Bunca Metaforun Ardından Eğer, Yine Aynada Malatyalı Olduğun Kanısına Varamıyorsan

yazı resim

sen bilmezsin, gel anlatacağım.
malatya kayısı bademle servis edilir.
ama sen aynaya baktığında
malatyalı olmadığını hissedebilirsin.

seni tanıdığım gün, avrupa birliği müzakerelerinde
kokoreç mevzusu safdışı edilmişti,
ben o sıra kokoreçten nefret ediyordum.

kırmızı bir bisikletle her sabah,
kuşlar pedal çeviriyorlardı:
ağaçlara oturmak bisikletin arkasına
oturmak gibidir sevgilim.

bunu da bir kenara yazmalısın.

oysa su almaya gittiğimiz çeşmede
sudaki o toprak tadı, bana
bir annemin ekmeklerini
bir de senin dudaklarını anımsatıyordu.
adın anımsamak olsaydı eğer,
kızımızın adını suyla bitirebilirdik.
su eskiden her şeyin başıydı,
şimdi sağlık oldu.
her şeyin başı.
su artık isimlerin sonu;

anneannemin adı bilgesu olacak.

tiroid bezlerimin coştuğunu hissediyorum.
hayır hayır, düzeltmeye kalkma.
böyle durumlarda olması gereken
böbrek üstü bezlerinin salgısıdır.
salgı nasıl olursa artık.
salgı oluyor da hem, tiroid neden coşmayacak?
öylesine şaşkınım,
sıcak sudan soğuk suya girmiş
yağsız makarna gibi titriyorum.
bakınız:

alt komşunun getirdiği jöle gibi değil.

öyle ya, oradan oraya derken
biraz şaşırmış olabilirsin.
bisiklet süren makarnaları anlatıyorum sana.
sonuçta sen de haklısın,
karides teknesi gibi karakterlerimiz var,
küçücük karidesler harici beş para etmeyen.

ama sözün özüne geleceğim,
geliyorum,
geldim.

ben seni, annemin pişirdiği
ekmekler gibi sevdim.
üzerine basma diye yerdeki hamurların,
annem terlik atarken;
ben tereyağını ekmeğe sürüp
sıcacık yemeyi düşünüyordum.

yanında da çay.
bakınız:

ben bir çay tiryakisiyim.

bunca metaforun ardından eğer,
yine aynada malatyalı olduğun kanısına varamıyorsan
ben çay içmeye gidiyorum.
çünkü çay içerken havadan sudan konuşurum.
bakınız:

anneannem bilgesudan değil.

Başa Dön