Aşkın Hüzünlü Yüzü...
Aşk, martı kanadının denize değdiği andır; yitirilen, kumsalda beklemekle geçirilen zamandır!
ERDEN ERKİN
Aşk, martı kanadının denize değdiği andır; yitirilen, kumsalda beklemekle geçirilen zamandır!
ERDEN ERKİN
HAYAT ANA
Vatan bey ile sıla hanımın ayrılık, hasret, özlem ve vuslat adında dört çocukları vardır. Ayrılık en büyükleridir. İlkokulu, ortaokulu ve liseyi bitirir, üniversite tahsilini yapmak için sılanın üvey kız kardeşi gurbetin yanına gitmeye karar verir.. Ayrılık yola çıkmak üzere iken diğer kardeşler, hasret, özlem
Yürüyor... Siyah saçlı, beyaz yüzlü, gözleri koyu, sesi tok genç kız... Ben hiç geçmişe takılmadım diyor, içinden geçirdiği seslerle... Kendimi kapatmadım, sadece birşeyleri hatırlamak istedim... Bir çelişki yaşadım böylece, kalbimin gölgesinde barındım...
Ağladığımda gizlendim, güldüğümde neşelendim... Sakin rüzgarlarda ruhumu oradan oraya gönderdim... Beyaz kağıtlar elimde hiç
Masanın üzerine koyduğum davetiyeyi hafifçe ona doğru sürüyorum (ah keşke ‘’davetiye önünde be adam açıp da baksana ‘’diyebilsem...) dizlerini sallıyor, kravatını sağa sola çekiştiriyor. Anlaşıldı! Bir beş dakika daha orada oturamayacak. Şimdi beklediğim soru;
...sigarasını tam içmedi ve o kızgın alevi söndürdü.iste o anda içindeki tüm huzur gitmisti birden.güzel baslayan bir sabahın bukadar kısa sürecegini düsünmemisti.hemen yatagından kalktı ve ahsap pencerenin önünde durup bordo perdesini sonuna kadar açtı.günesin ısıgı odayı artık tamamen aydınlatmıstı.içinde hissetti parlaklıgı ve penceresini açıp dısardaki bisikletli çocugu seyretti
Önceleri kuş olmak istemiştim, özgürce özgürlüğün tadına bakabileyim diye. Sonraları öğrendim ki en özgür kuşlar, göçmen kuşlarmış ve onlarında özgürlüğü mevsimlerin elindeymiş. Bu acı gerçekle karşılaşınca kendime yeni formlar bulup kurduğum düşlerde sonsuz özgürlüğe erişmek için arayışlara giriştim.
Bahar geldi, ılık rüzgarlar getirdi, mutluluğun başlangıcında.. " Hadi gel! " dedi, götüreceğim hayatın kaynaklarına.. İlgilenmedi. Sonbaharı merak etti, içinden geçirdi: Sancı nedir? Neden vardır?
Onu hatırladı. Üzmüştü. Kendi üzüldüğü için. Bir karşılık gibi. Doğruldu bulunduğu yerde, yapmadığnı yapmıştı. Zihninde kendini kızdıran kelimeler uçuştu. Anladım dedi,
Napıyım, napayım, napayım derken! Aklına bir fikir gelmiş. Kral bu fikrini köylülerle paylaşmış.Güzel köylülerim! Bu ejderhayı yok edecek bir şövalye biliyor musunuz? demiş. Köylülerden biri:
Ben tanıyorum demiş. Kral hemen bu so(şö)valyeyi buraya getirin demiş.
Kalbinin her zamankinden daha fazla attığını nefesinin kesildiğinden anladı. Gözlerinden yaş gelmişti. Bütün çabalarına rağmen yutkunamıyordu bile.
Etrafta dönüp duran, çocuksu bir anı gibi, mutluluğu önüne getiren sade bir sevgiydi bugünün resmi. " Kaçma " dedi. " Kaçışın korkularının mağdur bir akışa dönüşmesidir bu kez. " Sen en güçlü zamanların yorgun yaratıcısı olmalısın ! Kendini solgun bir durumdan, yeni anlara taşımalısın.. Gördüklerin yeniden canlanan, mutluluk
Odamda kulaklarımı dinlendirdiğim bir anda, sabit bir sesle sarsılıyorum. Tak-tak-tak... Sabit aralıklarla devam eden seslere katlanamıyorum. Salt bu sebepten başucumda saat barındıramadım uzun zamanlar. Şimdilerde bu takıntıyı yok etmek için tiktaklarla
Bütün büyük aşklarda ( Bütün aşklar büyüktür aslında; ve herkesin aşkı da kendisince büyüktür!... Gerçi, Abdülrezzak’ ın içine düştüğü ateş yığınına aşk da denmez ya!... Neyse!..) olduğu gibi bu da karşılıksız bir aşktır aslında… Ve bu aşk yorgun, bitkin, ağır ve can çekişen bir aşktır!... Bütün ağırlığıyla da
“İnsan sayfiye yerine gidince, sıcaktan bunalıp ayaklarını sokabileceği, suya atlayıp serinleyebileceği, mis gibi kokusunu içine çekebileceği bir deniz arıyor” diye düşündü Nermin, kıyıda karla kaplanmış taşların üzerinden yılların eskittiği, rüzgarın tahtalarını uçurduğu iskeleye bakarken . Bir de çocuk sesleri.. Çocuk seslerini arıyor insan: Kız, erkek, mutlu, huzursuz, bağıran,
Elimde içki şişesi, senaryodan bağımsız kusmaya gittiğim sahilde kendime bir maske buldum. Artık roller değişmişti, maskesi olan tek adam bendim. Ve başrolünü üstlendiğim bu film midemi bulandırıyordu.
\- her yalan önce kendini kandırır, ben işe yalanımı kandırmaktan başladım -