Bir Şubat Gecesi İstiklal Caddesi ve Günlerden Cumartesi Saat Sabahın Dördüydü

Bu kepazeliğin nedeni, salt kendisi olmadığı halde, toplumun bir bireyi olarak kendi kendini suçlu buluyordu Bu sefil insanlar, neidüğü belli oymayan, kalitesiz ama kendi kendilerinden geçirmeye yeterli alkol ve uyuşturucu özellik içeren maddelerin etkisiyle büzülerek sızmış kalmışlardı!... Kimileri belki hiç uyanamayacaklardı... Kendisini alabildiğine kötü hissetmesine neden olan bu duygu yoğunluğundan çıkış yolu arıyor gibiydi Tam da bu duygu bombardımanından sıyrılmaya çabalarken, vekillerin asilleri uyutunca kendi maaşlarına yüzde yüz zam yaptıklarını anımsadı! Elinde olanak olsa, vekilleri, şafak alacakaranlığının bu saatinde İstiklal caddesinde gezmeye zorlayabilirdi. Sonra!... Sonra, bu yüzde yüz zam yüzsüzlüğünü ettikleri yemin metninin neresine yapıştırabildiklerini kendilerine sormak isterdim, diye geçirdi içinden

yazı resim

Yedinci Bölüm
Hilmi, kanına karışmış az alkol etkisini yitirmiş olsa da, çorbalardaki acı biber, sarımsak ve sirke sabahın ayazında kendisine direngenlik mi sağlıyordu? Yoksa, toplantı salonundan çıktıktan sonra dışarıdaki soğuk ortama yavaş yavaş uyum mu sağlamaktaydı? Buna karar veremedi ama, biraz yürümeye karar verdi. Keşke iki tek rakı içmiş olsaydım, bir şubat gecesinin ayazına karşı, diye geçirdi içinden. Şimdi yalnızdı. En kestirmeden otele ulaşabileceği halde, yolu biraz uzatmayı yeğledi. Galatasaray yönüne doğru yürüdü. Caddede o saatte gündüz vakti bir öğleden sonrasında olduğu denli kalabalıktan eser yoktu ama, sağa sola yalpalayan, ayakta elindeki şişeyi başına dikip üs tüste çeken; koynundan ağzına şeffaf bir hortum uzatarak emiş yapmaya çalışan iki yönlü hareket halinde her yaştan erkek yoğunluklu insanlar vardı o saatte... İtişen, kavga eden, boşalan şişesini türlü küfürlerle yere atanlar!... Hemen hemen hepsinin elinde ve ya ağzında mutlaka sigara oluyordu... Bir sigarayı sırasıyla içerek ilerlemeye çalışanlar göze çarpıyordu... Yerinde durarak, ya da yürürken işeyenlerin varlığı kimseyi şaşırtmıyordu... Duvar diplerinde, kapı önlerinde, işyerlerinin girişlerindeki girintili vitrin camlarının köşelerinde kendisinden geçerek uykuya teslim olmuş sefil insanları gördükçe kendisinden iğreniyor, suçluluk duygusu sarsıyordu benliğini Bu kepazeliğin nedeni, salt kendisi olmadığı halde, toplumun bir bireyi olarak kendi kendini suçlu buluyordu Bu sefil insanlar, neidüğü belli oymayan, kalitesiz ama kendi kendilerinden geçirmeye yeterli alkol ve uyuşturucu özellik içeren maddelerin etkisiyle büzülerek sızmış kalmışlardı!... Kimileri belki hiç uyanamayacaklardı... Kendisini alabildiğine kötü hissetmesine neden olan bu duygu yoğunluğundan çıkış yolu arıyor gibiydi Tam da bu duygu bombardımanından sıyrılmaya çabalarken, vekillerin asilleri uyutunca kendi maaşlarına yüzde yüz zam yaptıklarını anımsadı! Elinde olanak olsa, vekilleri, şafak alacakaranlığının bu saatinde İstiklal caddesinde gezmeye zorlayabilirdi. Sonra!... Sonra, bu yüzde yüz zam yüzsüzlüğünü ettikleri yemin metninin neresine yapıştırabildiklerini kendilerine sormak isterdim, diye geçirdi içinden
Balık Pazarı'nın girişindeki kokoreççi arabasından yükselen duman ve yayılan kokular insanın içine işliyordu!... Bu arabanın önünden bilmem kaçıncı kez gelip geçen üstünde yok, başında yok açların nasıl bir işkenceye katlanmakta olduklarını düşündük sıra içi burkuluyordu Hilmi nin!... Örneğin şu saçı, sakalı kir içinde, bir yandan seli sümüğüne karışmış, orta yaşlı adam acaba üst üste kaç tane yarım ekmek arası kokoreç yiyebilir, diye kendi kendine içinden sorular soruyordu! Bu sırada orta yaşlı o adam sendeleyerek kokoreç arabasına yöneldi... Neredeyse araba ile arasında iki metre kadar mesafe kalmamıştı ki, kokoreçci; "Ne var, ne istiyorsun?" diye sert bir şekilde sordu. Orta yaşlı adam yerinde duraladı, " açım " dedi ve " Allah rızası için " diye sürdürdü konuşmasını... Omuzları düşük, sesi kısık; özgüvenden eser yoktu, davranışlarında ve konuşmasında!...
sürecek
mudibeya@hotmail.com

Başa Dön