Sence ben sıkışır mıyım hayatının bir kısmına? Sence ben, hayatının bir kısmına sıkışmayı kabul eder miyim?
Sence ben iki dirhemden de olsam etten kemikten ibaret, kanlı-canlı, sıkıştırıldıkça canı yanacak biri değil miyim?..
Gününü, hatta önrünün en güzel vakitlerini, ayırmak zorunda kaldığın onca şeyin arasında, bir benek kadar şirin ve sevimli ama bir leke gibi gördüğüm -uğursuzluzluğu yetersizliğinden mütevellit- o yerde, bana gülümseyişini görebilir miyim ? Ya da mutsuzluğum nereden sonra senin mutluluğunun ırzına geçecektir?
Ben bir kablonun ucu değilim! Telefonda duyduğun, özlemini giderdiğin ses bile benim değil! Aklımdan geçenleri söyleyemediğim suskunluklara yapışan sessizlikler de benim değil!.. İçimde yarattığın varlığını yanında götürmekle geride bıraktığın boşluk da benim değil!
Ben yokluğunla ne kadar başa çıkabilirim düşündün mü hiç? Sen hiç, gücünü tümden yitirmişken, yazgının güçsüzlüğüne düştüğü şerhleri saymak zorunda kaldın mı, bu konuda yazgının suç ortaklığında ne kadar payın olduğunu hesapladın mı hiç?
Ben beklemenin coğrafyasında daha ne kadar çentik atacağım takvimlerin bilinmeyen tarihlerine ve sen benim için hangi tarihi münasip bulacaksın? Birgün tel örgülerin arasından kurtulduğumda aldığım yara ve bereleri benim bir parçam olarak görürken, senin seçimlerinin de bir sonucu olduğunu görebilecek misin?
Ben bu kadar büyümüş ve yaşlanmaya yaklaşırken sen ne zaman büyümeyi planlıyorsun? Gençliğin gençlik aşılayacağına gençliğimden çalacak
Sence ben sıkışırmıyım hayatının bir kısmına? Sıkışmaktan kaçmam beni köşeye kıstırdığında yanımda olabilecek misin?
Ben üzgünken, özlemlerimle boğuşurken, ağlarken, gülerken, dostlarımla birlikteyken, bilmeden bir erkeği kendime aşık ederken, bir çocuğun elinden tutmuşken, sigarayı bırakırken, kadehlerde boğulurken, grip olup yatarken, ağlamaya direnirken, sinemadan çıkarken, kontrbasçıyı alkışlarken, dedemin elini öperken, çingeneyle pazarlık yaparken, bakkaldan süt alırken yani ben hayatla boğuşurken yani yaşıyorken yanımda olamayacak olan sen, beni sevmekten nasıl bahsedeceksin? Senin yanında olamayacakken ben sana olan sevgimden nasıl emin olacağım ? Beni seni sevmenin şüpheleriyle harmanlı bir toprağa dikerken kaçmalıydık birbirimizden...
Sence ben ne kadar süre daha dayanabilirim bu uzun ve mide bulandıran yolculuğa? İnsanın birinin hayatına girerken bazı sorumlulukları olmalı kabul, destur almayı bildin sen... de... desturu alır almaz ruhuma hücum ettin. Şimdi sen ganimetlerinin önünde oturmuş mutlu bir çocuk edasıyla sanki oyuncaklarınla oynuyorsun... Oynadığın oyuncak değil benim ve sepete sığdırmak için kırdığın kol ve bacaklar da benim... Orada, yani olduğum yerde daha ne kadar can çekişebilirim?.. Sen beni başkaları tarafından onarılmaya terkediyorsun yanımdan her gidişinde. Bir gün... sahi bir gün gerçekten biri onarmaya teşebbüs ettiğinde, büyür müsün birden bire?
Sevil Pınar
14.10.2004