yokluğun sevgiyle yokluyor işte
zifirî karanlık kutsal yara
kabuğu kaldırıyor mazinin eli
mahşeri mum alevi
sol bileğimde yatan
kalp yükümün yılgın nabzı
beni tutsak alan dilemma seni
sızıyor pencereden kandil ışığı
dilimde sus kelepçesi
gölgemle birlikte duvara düşen
eşkalsiz yüzümün delilik işareti
kıymık kıymık yontuluyor saatler
kör bıçakla düş rendesi
çatıdan sessiz adımlarla
yaklaşan akrep
birdenbire
saplıyor geceye iğnesini
sâbâ makamını çeyrek gece
sabır duvarını yıkıyor
tan yelinin merhâmeti
kuş sesi kelepçe anahtarı
dilimi çözüyor bir meleğin adaleti
sonra kendimden kopararak beni
yalvarırım varlığını göster diyorum
ta ki gün batana kadar yanı başımda
geziniyor bir başka ruhun ilâhi saadeti