Şenol Durmuş

Yakup Turşu Ölmemeli

İnanılmaz bir haber duyulmuştu. Bu gerçek olabilir miydi? Yakup Turşuyu görmüşlerdi. Hemde koskoca Gopaşa meydanında.Sonra, oradan yürümüş.Atatürk heykeline sert bir selam çakmış, sonra yoluna devam etmiş, Sarıgöl roman mahallesine girmiş, evin kapısını çalmış, kapıyı açan 4.karısına Haydi suyu kaynat, leğeni hazırla, soyun beni bekle demiş sonrada bir şişe

Tanrının Yumruğu

Kutsal kitaplardaki metinlerin satır aralarında belirtilmiştir. Tanrı bazı güçlerini ister istemez peygamberleri ile paylaşmıştır. Onlar yeryüzünde ki temsilcilerdir. O gücünü bu aracılar vasıtası ile diğer insanlara gösterecektir. Bir elin parmaklarını geçmeyen peygamberlerin sayısının azlığından olacak ki bazı güçlerini de mürşidi kamillere dağıtmaktan çekinmemiştir. Bunlar dinimizde Allah dostu olarak

Güneşin İntikamı

Ortalık iyice bir kavrulduGüneş şimdiye kadar bu acımasız yüzünü göstermemişti. Tarlada ki adamın takati iyice kesiliyordu.Dizleri, elleri toprağa gömülü halde ağlıyordu. Kara suratını kaplayan kılların arasından süzüldü gözyaşları. Hiç ara vermeden ağladı, titredi, durdu.Bir avuç toprağı sıkarken, parmaklarından akan ince kum şeridini fark ettiO yumruğunu güneşe doğru tutarken

Bizim Mahalle

Bizim mahalle işte kardeş hani aşağı mahalle diye küçümsedikleri o yerlerden birisi. Yani diğerlerinden pek bir farkı yok bilakis fazlası var. Sonuna kadar okursan eğer umarım aklın başından gitmez. Madem sayfama gelmişsin okumak için azıcık sabırlı ol, dikkatli oku sana bir
mahallenin resmini çizeceğim. Aynen Abidin

Canım Oğlum

Hadi oğlum üzme babanı. Seni çok seviyorum biliyorsun. Aman derslerine dikkat et çok çalış, oku sonra büyük adam ol. Her şeyi senin geleceğin için yapıyorum. Sonra senin de bir oğlun olacak biliyorsun değil mi? Üstelik aynı bana benzeyecek. Tamam mı canım oğlum. Benden sakın utanma. Baban hırsız diye

Ey Yazar Adayı

Ey sayın yazar adayı lütfen dikkatli oku. Sana varoşların felsefesinden, edebiyatından yola çıkarak günümüz üst sınıf edebiyatımızı anlatmaya çalışacağım. Ey yazar adayı karşına çıkacak ilk zorluk senin bu toplumundur. Yedi bölgeden, yetmiş vilayetten ve milletten oluşan bu topluma bir yazar olarak ne anlatabilirsin?.. Öncelikle bunu bir düşün kendine

Ölüyü Sevmek

Bu sevginin ne zaman başladığı pek bilinmezdi ama uzun bir süredir, çok önceleri olduğu gayet iyi bilinirdi.Bu semtte bir sela verildiği vakit o sesi duyan kulaklar hemen işbaşındadır.Kim ölmüştür?.. Evlerdeki yaşlı insanlar, bir koşuda pencerelerde, balkonlarda yerini alır ve çevreye dört gözle bakar durur. Bir köşede içenler, kahvede

Ayşe Aşk Arıyor

Günlerce o hırsla çalıştı.Topuklu ayakkabılı, kırmızı etekli, zengin kızı Mualla onu fark edene kadar. Bu fakir kız bu güzellikle kendini heba etmişti. Sen de benim bindiğim arabaya biner misin? diye sordu bir gün. Sevinçten göz yaşlarını zor zaptetmişti Ayşe. Evet hanımcığım demişti. Peki biz grup yapıyoruz, gayet zevkli

Kumarbazlar

Bizim çevremizde ise kurduğumuz o küçük kumar dünyasında hayatı dağılan insanlar yığılırken, bu yolda heba olurken aramızdan sadece kardeşim bu yolculuğu başarıyordu.Kardeşim insanları bir kitap gibi okuyordu.Yeter ki onu bir kez görsün...Ertesi gün o kişi onun gözünde artık klasik bir eserdi.

Roman Mahallesine Bakmak

Bizim mahalle işte...Kaderine terk edilen insanların çaresizlikten yaşayan şeytanlara, iblislere, hilkat garibesi yaratıklara dönüştüğü yerler...Birçok yazımın ana konusu olan mahalle hakkında bir sözlük yazarlarının düşünceleri...Ama bu insanlardan daha beter bir vahşet çağını kendi iç dünyalarında saklı tutan köylerde ki insanlardan bir haber yaşayan yorumcular ne yazıkki.."

Köpeklerin Aşkı

"Aşığım ona, bana getirin onu. Onunla evleneceğim" diyordu. Hepimiz şok geçirmiştik. Şaşkınlıkla ona bakıyorduk. Ne diyordu bu Allahın belası serseri. Semtte becermediği kız kalmamıştı ama hala bu son aşkım, bu son ulan diye haykırıyordu. Üstelik peşimizde polisler varken. Zavallı iki adamın hastanede kemikleri düzelirken bir it sürüsü gibi

Gazete

Gazeteyi elime aldığımda, okuduğum o haberlerden hep ürkerdim.Neler oluyordu memlekette.Eşime çocuklarıma, bakardım.Düşünürdüm endişe içerisinde...Bir adam gördüğü rüyadan sonra çocuğunu boğarak öldürmüştü.

Yüce Tanrım

Bir kulun olarak sana şükranlarımı sunarım ey yüce tanrım. Beni bu pislik dünyaya getirdiğin için önceleri çok sitem etmiştim. Doğduğuma bile pişman olmuştum ama bilmiyordum ki beni bir amaç için bir misyonla bu dünyaya gönderdiğini. Elbette bunları yaşarken öğrenecektim. Bu dünyanın içinde bir dünya olduğunu ve benim bir

Canım İzmir 2

Küçüklüğüm aklıma geldi. Oğlum Erbile ne kadarda benziyordum. Zavallı oğlum babasını cezaevi ziyaretlerinde görmekten helak olmuştu. Bir defasında Babacığım sen hırsız mısın diye sormuştu. Bir gün babacığım sen amma da televizyonlardaki katil amcalara benziyorsun demişti. Babacığım lütfen annem komşuların merdivenlerini silmesin. Babacığım ben küçük Emrah olmak istemiyorum, lütfen

Canım İzmir

Bu yörenin üreticileri de acımasızlık da diğer bölgeleri aratmaz. Bilakis düşünceme göre onları sollamıştır diyebilirim. Yunanlıların burada son sürat denize dökülmesinin sırrı da zengin mandalina ağaçlarıdır. Yani ortaya yağma, talan ve vatan denklemi sahnesi çıkıyor. Çıkardığım sonuç ve çözüme göre bu fabrikanın kurtuluşu için acilen yeni bir Yunan

Yürüyen Yatır

Söylentiler birbirini takip etti. Kimileri gece yarıları beyazlar giymiş ak sakallı bir ihtiyarı gördüğünü söylediğinde mahalle sakinleri iyice bir paniğe kapıldı. Hemen herkes bir şeyler söylüyordu. Bazıları bu olayın kıyametin bir habercisi olduğunu iddia ederken , kimileri artık yatırın ayağa kalkma zamanının geldiğini tartışmaya başlamıştı. Bu dedikodular yüzünden

Ağlama Baba

Bana hiç kimse o gavurların giyimlerini yaşamını methetmemişti, bilakis onlara sürekli küfür edilirdi. Kilise çanları bir yana ahlaksızlıkları, sapıklıkları anlatılıyordu. Ama o çocuk aklımla kıyasladığım da anlatılan şeyler de bir sorun olduğunu hissediyordum. Çünkü çevremde ki insanların yaşamda ki ilkelliğini öfkesini, barbarlığını görüyordum birde o gavurları televizyon ekranında.

Köpekler Sokağı

Şehrin hiçte sevilmeyen bir bölgesinin sokağıydı. Söylentilere göre bu sokağın insanları uğursuzdu. O insanların kadın cinsleri ise kutsal kitaplarda bile lanetlenmişti. Elbette inananlar için söylenmişti. O kadınlar ile yatan dindar bir erkeğin güya kırk yıl boyunca bir kiremitle keselenmesi gerekiyordu.Günah, sevap seçeneğinde becermek belkide en iyi tercihti...

Başa Dön