Her aldatma sevgililer arasında gerçekleşmez. Sizi bırakıp giden, yerinize başkasını seçen bir dostta, bazen insana, kendini aldatılmış hissettirir. Nedense insan, kendisi ile ilgili, iyi olan her şey, sonsuza kadar sürsün ister. Sürekli dünyanın, kendi çevresinde, dönmesini bekler.
Oysa sevgi gerektiğinde, sevdiğinin gitmesine izin vermek ya da yeri geldiğinde bırakıp gidebilmektir. Varlığın ona huzur sağlamıyorsa, artık seninle mutlu olamıyor, seninle paylaşacak bir şey bulamıyorsa. Ya da içinde yüzdüğün hüzün denizinde kendisinin de boğulduğunu hissediyordu, başka birine yönelmesini anlayışla karşılamak gerekir. Duygular bulaşıcıdır, hüzünlü duygular insanı daha da kolay sarar. Ve her insanın kendi mutluluğunu yaşamaya hakkı vardır. Sürekli yaşam enerjisinin - çok sevdiği biri tarafından olsa bile - emilmesine katlanmak çok zor bir iştir. Katlanılmasını beklemek de zaten gerçekçi değildir. Ne de olsa her birey kendinden sorumludur. Her zaman her yerde olmasa ve herkes için geçerli olmasa da insan arkadaşlarını, dostlarını seçmekte ve tercihine göre, onun hayatından çekip gitmekte özgürdür. Ne kadar uzak olsa da insanlar birbirine, kalplerine bir kere sevgi girdiğinde, mutlu olmayı istiyorlarsa sadece birlikte geçen güzel anları anımsarlar. Ve dostluk denizinde başka insanlarla yeni maceralara adım atarlar. Her insanın en az bir öyküsü vardır. Ve dostluklarda bence bunların paylaşıldığı maceralardandır.
Kişiler, kendilerini suçlamak, mutsuzluklarına mutsuzluk katma ihtiyacındaysalar, o zaman durmadan haksızlığa uğradıklarını kendilerine hatırlatırlar. Suçluluk, utanç duygularını kişiye düşündüren olaylar, zihinde ve bedende sürekli gevelendiğinde, aslında kişinin sadece kendini yaralar.
Kalpten hissederek, bu zamana kadar varlığını paylaştığı için teşekkür etmek, gidene güle güle git, mutlu kal diyebilmek ise kişiyi hem suçluluğundan, hem utancından, hem de mutsuzluğundan özgürleştirir. İleriye yönelmek hayatın onun içinde devam ettiğinin göstergesidir.
Diğer türlü hayat devam etse de, kişi hayatın bir yerinde çakılı kalır. Tıpkı sırtındaki tişörtü çiviye takılmış bir çocuk gibi orada asılı kalır.Sesini duyurmayı denese, ısrarla devam etse, eninde sonunda biri, onun ordan kurtulmasına yardımcı olacak ve çocuk da ağrıyan kaslarının acısını zamanla unutacaktır.