Esti feleğin rüzgârı kaşı kemanım gitti
Yar ile ağyar der iken can-ı cananım gitti
Hem de öyle rüzgâr ki fırtınalar kopardı
Hep dağıldı etrafımdan yar-ı yaranım gitti
İhanet hançeri vurdu sinemde sâd yaram var
Rüsva oldum âlemlere sırr-ı pünhanım gitti
Felek saldı kör kuyuya tutunacak ipim yok
Her akidem yalan oldu ahd-i peymanım gitti
Göklerde kartal misali kanat çırpıp uçardım
Ağlar oldum canıma ah-ı amanım gitti
Sözüme söz söyletmezdim ne dosta ne düşmana
Muhtac-ı namerdim artık merd-i civanım gitti
Sefile düşküne açık sofram kapandı zahir
Bu nasıl bir fiskeydi ki han-ı hamamım gitti
Er idim er meydanında sözüm kılıçtan keskin
Tıfl-ı sabi de dinlemez hükm-ü fermanım gitti
Hilal oldu kaddim benim dimdik belim büküldü
Saçlarıma karlar yağdı dem-i devranım gitti
Peşimi hiç bırakmadın pusu tuzaklar kurdun
Ey felek çok yaman vurdun ahiri canım gitti
Cahit Kılıç
İstanbul, 21.04.2010