Bahçıvan

Tagore'un Bengalceden İngilizceye çevrilmiş aşk ve yaşama dair lirik şiirleri her zaman asıllarının tam karşığı değildir. Bazıları kısaltılmış, bazıları yorumlanmıştır.

yazı resimYZ

Ey şair akşam yaklaşıyor, saçların kırlaşıyor.
O tek başına olduğun esinleme anında bundan sonrasının sesini duyuyor musun?

"Akşamdır" dedi şair, "ve ben dinliyorum. Çünkü, geç de olsa köyden biri arayabilir.
Yolunu şaşırmış genç yürekler bir araya gelir mi diye bakınıyorum;
Sessizlik bozulsun, ve onlardan söz edeyim diye tutku dolu iki çift göz benden müzik ister mi diye bakınıyorum.
Yaşamın kıyısında oturur da ölümü ve ötesini düşünürsem, onların aşk şarkılarını kim okur sonra?"

İlk akşam yıldızı kayboluyor.
Bir cenaze ateşinin kızıllığı sessiz nehir boyunca yavaşça sönmektedir.
Issız evin bahçesinde, yıpranmış ay ışığı altında çakallar koro halinde ulumakta.

"Eğer evinden ayrılmış bir aylak yolcu buraya gelir, geceyi seyreder, başı eğik karanlığın sesini dinler, ve ben kapılarımı kapar da kendimi ölümcül bağlardan kurtarmaya çalışırsam, onun kulaklarına yaşam sırlarını kim fısıldayacak?

Saçlarımın kırlaşması önemsiz.
Ben her zaman, bu köyün en genci ve en yaşlısısı kadar genç ve yaşlıyım .

Bazılarının gülücükleri tatlı ve yalındır.
Bazılarının gözlerinde kurnaz parıltılar vardır.
Bazılarının gözyaşları gün ışığında görülür.
Bazılarınınki ise hüzünde gizlidir.
Hepsinin bana gereksinimi var, ve benim yaşamdan sonrasını düşünmeye zamanım yok.
Ben herkesle yaşıtım.
Saçlarım kırlaşmışsa ne önemi var?"

(Bahçıvan, II, Rabindranath Tagore, İngilizceden çeviri ve yorum: HCD)

Başa Dön