Bir Yudumunda Islandığım Bulut Adam'a

Ve Sevgili! Sensiz, yıkık bir kentin uğultusuzluğun da haps olmuş paslı yüreğim… Razı olmuyor, yakasına yapışmış gözlerinden firara. Sövesim geliyor… Hasret yanığı kokunu benden esirgeyen namussuz rüzgara.

yazı resim

Alı solmuş dudaklarıma akan gözyaşlarım, senin kadar ıslatmıyor. Şimdiler de her gün Mayıs’ın 17 si, her gün Pazar… Yağmular Mayıs, Mayıslar yağmurlu Bulutlar… Ben Mayıs da BULUT’a aşık kızıl sonbahar…

Ey sevgili!

’’Yola düştüm sana geliyorum, kurtarma beni’’ demiştin… Kim kurtardı da seni, gözlerim aylardır nöbet tutuyor ayakta?

Adın dilimde nakaratı eksik, yarım kalmış türkü makamında... Tekrarlanmayacak sarılmalarının dargınlığında. Saçlarım, ellerim, dudaklarım…Gözlerinle nazara gelmiş gözlerim medet umuyor kar etmeyecek dualarda !...

Göbek bağından sonra ancak benimle hayata bağlanan yar! Yine düşlerim örtüyor mu üzerini?… Ya da sabah seherlerine kadar, şinanaylar yerine gözlerim mi aydınlatıyor? Uykuyla barışmayan gecelerini?...

Aşkın ucu kırıldıkça mürekkebi koyulaşıyor kalemimin… Ellerim alnıma yazılmayan seni, ağaç kokulu beyaz yapraklara anlatmanın telaşında.

Sesin kulaklarımda iki cümlelik ezgi!

‘’Seni aramıyor seni sormuyorsam
Bu senden vazgeçtim demek değildir…’’ Kayahan beceremiyor söylemeyi senin notalarınla…

Ve Sevgili!

Sensiz, yıkık bir kentin uğultusuzluğun da haps olmuş paslı yüreğim… Razı olmuyor, yakasına yapışmış gözlerinden firara. Sövesim geliyor… Hasret yanığı kokunu benden esirgeyen namussuz rüzgara.

Bir tek ‘’keşke’’ basıyor içimi ‘’eğer’’ katmadığım bu sevda da. Keşke diyorum keşke! Daha sıkı sarılsaydım, bir yudumunda sırıl sıklam ıslandığım BULUT ADAMA !!!

Elif Battal

Güneş vedaya başlamıştı, kızıllığını paylaştığı gökyüzüne... İçine sen düşen, gelin bohcası güzelliğinde ki akşam dakikalarından bir tutam...
] ]

Yorumlar

Başa Dön