Difenbahya
Rüyanda zilyon tane porselen saksı, düştüğünde başının etrafında şarkılar söyleyip arp çalan küçük mavi melekler gibi. Yerçekimi halt yesin, uçuşuyorlar.
"“Yazarlık, kendi deliliğinle arkadaş olmak ve onu kahveyle beslemekten başka bir şey değildir.” – Franz Kafka"
"“Yazarlık, kendi deliliğinle arkadaş olmak ve onu kahveyle beslemekten başka bir şey değildir.” – Franz Kafka"
Rüyanda zilyon tane porselen saksı, düştüğünde başının etrafında şarkılar söyleyip arp çalan küçük mavi melekler gibi. Yerçekimi halt yesin, uçuşuyorlar.
Gözlerimi tam anlamıyla açamadığım gibi, bilinç yönündende başka dünyalardaydım sanki. İçimden zaman zaman, yerimden kalkıp pencereyi kapatmam gerektiğini belki yüz kere tekrar etmiştim, ama uyku daha ağır basıyordu gibi. Arada sırada göz kapaklarımı bir açıyor bir kapatıyordum, işte tamda o esnada Anna'nın karşımda duruyor olduğunu fark ettim.
...O evreni yaratan tanrı gibi yalnız ve sancılı, sağa sola ateşler bırakmış; o ateşler güneşlere dönüşmüş, soğumuş taşa, kayaya buza dönüşmüş ama yok. O yarattığı mavi gezegene ilk düşen yağmur damlası gibi; ardından yıllarca suya dönüşmüş fırtınalarla kayaları dövmüş, kayayı balçığa çevirmiş yine de yokluğunu var edememiş, dönüştüğü
Gerçekler tamamen ortada, AİHM'de ki, yurttaki dava dosyaları, son Hrant Dink ve benzer kararlar fazla izaha gerek bırakmıyor. Saygılar.
Aklıma Schopenhauer'ın bir sözü geliyor o dakikalarda; " Toplum ateştir." diyor
Ve bir diğer filozof Niezsche şöyle diyor! " Toplum hastalıktır."
Ve bir diğeri, Satre şöyle diyor; " Toplum yaradır."
Ve loke devam ediyor sözlerine; " Toplum sıradanlıktır."
Platon ise
O duymuyorduBu sorunu daha çocukluk yıllarında fark edilmişti. Yakın çevresine göre Adnan o yaşlarda bile sağırdı. Ailesi de aynı düşüncede sayılırdı. Evet o kesinlikle duymuyordu. Çocukluk arkadaşları ise bu durumu farklı yorumluyordu.Onlara göre o işine geleni duyan, işine gelmeyeni de duymayan bir insandı.
Cama düşmeye başlayan kar tanelerini görünce dönmek istedi. Yolun kapanmasından çekiniyordu. Bir süreliğine daha misafirim olmaktan...Sanırım. Evden ayrılalı nefes alıp verirken çıkan o hırıltısını saymazsam yanımda ki koltukta oturduğu gerçeğini büsbütün unutabilirdim. Sileceklerin hareketlenişine takılmıştı bakışları. Onu böyle görünce baktığı şey hakkında düşünüyorum. Nesnenin devinimi, düşen kar, anıları,
ah şu sinekler el aldırmıyor inekler. Heryer sinek.OFF! masada pislik vardı.ah şu ilk elde vuramadığım pis joker!
Nehir kıyısındaki kayalığa indiğimde suya düşen gölgeyle başını farkediyorum. Eğilmiş, akıntıya bakıyordu. Yaklaşmak istedim, elinin işaretiyle vazgeçtim. Dediğine göre balıkları ürkütebilirmişim. Poşet dolusu erzağı görebileceği bir ağaç dalına iliştirip uzaklaşacaktım. Cebime uzanıyorum. Kahretsin. Boş. İkisi de. Sigara atmasını istiyorum. Kımıldamıyor. Gözleri hep akıntıda. Birden sevinçle doğruluyor. İnlerini buldum
Şehrin hiçte sevilmeyen bir bölgesinin sokağıydı. Söylentilere göre bu sokağın insanları uğursuzdu. O insanların kadın cinsleri ise kutsal kitaplarda bile lanetlenmişti. Elbette inananlar için söylenmişti. O kadınlar ile yatan dindar bir erkeğin güya kırk yıl boyunca bir kiremitle keselenmesi gerekiyordu.Günah, sevap seçeneğinde becermek belkide en iyi tercihti...
Duman koca bir leke olup düşüyor aramıza. Konuşmalarımız kuru dal ve yaprak yığınına gömülü. Kırılgan. Tetikte. Kıvılcımla harlamaya hazır. Geceyle iplik iplik dağılmasa sabaha dek ateşin başında öylece kalabilirdik. Gözlüğüyle oynamaktan usanıyor sonunda. Dili çözülüyor. Öksürüklerin arasında işittin mi ? Şeytanın aklına gelmeyecek şeyler anlattı. Hem, yüzünde gölgeler
"Benim masum çocuğum" dedi içinden.
"Benim hayat arkadaşım, sev beni daha çok sev.her hangi bir alışverişimiz olmadan sev.daha çok sev."
Ve acısız sev...
Son durakta ineceğini bilen yabancı bir yolcu gibiydi. Otobüse biner binmez hangi durakta ineceğini söyler, oraya geldiğinde şoförün onu uyarmasını bekler, kafasını onunla meşgul etmek istemezdi. İneceği yere geldiğinde uyaracağından emin, seçimle yeni işbaşına gelmiş bir politikacı gibi. Belki de hiçbir şeyini emanet etmeyeceği tanımadık bir otobüs şoförüne,
Çoğu insanın problemli evliliklerine birbirlerinin gözünün içine baka baka yaptıkları ihanetlerine tanık olurken, Aşk'ında insan hayatı için sunulan bir ürün olduğunu farketmesi çok zaman almadı.
Organizma o zamanlar yoktu. Ya da vardı ama bu çapta değil.
Dünyanın bir çok yerine "Yaşa,ye tüket,iç,sıç seks yap"
"Konkret bir tahlilde.tahrik unsurunda.umulmaz bir krizde.kritik bir eşikte.eşiktekini beşiktekini kızdiran o anlamsız faşizm kurgusunda."
yıllar önce aynı eller aynıkaşağıyla benim saçlarımı tarıyordu diyerekten ahde vefa bekliyordu