Reşit Galipi rahmetle anarak ve o günkü şartlar içinde çok iyi bir şey yaptığını düşünerek bu andı yazdığı için bugün ve bundan sonrası için de teşekkür ediyorum. Ve bugün Reşit Galipi eleştiren ve kendisine Müslüman diyen birçok kimseden de daha fazla Müslüman olduğuna inanıyorum.
Bugün Reşit Galip karşıtlığı yapanlar, Reşit Galipin yaptığı yanlışı değil, metinde geçen düşüncelere duydukları hazımsızlık ve reddi dile getiriyorlar. Yoksa bunu Reşit Galip değil de Mehmet Akif yazsaydı kabul mü edeceklerdi? Hayır, Akifi bile Abdülhamiti eleştirmesinden ve Mustafa Kemale destek vermesinden dolayı reddedenler var. Ki andımızı yazsaydı Akifi tamamen sileceklerdi.
Andımızın geri gelmesine sevinen ve üzülenler; benim anlayamadığım bugünün yöneticileri ve vekillerinin tamamı bu andı söyleyerek büyüdüler ve bugün bu andı kaldırmanın, okutmamanın yollarını arıyorlar. Demek ki, andımızı çocuklara her gün okutmak yerine onun anlamını özlerinde yaşayacak şekilde kavratmak gerekiyor. Andımızda geçen kavram ve düşüncelerin hangisini, kim, ne kadar kendi hayatında uyguluyor? Burada düpedüz bir yalancılık var. Yemin edip, ettiği yemine bağlı olmamak var. Andımızdaki bütün kavramları yıllarca söyleyen bu adamlar vatan hainleri ile birlikte olmadılar mı? Vatanı karış karış satma yoluna gitmediler mi? Vatan düşmanlarını sokaklara salıp, düşünen insanları tutuklatmadılar mı?
Andımız her dersin başında okunduğunda, yetişecek bu neslin bugünkü nesilden farklı olacağını kim garanti edebilir? Neyin mücadelesi, niye verildiğini ben açıkçası anlamış değilim. Bir eşeğe her gün klasik Türk müziği veya halk müziği dinleterek, elbise filan giydirerek farklı bir yaratığa dönüştürebilir misiniz? Burada gösterilen çaba kişilerin kendi vicdanlarını tatminden başka bir şey olduğunu düşünmüyorum açıkçası.
Öğretmenin öğretmenliği elinden alınan bir toplumda değil andımızı, kendimizi de ortaya koysak değişen bir bok olmaz. Toplumdaki sosyal bozulma nasıl eğitimle başladıysa, eğitimle düzelir, inanılmayan ve kendi hayatlarında uygulanmayan ezber sözlerle değil. Ben dün de, andımızın okutulmasına karşıydım, bugün de karşıyım. Altı yedi yaşındaki çocuğun edeceği yeminin farkında olduğundan ve ettiği yemimin bağlayıcılığından haberi olabileceğini ben hiçbir şartta kabul etmiyorum. Önlerindeki büyükler meclis salonlarında ettikleri yemine ne kadar bağlılarsa, o çocuklar da o kadar bağlı olacaklardır.
Benim olmasını istediğim andımızdaki söylenen kavramın, önce ne olduğunu ve insan hayatındaki önemini çocuklara kavratmak gerekir. Sonrasında beklenen zaten gerçekleşecektir. Her gün okunmasına da gerek kalmayacaktır. Yine de tercih sizin.
Bence çok söylenen söz, çok çiğnenen sakız gibidir. Kısa sürede çürür.
Sürç-i lisan eyledikse affola.
30 Ekim 18
Gölcük