Odada ilk göze çarpan, gelişigüzel alınmış eşyaların kahverengi tonlarının uyumuydu. Sanki gercekte tek bir rengin yaşanmışlıklarla oluşan tonlarının uyumu. Her dokunulan yeri bu rengin bir tonunu almış ve sanki her yerine dokunulmuş odanın. Sağda camın kenarında duran masanın boyasının çıktığı bölümlerindeki eskilik bile bu uyumu onaylıyor .Masanın aşınmışlığı, üzerine bırakılan eşyaların agırlığından değil, etrafında kalan sözcüklerin terkedilmişliğiyle oluşmuş. Kimi sözcükler ise yerdeki halıda üzerine basılmış koca lekeler halinde bekliyor. Odadaki kahverengi tonunu bozan tek şey bu lekelerden kaçan sözcüklerin ardında bıraktığı duvardaki çatlaklar hala onaramamış kendini. Belli belirsiz birşeyler anlatmak istercesine oluşmuş bu çatlakların işaret ettiği duvarda asılı duran sararmış kadın fotoğrafı buradaki yaşanmışlığa tanıklık etmiş gibi bakıyor. Herşeyini en ince ayrıntısına kadar tanıdığı ancak yine de hep var olduğunu bildiği halde göremediği bir şeyi görmek isteyen bir bakış bu. Uzun zamandır kırık olan camın rüzgarın etkisiyle çıkardığı sesin değiştiğini hissedip yüzündeki anlamı değiştiriyor fotoğraftaki kadın. Odanın bırakılmışlığına inat yeni bir yaşamı çağırırcasına çıkıyor ses. Tüm bunlardan uzakta, köşede yerde bırakılmış kitabın içindeki kağıt her an okunmaya hazır kılıyor kitabı. Hemen yanıbaşındaki abajurun açısı, kitabın kendi ışığıyla okunduğunu anlatırcasına ayarlanmış. Yarım kalmış romanın kahramanları, romanı bitirmeye hazır abajurun altında , ışığının yanmasını bekliyorlar. Sanki odanın her yerinde bekleyiş var.
Abajurun sol tarafında duran sandalye, kırılmış tek ayağına rağmen hala dengede kalmaya çalışıp, bir dönüşün yaşanmasını bekliyor.
Sandalyenin tam karşısında olan duvardaki saat 11.05 ‘de asılı kalmış bekliyor.
Ahşap yatak ertesi gün uyumaya hazır bir şekilde düzeltilmiş bekliyor.
Yatağın altındaki bir ucu görünen ufak valizin içindeki kağıtlar uzun zamandır okunmamışlığının tedirginliğiyle düzeltilmeye hazır bekliyorlar.
Yaşanmışlığının anlamlandığı, bırakılmışlığında tozlanmış konuklarını bekleyen bir oda.
AYNı MEKAN-şIMDIKI ZAMAN
Aradan geçen bunca zamandan sonra yılların açılmamışlığıyla zorlanan bu kapıyı tekrar açacağımı hiç düşünmemiştim. En tuhafı ilk defa böylesine bir boşluk duygusuyla açıyorum. İçeri girdiğimde sanki eskiden olduğu gibi abajurun yanındaki köşede elinde kitabın o iri, ışıl ışıl bakan gözlerinle bana bakacakmışsın gibi hissediyorum. Böyle olmayacagını bilmem içimdeki boşluğu dahada arttırıyor. Kapının açılırken çıkardığı o gıcırtılı sesten ne kadar çok nefret ederdin. Ve yine bu ses çıkıyor ve ben yine bu sesi geride bırakıp içeri giriyorum. Oda senin yokluğun dışında bıraktığın gibi. Ama sadece bedenin yok, bunun dışında bakışların ve susuşların hala odanın her yanında. Gelmeyeceğini bildiğim halde gözlerim kapıda gelecekmişsin gibi hissediyorum bir an. En son gidişindeki bekleyişimden daha büyük bir yalnızlık duygusu içindeyim şimdi. Uzaklaşmak istiyorum buradan ama bu kez benden bir şeyler bırakmamam gerek. Bu yoksunlukla yaşadığım zaman yetmez mi sence? Burada olsaydın “hadi yüzümüzü boyayalım” derdin. Konuşmak istemediğin zamanlarda yaptığın gibi.
-Ses odanın icinde dolaşmaya başlıyor. Eline aldığı boya kutusunu açtığında kırık boya parçaları odanın uyumunu bozuyor birden.-
Ne çok kırdık birbirimizi. Ayrılırken toparlayacağımızı düşündüğümuz darmadağınık bedenlerimiz şimdiki boşluklara daha da büyük geliyor. Arta kalanlarını anlatmadın hiçbir zaman bana. Haklıydın, arta kalanlarımdan hep kaçtım. Bunu söylememi sağlayan yokluğun mu?
- Ses masanın üzerinde dolaştırıyor ellerini-
Hep insan yüzlerine benzetirdin bu lekeleri. Onlarla anlatırdın bana tüm duygularını. Ne kadar kızgın bakıyor derdin yada ne kadar şaşkın. Gözlerine bakardım bende. Ne kadar üzgün baktığını görürdüm ya da ne kadar telaşlı. Şimdi bu lekeler ne kadar ifadesiz bakıyorlar. Kendinle beraber onların yaşamlarını da götürdün sanki. Şekillerden birisini diğerlerinden hep ayrı tutardın. Ben de hissederdim bu ayrımı anlattıklarınla. Şimdi ise ne kadar benzer diğerleriyle. Dışarı çıkmalısın artık derdim. Sen ise dahada karışırdın boyalarınla söylediğime inat. ”Bu boyalarla yalnız bırakma beni.” Son zamanlarda ne kadar sessizlesmiştin. Şimdiki gibi kırık camın ruzgarın etkisiyle çıkardığı ses bozardı odadaki sessizliği. Ben de yine aynı tedirginlik var.şimdi yokluğunla yüzleşiyorum.
- Ses kırık sandalyeye oturdu ve duvardaki çatlaklara dikti gözlerini-.
AYNI MEKAN- GEçMIS ZAMAN
] ]