymasaydım, bugünkü İstanbul’a gene aşık olurdum, hoyrat insanları, kirleten bacaları dışında. Saygılar.

yazı resim

Ah İstanbul

Fatih Sultan Mehmet’ten
Beş yüz elli dokuz yıl sonra ki,
Bu şehir bugünkü İstanbul
Ne gündüzün şer, ne sabaha dek nur
Ne de yaşlanmayan dul,
Unu hiç elenmeyen, elek değil kalbur.

Kaç Hünkar, kaç Sultan ve kaç hükümet
Kaç darbe, olgunlaşıp düşürülen
Boğulup, hançerlenen bu saltanat uğruna
Paspas altı anahtarı lafzıyla bize emanet
Bir varmış, bir yokmuş gelen gitmiş,
Hikaye-i Osmaniye’den bir memleket.

Doğu Roma’dan arta kalan
29 Mayıs sonrasında Fatih
Sonraları saltanat sırası
Taş atıp, kazan kaldıran
Sur yıkarak, burcuna yeni bayrak çeken,
Yedi kule marul bahçelerinde
Ulu abatlı Hasan değil, Hoca Hasanlar,
Boğaza nazır Hasanların mahallesi
Bir pantolon, bir ceket
İkinci Meşrutiyetten bu yana garip, guraba
Ben demedim Başbakan der,
Türkiye de ne ararsan burada.

Ne ucuz soluk,
Ne pahalı yaşam,
Ne taşı, toprağı altın, Silivri’de bir başkası,
Sırmaları yere düşmüş kılıcı içinde kın
Taşra dışı, en orta yer,
Koşuşturulan akın üstüne akın,

Bir ilkbahar zamanı
Açılmıştı kapısı İstanbul’un
Hâlâ açık bu kapı
Kaçtı, kaçıyor inanın,
Canını seven her kulun,
Kaçak, kaçılan şehir oldu,
Güzelim İstanbul’un.
2011

Yorumlar

Başa Dön