Hayatı sorgulamak dedik. Hadi başlayalım dedik. Nereden başlayacağız peki? Tabii ki ilk baştan... Yani anne rahminden öyle değil mi? Hepimizde her ne kadar hatırlamasak da geçtik o dönemlerden... Ben kendi adıma hayatı sorgulamaya gençlikten baslardım nedense? Tâ ki bir gün tefsir dersinde Elmalı Hamdi Yazır’ın yorumunu okuyanadek. Sizlerle de paylaşmamı ister misiniz? Yasin suresinin tefsirini yaptığımız bir dersteyiz. Dünyanın gelişi güzel yaratılmayıp, bir o kadar düzen ve ahenk içinde yaratıldığını kanıtlayan ayet-i kerimeler geçiyor. Fakat bir tanesi var ki beynimi sulandırıyor. Yasin suresi 41. ayet-i kerime: ’Onlar için bir delil de bizim onların neslini dolu bir gemi de taşımamızdır’. Mealen bu şekilde olan muhteşem ayet-i kerimenin saygıdeğer Hamdi Yazır tarafından yapılan açıklamasına bakın; birde... Aynen sizlere aktarmak istiyorum o güzel satırları:
‘Dolu gemi denilince önce Hz. Nuh’un gemisi akla gelir. Fakat burada nesilleri kaydı, bunu kast etmeye engeldir. Bu ipucu ile burada ’dolu gemi ’ ile hamile kadınların rahimlerinden mecazdır, bir istiâredir. Evet babanın sulbunden bir tufan ile atılan nesiller, anaların rahimlerinde Hz. Nuh’un gemisi gibi bir kurtuluş bulur’
Ne kadar muhteşem öyle değil mi? Kaçımız düşündük, anne rahminde ki günlerimizi... Şahsen şimdiye kadar aklımın ucundan geçmemişti. Babamızın sulbunden gelip, Nuh’un gemisi olan annemizin rahminde kurtuluş buldugumuzu kaçımız düşünmüşüzdür ki? Ya ardından gelen 43. ayet-i kerimeye ne dersiniz bilemeyeceğim:
‘Eğer dileseydik, onları orada boğardık, o zaman onların ne feryadına yetişen bulunur, ne de onlar kurtarılırlardı? ’ Düşünebiliyor musunuz? Yani Rabbim dileseydi, sizi o hava alması imkansız gibi gözüken yerde havasız bırakıp, boğsaydı, şimdi bu satırları okuyor olabilecek miydiniz? Ya da ben şu satırları yazıyor olabilecek miydim? Ama sonuç olarak siz bu satırları okuyorsunuz ve bende ona paralel olarak bu satırları yazıyorum. Demek ki Yüce Rabbim bizi o hayatımızın başlangıcı olan dolu gemide boğmadı, bize bir lutuf ta bulundu ve bize hayatı bahşetti . Evet Yüce Rabbim bu hayatı bahşetti bize; ama ne sebeple? Örneğin ben şu an yaşıyorum, aynı şu satırları okuyan siz dostlarım gibi... Ama yaşamayan, bu bize bahşedilmiş olan hediyeye veda edemeden gidenlerde var; öyle değil mi? Hatta bize bahşedilmiş bu koca hediyeyi (dünyayı) hiç görmeden, anne rahminde elveda diyen ruhlarda var. Peki o zaman ilk önce kendime sonrada size soruyorum dostlar... Bazıları ölürken, bu hediye edilmiş yaşama veda ederken, bazıları niye yaşıyor veya hayata merhaba diyor? Bu soruyu çok düşünmüşümdür. Kendimce bulabildiğim en mantıklı yanıt ise şu olmuştur:
Yüce Rabbim beni Nuh’un kurtuluş gemisi olan annemin rahminde öldürmemiş ve sonrasında bende herkes gibi hayatla tanışanların arasına karışmışım. Yaratıcım dileseydi pekâla beni öldürebilirdi. Ama ben yaşıyorum. Demek ki diyorum, şu dünya ile tanışmamın sebebini anlayabilmiş değilim daha... Ben acizâne şu dünyaya gönderilen herkesin bir görevi olduguna inananlardanım. Örneğin , 24 saatlik bir ömrü olan o güzelim bahar kelebeklerinin, biz insanlara Yüce Rabbim'in CEMİL ismini anlatmak gibi bir görevi varsa ve bunu gerçekleştirebiliyorlarsa, şu insanoğlunun 60 yıllık ömründe ne çeşit görevleri olabileceğini siz düşünün artık... Kim bilir neleri görmek ve neleri göstermek için gönderildik şu dünyaya... Madem herkesin bir görevi, üstlendiği bir yükümlülük var, o halde benimkisi nedir diye sorduğum zamanlar çok olmuştur kendime... İyi bir kul olmak görevi başlığı adı altında hangi görev ve görevcikler topluluğu? Şu 60 yıl (o da ortalaması) ya daha azı, yada fazlası zamanda yapılabilecekler ve üstlenilebilecekler listesini çıkarsak iyi ve güzel mâna da kaç şey buluruz kendimize bilemiyorum... Yada yaptıklarımız adına, kaçı yararlıdır kendimize ve çevremize... İnanın bana öylesine çok görev var ki üstlenilecek... En azından bir çiçeğe ne kadar da güzel vazifeni yerine getiriyorsun diyebilmek adına... O halde şu an için yaşıyorsak bu boşuna bir yaşayış değil... Bunu kendimize de sindirerek neden daha dolu dolu yaşamayalım şu yaşamı? Haksız mıyım?
Anne rahminde ki günlerimiz
24 saatlik bir ömrü olan o güzelim bahar kelebeklerinin, biz insanlara Yüce Rabbim'in CEMİL ismini anlatmak gibi bir görevi varsa ve bunu gerçekleştirebiliyorlarsa, şu insanoğlunun 60 yıllık ömründe ne çeşit görevleri olabileceğini siz düşünün artık... Ki