İnsanın arayışı serüveni gel git ve zik zaklar üzerine kuruludur. İnsanın her dönem kendini keşif etme
karşısındaki şaşkınlığı ve varlığına karşı artan hayranlığı insanı giderek var oluşuna yaklaşıtırıyor.
İnsanın var oluş yolculuğu acıların toplandığı bölge de olsa, insanı yığınlardan ayıran yegane
farklılıktır. Bu farklılık hayata tutunma adına insana bir kimlik kazandırır. İşte bu yazıda Kimlik
oluşturma sürecinde yaşanan durgunluk dönemine değinmek istiyorum.
İnsan, psikolojisi gereği hayatının hep tek düze olmasını yani hep iyi ve olumlu geçmesi hayali ve
beklentisi içindedir. İnsan genelde mutsuzluğu, stresi, bulanımı, sıkıntıları ve sorunları kendine
yakıştıramaz. Özellikle bunlarla mücadelle karşısında insanların yaşadığı yetersizlik duygusu, insanın
en zayıf ve acınacak halini ortaya çıkarır. Bu da insanın kendisine olan güvenini sarsarak, insanı
çaresiz duruma düşürür. Halbuki hayatın iki yönünü görmesi gereken insan, nedense hayata tek yönlü
bakmayı alışkanlık haline getirir.
Arayış, insan doğasının bir parçasıdır. Dolaysıyla insan kendini bu serüvenden soyutlayamaz. Öyleyse
bu yoldaki koşuşturmasında yaşananları zihninde ve kalbine iyi not etmelidir ki ilerleyen yolculuk
esnasında öğrendikleri kendisine ışık olsun. Bunun adına tecrübe denilse de insan geride bıraktıklarını
çabuk unuttuğundan, yaşananlara sürekli sil baştan bir tutumla yaklaşmaktadır. Bu durumda
arayışın anlamlı oluşunu zorlaştırmaktadır. Ve hep keşke diğer insanlar gibi olsaydı sezernişleri
duyulur. Bu isyanvari duruşun altında kimlik oluşumun tamamlanmamasından kaynaklanır. Peki
arayışını bırakmak istemeyenlerin içinde çırpındıkları kazanda çıkmanın yolu yok mudur? Arayışını
sonlandırmasını istemeyenler bilmeli ki içinde çırpındıkları kaynayan kazandan çıkmanın bir yolu yok.
Aksine kazan giderek ısınır ve arayışı çekilmez hale gelir.
Hayata ve insana dair okumaları merkeze alan arayışçı, sürekli yorgunluklarla ve isteksizlerle
karşılaşır. İnsanlar ve yürek, arayışçıyı yorar. Yolundan dönmesi için baskı oluştururlar. İşte anlatmaya
çalıştığımız kilit nokta bu yorgunlukla gelen durgunluk dönemin normal olduğu ve abartılmaması
gerektiğidir.
Durgunluk dönemi bir muhasebe yani hesap görme dönemidir. İlk önce zihne ve kalbe dolaşan
bilgi ve duyguların ayıklanması için zemin hazırlanmasıdır. İkincisi yorulan kalbin kendi sesini
dinlenmesine olanak verilmesidir. Üçüncüsü ise bireyin enerji depolanmasıyla, hareket dinemiklerinin
yenilemesidir. Durgunluk dönemi ilerleyen yolculuk için gerekli bir dönemdir. Ve bu dönemin iyi
değerlendirilmesi gereklidir.
Gelin görün ki bu durgunluk dönemi genelde arayışçı ve çevresi için yanlış yorumlanır. Bu yanlış
yorumlardan dolayı durgunluk dönemi çoğu defa kayıpların yaşandığı dönem haline de gelir. Bu
dönemi yanlış değerlendirilmesinin altında: bir, bireyin kendini çaresiz ve yetersiz hissetmesiyle
doğru yerde durup duramadığını görememesi, ikincisi çevrenin arayışçıya yüklediği misyondan dolayı
yapılan acımasız eleştiri ve ön yargılardır.
Bir arayışçı bazen dinlenmeye ihtiyaç duyabilir. Herkesin bunu normal bir durum olduğunu bilmesi
gerekir. Evet arayışçı, yığınlara nazaran farklı ve güçlüdür. Etrafını kuşatan ve rehber konumundadır.
Ancak bir insanın güçlü olması demek onun insani özelliklere sahip olmadığı anlamına gelmez. O,
en az herkes kadar insani özelliklere sahiptir. Onun, birçok insandan güçlü olması demek, onunda
sorunlar yaşamayacağı, bazen kabuğuna çekilmeyeceği anlamına gelmez. Durgunluk dönemine
giren arayışçının kendisiye hesaplaşıp, o durumdan çıkana kadar ona anlayışla yaklaşılmalıdır. Ancak
görenen o ki bunu kimse görmek istemez. Her zaman karşılarında aynı mükemmmek insanı görmek
isterler. Sanki kendileri her türlü ruh halini veya dengesizliği yaşabilir ama arayışçı bunu yaşayamaz.
Hayır, herkesin hata ve yanlış yapma hakkı saklı tutulduğu kadar, arayışçının da durgunluk hakkı saklı
tutulmalıdır. Bu hakkı herkes anlamasa da arayışçı böyle bir durumda dış seslere kulağını tıkamalı,
kendi iç dünyasına dalmalı, dışarının ne düşündüğünü, ne söylediği üzerinde durmamalıdır. Çünkü dış
dünyanın baskısı, durgunluk dönemin verimliliğini azaltabilir.
Durgunluk yenilenme yani kuluçka dönemidir. Bu özel döneme kimsenin karışmaya hakkı olmadığı
gibi arayışçının bunu izah etme, açıklama getirme hakkıda olmamalıdır. Zaten bu özel dönemi
anlayacak ve anlayış göstereceklar az olsa da savaşçıların doğduğu durgunluk dönemini yine
savaşçıların anlayacağını düşürsek ve savaşçıların azlığı da ortadayken, arayışçının işinin zorluğu daha
iyi anlaşılacaktır.
osman tatlı
osmantatli@gmail.com