Cemil Meriç'i Kelimelerle Anmak

Cemil Meriç'in şiir tadındaki yazılarıyla 12 Aralık doğum yıldönümünde anmak

yazı resimYZ

"Kuşlara benzer kelimeler,odana dolarlar bir akşam.Nereden gelirler bilinmez.Kah çığlık çığlığa dırlar, kah sesleri işitilmez.
Çiçeğe benzer kelimeler, turuncu, erguvan, beyaz. Bir rüzgâr sürükler hepsini. Bulutlara güven olmaz."
Cemil Meriç,"Bu Ülke" de böyle yazar. Kelimeleri böyle sihirli hale getirir. Odaya dolan rüzgâr gibi ruhumu doldurur bu sözler.
Yazının her türüyle uğraşan herkes için bir ışıktır kelimeler. Kelimeler anlatır bizi. Bazen günümüzden, bazen asırlar öncesinden gelen sözler düşüverir önümüze. Özetle anlatıverirler çoğu düşünceleri.
Cemil Meriç'in "Bu Ülke" kitabının başka bir yerinde
"Senin yıldızların kelimeler, söyle raksetsinler, alev saçlarıyla sonsuz bahçesinde hayallerinin.
Kelime ormanda uyuyan dilber; şair uzaklardan gelen şehzade.
Öyle seveceksin ki kelimeleri sana yetecekler.
....... ....... .........
Kelimeler benim sudaki gölgem, okşayamam onları, öpemem. Bir davet olarak güzel kelime ve dualarla muhterem. Gönülden gönüle köprü, asırdan asra merdiven. Kelime kendimi seyrettiğim dere. Kelime sonsuz, kelime âdem."
Bu sözler bir şiir tadındadır, adeta. Zaman da asılı kalan kelimeler öyle sabırlı öyle sadıktırlar ki. Bir merdiven bir köprü insanlar sırasıyla gelirler geçerler, bu köprülerden. Yaşadığımız zaman diliminde ağırlarız birbirimizi.
Cemil Meriç, 5.baskısı olan 1985 tarihli kitabının(İletişim yayınları) başka bir yerinde "Düşünce bir köprü: kıldan ince, kılıçtan keskin."
"Bir ırmağa benziyor zaman. Hayretten dona kalmış. Perdede hep aynı gölgeler." der.
Özlemlerimizi, sevdiklerimizi, nefretimizi gözümüzün gördüğü kulağımızın duyduğu hissettiğimiz Her şeye anlam katan kelimeler. Bir de güzel anlatabilirsek kahramanımız kelimeler.
Kitabın otobiyografi bölümünde, şöyle anlatılır hayatının bir bölümü Cemil Meriç'in,
" Hatay'daki ilk gençlik yılları. İstanbul ve evlilik öncesi yaşam: Yabancı Diller Okulu, pansiyon odaları, Elit, Nisvaz. Birçok dergide makaleler, çeviriler. Sonra evlilik, lise öğretmenliği, istifa, yirmi bir ay arayla doğan bir oğlan bir kız evlat. Geçim sıkıntısı. Yine çeviriler. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde başlayan Fransızca okutmanlığı, bin bir güçlük ve sıkıntıyla kurulan bir kütüphane, Sahaflar Çarşısı'ndan, kendi sırtında, öğrencilerinin sırtında taşınan ucuz, ama paha biçilmez çuval çuval kitap, hemen hepsi Fransızca. Okuduklarıyla zenginleşen, zenginleştikçe yücelen, kanatlanan bir Don Kişot. Patlama noktasına yaklaşırken, en verimli olabileceği bir yaşta, gözlerini yitirmesi; aylarca hastane odalarında ümitle beklenen ameliyat sonuçları, aylarca tedavi için Paris ve açılmayan gözler: retina iyice çatlamıştır, katarakt önlenememiştir."
37 yaşlarında gözlerini kaybeder. Bu sıkıntılı zamanlarını şöyle anlatır:"Bazen bir kuyuya benziyor hayat; kör, pis, zehirli bir kuyuya. Boğuluyorum, ölüme mecalim kalmıyor, kimseyi görmüyor gözüm. Sevdiklerim yabancılaşıyor. Kitaplar tuğla oluveriyor birden. Dostlarımın sesini tanımıyorum. Varlığım tele asılıyor."
Bundan sonraki çalışmalarını talebeleriyle birlikte gerçekleştirir".Fildişi Kule"sini yani kütüphanesini hiç terk etmez.
Cemil Meriç'i kendi sözleriyle andıktan sonra yine onun güzel kelimeleriyle yazımızı sonlandıralım.
"Kitaplar bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım.
Ve kitaptaki insanları sokaktakilerden çok sevdim. Kitap benim has bahçemdi. Hayat yolculuğumun sınır taşları kitaplardı."(Mektuplar,14.10.1966.)

Yorumlar

Başa Dön