Bu sabah o kimsesiz bahar sabahlarının yorgunluğu var üstümde. Gökyüzünü apartmanlarla, gökdelenlerle, demir vinçlerle, çirkin minarelerle örtüyorlar. Ama ben hala duvarların ötesinden yeşil kırları ve solgun gökyüzündeki bulutları görebiliyorum.
İçimde büyüyen beyaz bir hüzün bana o uzak Gayrettepe göklerini anımsatıyor. Ve artık uzun süre hasta olduğumda, ateşler içinde yanarken, bana bakan o koruyucu el yok.
Şimdi bile kahve kokusu vardır havada. Saksılardan yeni sulanmış toprak kokusu yükselir. Ve yeşil boyalı mutfak balkonunun camlarına hala kırmızı uğur böcekleri, öfkeli arılar, sinekler çarpar. Kımıldamadan onların seslerini, vızıltılarını dinliyorum.