Bahar kokulu kışlar yaşarız aşık olunca, kasırgaların kavurduğunu fark etmeyiz bir türlü.Ne kadar ıslanırsak ıslanalım kupkuru kalır yüreğimiz ve bedenimiz erir şeker gibi “hayat” denen çay fincanı içinde.Aşık olmak vardır hepimizin yüreğinde, işini bilen bir aslan misali avını bekler sonsuz bir sabırla.Bekler usulca, sinsice ve ne yaptığını bilerek; ama sonuç her zaman mükemmel değildir, bazen avı karşısında sakat kalıp zayıf düşer sonsuz krallıklar sahibi, bazen umduğu gibi çıkmaz av ve karnı doymaz; yani yetersiz kalır, ama bazen öyle bir doyar ki seneler boyunca hiç avlanmasa bile kendine yetecek kadar toktur.
Aslında bakarız geçmişimize ve anlarız ki birçok şey yaşanmış ama birçok şeyde yitirilmiştir. Siyahlar giyinip çıkarız ortaya kimi zaman, kimi zaman yeşiller içinde uzanırız hayatın kollarına, bazen bir türlü açılamayan nefesimizi koparıp atmak isteriz bedenimizden, kimisinde de isteriz her şeyi her şeyden çok.Ama hangi biri geçer ki elimize, hüzün ve gözyaşı haricinde. Ne olursa olsun, sonuç olarak hep aynı ikili yanımızdadır, hep aynı ikiliye tutsak olur, hep aynı ikiliyle yaşar dururuz.
Neden demek karşılamaz anlamsızlığın anlamını, yürekler tükendi mi varlığın kalmaz bir amacı, sonra sesler ölür, bedene sıra gelene kadar canlı tek parça kalmaz hayatında; sonra bedenin parçalanır, çok uğraşırsın yapıştırmaya, eski haline getirmeye ama bir vazo misali kırıldı mı yapıştırmak mümkün değildir, tıpkı sırça bir saray gibi, krallığın sona ermiştir artık ve bütün kraliyet mensupları senin cenazene katılmak için bir bir sıraya girer, ama onlar yüzünden öldüğünün farkında bile değillerdir, onlar sadece eğitilmiş ama kör birer katildir…
![yazı resim](/storage/cache/images/dd999d88a215ccdbed30b23d1de1708d_essay-life-1125268244.webp)