Her şey gitsin benden
Her şey ve herkes...
Düşsün yakamdan,
Düşsün birer birer.
Hazan olsun gün,
Sararsın, soğusun buz buz,
Tel tel ve tek tek...
Önce mavi, koyu lacivert,
Ve kara, koyu, zifirî kara nihayet.
Silinsin yavaş yavaş
Yüzleri, elleri,
Soluklaşsın giderek,
Bir soluk kalsın geride,
Sönsün, erisin.
Bir nefeslik,
Püf demelik sadece,
Püfff.
Her şey gitsin benden,
Her şey ve herkes,
Bir sen kalıncaya dek.
Çıplak, yalın, bir tek sen,
Her şeyden azade, uzak...
Bir tek sen kalmalısın,
Bütün yüklerden arınmış,
Düşlerden, düşünceden,
Sonradan ve önceden,
Doğmamış gibi,
Yağmur gibi kirlenmemiş,
Ya da var olmamış olmalısın.
Yorulmuşsun,
Yalandan, yabandan,
Tüm aptallıklardan...
Tiksinmişsin,
Güler yüzlü cehaletten,
İki yüzlü dost cinayetten...
Öldürmüşler hislerini,
Kemirmişler ruhunu
İnce ince ve bencilce
Çalmışlar gözünün içini,
Bir çocuk ölmüş içinde.
Yığmışlar taş taş
Üstüne üstüne...
Suçlamışlar üstelik,
Rüyaları, fikirleri, umutları...
Hapsetmişler
Veya göndermişler sürgüne.
Suç olmuş bilmek,
Kendini bilmek suç!
Görmek suç!
Kırmışlar kalemi,
Yargısız infazda yargıç.
Aptal ve cahil olmanın
Dayanılmaz hafifliği,
Cezbetmiyor değil hani.
Ne ironi!
Gitsin her şey ve herkes,
"Gölge etmesinler,
Başka ihsan istemez."
Bir sen kal benimle,
Yalın ve çıplak.
Ne güzeldir kim bilir,
Yağmur gibi kirlenmemiş,
Ya da var olmamış olmak...
Bütün yüklerden azade,
Ruhunu bulmak.