Beş Çayı
Seval Deniz Karahaliloğlu
Beş çayı kutsaldır.
Akrep beşi, yelkovan on ikiyi gösterdiğinde işler yavaşlar,
İnsan beyni kısa süreli işi bırakma eğilimi bile gösterir.
Hatta zaman neredeyse durur.
İnsan doğanın çağrısına uymak zorunda kalır.
Bir punduna getirilip iş yerinden kısa bir süreli tüyülür.
İnsanı baştan çıkaran kokunun ardından kantine ulaşılır.
Titreyen eller, sabırsızlığın bir göstergesi.
Para çantası güç bela bulunur.
Kahrolası bozuk paralar, parmaklardan kaçar.
Uzayıp giden kuyrukta çay alan şanslılara özlem ve hasetle bakılır.
Kuyruk çıldırtıcı bir yavaşlıkla ilerler.
Tıpkı ağır çekim alınmış bir filmin sonsuza uzanan kareleri gibi.
Zaman, enfes çay kokuları arasında süzülürcesine akar.
Nihayet, sonunda.
Sıra size gelmiştir.
Beyaz plastik bardaklarda dumanı tüten sıvı tezgahta sizi bekler.
Kahretsin.
Çok sıcak!
İşte dikkatsizliğin sonucu.
Çay döküldü.
Eliniz yandı.
Her şeye rağmen, o mutlu an geldi.
Usuldan, dudakları yakmamaya çalışarak bir yudum alınır.
Hımmm muhteşem!
Koku ve tat pek o kadar beklediğiniz gibi değil.
Ama olsun.
Ellerinizin titremesi geçti, zihniniz berraklaştı.
Dünyaya hoş geldiniz.
Şimdi daha iyisiniz.
Etrafa göz gezdirirken, kocaman bir yudum daha alınır.
Derken bardak boşalır.
Haydi.
İşe saldırma zamanı.
Fırla!