Babam...

Taşkafam bir şeyleri anlamaya görsün, paralardım ortalığı, tüm defteri kitabı yırtar alamazdım hırsımı. “Ben aptal mıyım, niye anlamıyorum?” diye ter ter tepinirdim. Bir tek sen bilirdin beni sakinleştirmenin yolunu...

yazı resimYZ

Seni düşününce aklıma bölük pörçük hatıralar üşüşüyor. Çocuk hafızamda kimi hiç silinmemecesine kazınmış, kimi sisli. Bana attığın tokadı hatırlayınca gözlerim doluyor. Dünyada hiçbir tokat bu kadar anlamlı olamazdı diye düşünüyorum. Yere çöp atmayı ne zaman aklımdan geçirsem 8 yaşındaki ağlayan kız çocuğu ve yediği tokat belirir hatıramda. Usturuplu bir şekilde cebime sokarım çöpümü, eve çöpler taşıyorum seni düşünerek. Seni yaşamama izin vermedi kader. Annem beni doğurduğunda 42 idi, sen 52. 10 yıl tanıyabildik birbirimizi. Ben her gece isyan ettim kadere seni benden bu kadar erken aldı diye, sonra kızdım, sana isyan ettim, 52 yaşında baba olmayı göze aldığın için, öyle ya sonsuza dek mi yaşayacağını umuyordun be adam! Öyle mükemmel öyle anlatılmaz bir adamdın ki benim için, inanmazsan Funda’ya sor. Bütün dilleri konuşurdun, İngilizcem herkesten iyiydi sayende, çözemeyeceğin problem yoktu, nefret ettiğim matematiği bile sevmeye başlamıştım. Deli bozuğun tekiydim. Taşkafam bir şeyleri anlamaya görsün, paralardım ortalığı, tüm defteri kitabı yırtar alamazdım hırsımı. “Ben aptal mıyım, niye anlamıyorum?” diye ter ter tepinirdim. Bir tek sen bilirdin beni sakinleştirmenin yolunu, problemi değiştirir, anlayacağım gibi anlatır, sonra da kitabı yazanlara söverdin benle birlikte. “Benim kızım dünyanın en akıllısı” derdin. Yaptığım hırçınlığın üzerine, gözyaşlarımı siler, beni gülücüğe boğardın. Bir tek sen. Anneme kalsa çoktan yemiştim zılgıtı. Şaşkın bakakalırdı herseferinde garibim. Sonra da çıkışırdı sana, “Bu kadar şımartıyorsun, sen yokken tepemize çıkıyor bu” diye. Kalp krizi, mide kanaması geçirmiştin, perhiz yapıyordun. “Ben de beyaz makarna istiyorum” diye tuttururdum, yenilecek nane değil hani, bir tek sana hayranlığımdan daha tatlı gelirdi o yağsız tuzsuz makarna. Sense anneme “Hanım bi tanecik köfte yesem” derdin. Annem izin vermezdi, otorite miydi neydi kadın. Sen mahzun boynunu bükerdin, içim giderdi o haline. Biliyorum şimdi, annemin hepimizi sevdiğinden koyduğunu o kuralları, sen de hiç karşı çıkmazdın zaten.
Bir ara sahanda yumurtaya takmıştım hani. Her okuldan gelişte isterdim. Annem evdeki yemekleri kakalamaya çalışır, “Böyle beslenilir mi, hergün hergün yumurta, gıda alman lazım” diye söylenirdi. Bense sahanın çoktan ocakta olduğuna emin hınzır gülümserdim. Sonra annemden kurtulup koşar atlardım sırtına. Beni sırtına aldığın gibi gezdirmeye başlardın evin içinde, sonra da numaracıktan divana düşüverirdin, “Hanım, kocaman olmuş bu kız, taşıyamıyorum artık ben bunu.” En son o uğursuz günden birkaç hafta önce yaşandı bu mutluluk çığlıkları evimizde. Sonrası derin sessizlik.
Senden sonra lisede patates kızartmasına taktım, annem hiç karşı çıkmadı inanır mısın? Geliş saatime hazırladı patatesimi aylarca. Senden sonra herkes sana benzemeye çalıştı. Yokluğunu doldurmak için didinip durdular. Onlar didindikçe büyüdü yokluğun.
Aylarca oturmadım kanepene, orda oturduğunu kitap okuduğunu hayal ederek, televizyon seyrettim yanındaki koltukta. Belki de oturuyordun kimbilir?
Çocukluğumda ettiğim yemine aykırı yaşıyorum.
30’uma bastım, hala çocuk doğurmayı düşünmüyorum. Ama hiç endişe etmiyorum babacım, hiç kızmıyorum artık sana. Babaların en mükemmeli hafızamda, torunun şanslı olacak biliyorum, hafızamda kalanlar ona da yeter, mükemmel bir dedesi vardı onun.

Başa Dön