Ortalık iyice bir kavrulduGüneş şimdiye kadar bu acımasız yüzünü göstermemişti. Tarlada ki adamın takati iyice kesiliyordu.Dizleri, elleri toprağa gömülü halde ağlıyordu. Kara suratını kaplayan kılların arasından süzüldü gözyaşları. Hiç ara vermeden ağladı, titredi, durdu.Bir avuç toprağı sıkarken, parmaklarından akan ince kum şeridini fark ettiO yumruğunu güneşe doğru tutarken öfke, kin, nefret yüzünü kamaştırıyordu.Sonra birden haykırdı.Tüm gücüyle bağırdı.Küfür ediyordu, güneşe. Ana, avrat, gelmiş, geçmiş gelecek karıştı, iç içe...Malazgirtten, Vahdettine, Enverden, Talata, Karabekire, Evrene öfke kusuyordu.Sustu.Yine küfür etti...Beteriyle, misliyle. Nazımdan, Tahire, Baykurta.Son isimde durdu adam.En büyük küfrü o adama saydırdı.Yaşar diyordu.Kemal dedi durdu.Ayağa kalktı.
Bir deliden beter şuursuzca koşan bir adam yola çıktı.Tarlaların önünden geçen bu adama diğer ağlayanlar baktı.Hepsi birden durdu.Ağlayan biri kalmamıştı.Hemen hepsi avuçlarında duran o kum birikintisini yere fırlattı.Yola döküldüler.Koşan adamın peşine takıldılar.Hayvanları da sahiplerinin peşine düştü.Eşekler acı çekercesine anırıyordu.İnekler, koyunlar, katırlar peş peşe yola döküldü.
Köyün içinden geçtiler.Kahvede oturan ihtiyarlar ayaklandı.Köy odası boşaldı.Gücü yetmeyenlerden kimi bir eşeğe kimide bir ineğe sarıldı.Bazı evlerden insanlar da çıplak halde fırladı.Kadınlar, erkekler, donlu, pijamalı, yarı çıplak konvoya katılıyordu.Öfkeli, öncü adamın karısı da komşu ahırından çıktı.Eteğini, şalvarını, toplarken koştu.Ön sıraya yetişip kocasının elini tutana kadar tüm gücüyle koştu. Çocukların feryatları, ihtiyarların inlemeleri, kadınların isterik çığlıkları, erkeklerin böğürmeleri birbirine karıştı.
Jandarma karakolunda nöbet tutan o askerin, gözleri yerinden fırladı. Gördüğü manzara titreten bir dehşetti. Büyük bir toz bulutu ona doğru geliyordu. İçinde insanlar, hayvanlar vardı.
Kumandanım diyebildi.
Son nefeste