Ben üzüntümü neden ifade edemiyorum?
Bilmiyorum- aslında biliyorum da bu ifade edemeyiş kızdırıyor beni bir yandan.Öfke çok güçlü bir duygu, içerde kaldıkça insanı hırslandıran, irinleşen, kusmuklaşan bir duygu.Cerahat haline getirmeden dışarı atmak lazım. Peki neden , nasıl, ne için bu öfkeyi kusamıyorum ben?
Hep içimde tutuyorum. Bırak gitsin dışarı , zehrin boşalsın.İçinde durup seni sıkacağına söyle, başkalarını sıksın, bunaltsın.
Bankada gişe memuruna kızıyorum, yutkunuyorum;”Bırak tamam, yüz göz olma, dışardan bakanlar aranızdaki farkı anlayamaz” diyorum.
Otobüste muavine-pardon kaptan yardımcısı- kızıyorum, “Sus , o daha cahil bir çocuk,sen öğretmensin model olman lazım.” Yutkunuyorum.
Alışverişte hilekar esnafa kızıyorum, paketin üstüne iyilerini altına çürükleri koyup beni enayi yerine koymasına “ Allah’ a havale edeyim de olmaz ki canım kardeşim.Gidip kavga mı edeyim- etsem de bir işe yarar mı? Hiç bir şey yapmamak da bu insanları cesaretlendirmez mi?”
Demem o ki; günlük hayatımızda pek çoğumuz gibi sinirleniyorum, üzülüyorum hatta bazen isyan ediyorum. Ancak bu duygularımı sürekli kontrol edip , kendimi tutuyorum.Aman kimseyle dalaşmayayım, benim saygın bir mesleğim var, ona uygun davranmayalım- malum öğretmenlik okuldan çıkarken çıkarıp astığınız önlük gibi öyle çıkarıp ertesi gün tekrar giyineceğiniz bir meslek değil- mesleğine toz kondurma diyorum kendi kendime.Sanki karşıma çıkan insanlar da bunu biliyorlarmış gibi sınırlarımı zorluyorlar.
Issız ve yüce dağ başlarına çıkıp avazım çıktığı kadar bağırayım diyorum ya , yok ki burada dağ mağ.Her yer çöl.Dağ olmayınca bağırmanın da bir anlamı yok.Söylediğin her şey yutuluyor kumullarca.Dağlara bağıracaksın ki çarpsın , sana geri dönsün.Karşında biri varmış gibi o da sana bağırsın.Karşılıklı bağıra çağıra bütün öfkeni boşaltasın.Yok yok başka bir yol bulmalı.Ama ne?
Cevabını Bilen Beri Gelsin
Öfke çok güçlü bir duygu, içerde kaldıkça insanı hırslandıran, irinleşen, kusmuklaşan bir duygu.Cerahat haline getirmeden dışarı atmak lazım.