Bildiri

Bir diktatör anıtı yerle bir oluyordu gidişinin ardından, Sadece ben değil, koca şehir yas tutuyordu...

yazı resim

Ağır yük gemileri kalkardı yüreğimden, enkazını da alıp götürürdü... Dalga seslerine ritim tutan, martı kanatlarına boyun eğmeye mahkûm bırakırdın. Ve rüzgârın sen giderken eşlik ettiği yosun kokusuna bulanırdım. Oysa hayatta her şey o kadar olağan kurgulanmıştı ki... Herkes ellerine tutuşturulan senaryoları bir kez gözden geçirip uyguluyordu. Tanrı bürokratların duygularıyla hareket etmesine çok kızıyordu.

Paçalı güvercinlerin aşkımıza icabet edemeyişine bozulmuştum ben de...
Bolşevik isyanlar baş gösteriyordu gençliğimle çocukluğumu bir arada yürütmeye çalıştığım o günlerde. Sakallarımın himayesi altındaydı gamzelerimdeki to(n)tiler rejim. Panik yapmamamın anlamsız olduğuna dair bildiriler dağıtılıyordu meydanlarda. Siyasi tarihinde yer edinebilmek için kalbini çalmıştım, o çok bilinen demir perde ülkesinden... Ama benim sınırlarım yoktu, dikenli tel masraflarımı tamamen tanrı finanse ediyordu. Her gönderdiğin mektup zarfının üzerine imzanı bırakırdın ıslak dudağınla. Dudaklarının renginin tükeneceğine ihtimal bile vermiyordum. Olası şey değildi bu...

Kulaklarının ses duvarını aşmaya çalışıyordum fısıldayarak, bildiğim ne kadar aşk dozlu söz varsa... Şehir ve ben iş birliği içersinde stratejik aşk planları yapıyorduk. Gidişin koca bir ülkenin doğu ve batı diye ikiye ayrılması anlamına geliyordu. En azından kalbimin sınırlarını ben belirlemeliydim. Göz kapaklarının arkasına sarkacağım günü merakla bekliyordum, Boşnak spikerin komik anlatımıyla... Koca koca diktatörler gazozuna zar atıyorlardı milli parkta. Gazeteciler olayları ne kadar dramatize edebilirsek kardır niyetine, Leninin koltuk altına sıkıştırılmış tavla görüntülerini yayınlıyorlardı. Kolay değildi, hem de hiç... Oligarşik düzende böylesine yer edebilmiş bir siyaset adamının elinden seni koparabilmek.

Siyasi coğrafyanın o en sıcak sularına hâkim olma politikamdan beni hiç kimse alı koyamaz. Kent hoparlörlerinden anons geçiyordum sabahın bir vakti, şiirsel ses tonumla... Halkıma... Senin yüzünden ihtilal çıkarmamın doğru olup olmayacağını soruyordum. Ne yazık ki hiçbir istihbarat biriminin bilgisi dâhilinde değildi bu firar. Siyaset ihraç eden bir ülke için yüz kızartıcı bir suçtu bu.
Çaresiz kalıyordu güzelliğinin karşısında tüm dış güçler

Bir diktatör anıtı yerle bir oluyordu gidişinin ardından,

Sadece ben değil, koca şehir yas tutuyordu...

Başa Dön