Asıl ve Yegane Gerçek

yazı resim

'Hayat, nasılsın?' dedim aynaya bakarak,
sanki karşımdaki adam
bana cevap verecekmiş gibi?

Bekledim, usta bir balıkçının sabrı ile
bekledim dala i lama'nın dingin sükünetiyle.
zaman durmuştu sanki
ya da zaman farklı bir boyuttaydı
acelesiz, amaçsız
sonsuz ve sakin...

belleğim bu hiçlik ya da her şeylik halindeyken
bedenim de ona uyum sağlamış
trans halindeki bir yogi misali
uzuvlarımdan bağımsız
bir ruh halinde
bekliyordum aynadaki adamın cevabını.
ama bu bekleyişte
heyecan ve acele yoktu
tefekkür dolu bir bekleyiş...

o an düşündüm,

hayat da aslında tefekkür dolu bir bekleyiş midir diye?
aklıma ana rahmine düşen ceninin
9 ay 10 gün rahimde bekleyişi geldi,
kundakta , kucakta
emeklemeyi, yürümeyi,konuşmayı öğrenmeyi
bekleyen bebek
bir ınga sesiyle belleğimi çınlattı,
beklemek ;
bebekken annenin meme vermesini beklemek,
okulda öğretmenin sana ilgi göstermesini beklemek,
parkta çocukların seninle oyun oynamasını beklemek,
okuduğun kitapta yazarın seni anlatmasını beklemek,
televizyonda sevdiğin filmin yayınlanmasını beklemek,
yazın tatile çıkmayı, denize gitmeyi,
kışın kar yağmasını, kar topu oynamayı beklemek,
durakta evine giden otobüsü beklemek,
sevdiğin kadının sana aşık olmasını beklemek,
arkadaşlarının seni incitmemesini beklemek,
ailenin seni onaylamasını beklemek,
'listen ne kadar uzunmuş,
ve daha da bitmedi 'dedi.
kafamın içinden bir ses.

'evet' dedi, transa geçmiş ruhum;

'beklemek zor ve anlamsız,

hem de çok sınırlayıcı.

çünkü tüm beklentilerin
senin bugününden çalınan anlar,
yarınına ekilen yaralar.

beklemek kelimesini at kafandan.

yerine yaşamak kelimesini koy .

-hissederek ve ötesini düşünmeden,

tüm benliğinin kendini mutlu ve tam

hissettiği varlık halinde yaşamak...-'

sersemlemiş beynim,

artık trans halinden mi,
yoksa asıl gerçek ve önemli şeyin farkına vardığından mı
nedir bilinmez,

'haklısın!' dedi

ve

o yaşıma kadar tadmadığım
bir huzur,
rahatlama
ve haififlik
tüm varlığımı sardı...

aynadaki adam
yüzünde ferah ve hayat dolu bir gülümse
ile
göz kırptı bana,

ve dudaklarından şu sözler döküldü:

'baharda açan kiraz çiçekleri gibi taze,
okyanustaki yunuslar gibi özgür,
yağmur sonrası toprak kokusu gibi rahatlatıcı,
güle serenad yapan bülbül gibi aşık,
amazondaki nadir bir parpağan kadar rengarenk,
her kum tanesi gibi eşsiz güzellikte...'

bu sözleri işiten kendinden geçmiş ruhum
bedenimi de hakimiyetine alarak
aynaya dikkatlice baktı
ve
birden aynadaki adamın
önce gözbebeklerinde
sonra tüm bedeninde
beni gördü.

Ama bu bakış ve beden
eski benden,
beklentisiz
doğan,
şu anda yaşayan bendi,
ve
hayata sonsuz merak, bitmez enerji, içten gülücüklerle bakan
çocuk ruhun
tefekkür ile birlikteliğinin
önüme serilen yoluydu.

beklentisiz ve korkusuz...

ilk adımımı attım,
ve düşler alemindeki
asıl ve yegane gerçek olan
'şu an'daki
muhteşem yolculuğum başladı....

Yorumlar

Başa Dön