Kurtlar Sürüsü
Bir adam eşyaları, çocukları ile kaldırımda bekliyor / Haciz sona ermiş, avukatlar polisler
Bir adam eşyaları, çocukları ile kaldırımda bekliyor / Haciz sona ermiş, avukatlar polisler
Bu çığlıkları duyduğum da kulaklarıma inanamamıştım. Ulu Tanrım bu gerçek miydi ? Bu sesler benim için mi çıkıyordu..
" Parayı veren işte böyle düdüğü çalar" demişti, babam. Ağzımdan düdüğü çektiğimde ona gülümsemiştim. Sonrasında ise bir kez daha " Düttürü düüüttt " yaptığımda o da gülmüştü. " Aferim oğlum işte böyle, bu düdüğü senin için perşembe pazarında bir tezgahta çaldım. Hoşuna gideceğini biliyordum ." demişti. Babam bir
Bu öyküyü mutlaka yazmalıydım. Saatime baktığımda yarım saatlik bir sürem kalmıştı. İş yerim ile evim arasında ki mesafeye bu süre yeterliydi. Aksi halde hafızamdan uçup gitme tehlikesi vardı. Çünkü hastaydım. Her geçen gün her geçen saat beynim eriyordu. Acilen patronu görmem şarttı. Ama önce onun emir erini görmeliydim.
Uzun adam ve kuvvetleri o gün bizi bekliyorlardı. Her ne pahasına olursa olsun, tüm cesaretimizle, şerefimizle, onurumuzla o meydana çıkacaktık. Nasıl ki bizanslılar büyük bir kahramanlıkla barbar vikingleri, arapları, haçlıları buradan attıysa nasıl ki paşamız mustafa kemal ingilizleri, fransızları buradan kovduysa eğer bizde eninde sonunda bu kuvvetleri buradan
Bakırköy akıl hastahanesinin bir bölümünde bir süre tedavi gördüm. Hemen hepside eski İstanbullu'ydu. Seçim sonuçları açıklanır açıklanmaz hemen herkes bir şekilde intihar girişiminde bulunmuştu. Biri boğaz köprüsünü tercih ederken birisi kız kulesini, bir diğeri galata kulesini, bir diğeri de ayasofya müzesinin önünde kafasına silahı dayayıp ateşlemiş ama silah
Bu şehir benim doğduğum büyüdüğüm, hayatımın en güzel anlarının geçtiği yer değildi. Bu tımarhaneden kesinlikle kurtulacaktım. Ben artık burada yaşamak istemiyordum. Hilkat garibesi yaratıklarla, cücelerle, kamburlarla, devlerle, uzun adamlarla, tek gözlü canavarlarla, ecişlerle bücüşlerle dolmuş olan bu koca şehir İstanbulda artık yaşamak istemiyordum. Sürekli şehrin ormanlarını, ovalarını, tarlalarını
Allah rızası için sesleniyorum. Helal süt emmiş henüz insanlığını kaybetmemiş içinde bir gramcık da vicdan olan herkesi Pendik meydanına tek kişilik direnişime bekliyorum. Başta pek muhterem, saygıdeğer Taksim dayanışma platformu konseyi olmak üzere sendikalar, sosyalistler, devrimciler , kemancı bar müşterileri, gayler kulübü üyeleri, köfteciler derneğine, yeşillere, karalara, aklara
Sadece o gün değil diğer günlerde sayısız geceler içtiler. Rıfkının gecekondusunda hemen her gece sesler yükseliyordu. Kahkahalar, küfürler, şarkılar, türküler söylendi. İsyankar naralar atıldı. Mahalle ahalisi bu evden ve bu seslerden ürkmüştü. Kirli sakallı, hırpani kılıklı bir grup adam her Allahın günü bu evden sabah çıkarken akşam karanlığında
Rıfkı çok zeki bir çocuktu. Küçük dünyasında bile çevresinde dönen o koca dünyayı merakla izlerdi. Yumurtayı çok severdi. Bir gün komşusunun kümesine izinsiz girdi. Yumurtaların hepsini çalıp diğer çocuklarla beraber yedi. Bu daha sonra onda bir alışkanlık yapacaktı. Mahallesindeki diğer kümeslere de girdi. Kısa bir sürede adı yumurta
Bir hayalim var / Bir gece yarısı hiç beklemediğin bir anda
Efendim ben bir parti üyesiyim. Partimin en alt kademesinden en üst kademesine kadar büyük bir sadakatle hizmet ettim. Partimin verdiği her görevi layıkıyla yaparım. Liderime taparım. Mitinglerde halkı coştururum. Tüm gücümle alkışlarım, slogan atarım. Meydanları inletirim. Yağlarım, yıkarım gerekirse sabunlarım.
Adam gibi adamdın lan Haydar / Kahveye girer girmez hemen derdin gelsin çaylar
Bizim zamanımız böyle değildi / İyi insanlar vardı / Onlar
-diyorum ki alsam sazı elime / sonra acımasızca vursam teline, çalsam
Onun çığlığını duyduğumuzda şok geçirmiştik. Adeta böğürüyordu. Bazen hırlıyordu. O da diğerleri gibi yalvarmaya başlamıştı. Seslere alışkın olsak da içimizden birisiydi 6 numara. O gün sıra bizim koğuşa gelince önce onu almışlardı. Diğerleri gibi acı çekerken onlar gibi haykırıyordu.
bazen öyle hallerde oluyorum ki, / mesela ıssız bir adada bir kumsalda kurtarılmayı
Ozan Aşık Veysel bu türkü sözleriyle acaba ne demek istemiştir. Duygusal melodinin etkisiyle verilmek istenen asıl mesaj fark edilememiş olabilir. Günümüzde yaşadığımız sorunlarla bu sözlerin arasında acaba ne gibi bir ilişki vardır?
İsmet abi düşünceme göre sanırım evrimin en büyük kötülüğü bir erkeğin çiftleşme arzusu ile bir kadına ve ondan üretilen çocuklara bakma zorunluluğu olmuştur. Bu yüzden yine sabahın köründe yola koyulmuştum. Bu yüzden yine o taksi durağına gitmiştim. İşte bu yüzden o taksinin şoför koltuğuna oturmuştum. Şehrin insanlarını taşımak
Benim aşkım temiz olmamalı / Benim aşkım kirli olmalı /
Bir mağarada gözlerimi açtım. Çevremde ki insanlar acı çekerken ağlıyordu.Onların o halini gördüğümde gülmeye başladım. Şuursuz bir şekilde kahkahalarla onlara daha çok gülüyordum..Sonra onların bana o tuhaf bakışlarını fark ettim...Sonra da çıkıp gittim.
İSTANBUL-EYÜP
Beni ben yapan öykülerimde ki o yaşamlar ve o insanlardır...Sadece gördüğümü, düşüncemi ve kurduğum olay örgüsünü objektif bir şekilde yazıya dökerim.
CERVANTES
.......